Sedat Peker, “abi”si Tayyip’in BAE’ye rüşvetler verip kendisini engelleme çabalarına rağmen, “ifşaatlarına” devam ediyor. Faşist mafya şefi son olarak bir kez daha kontr-gerilla örgütü olan SADAT’ı gündemine aldı. Sosyal medyadan SADAT’la (Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş) ilgili yaptığı paylaşımlarda şunlar öne çıktı:
“-(SADAT) dosyası diğer dosyaların hepsinden çok daha önemli. Çünkü ülke için planlanan en karanlık işlerin uygulayıcısı olmuş ve olacak kişiler bu yapının içinde yer almaktadır.
-SADATçıların yasadışı bir şekilde örgütlü olarak hareket ettiklerinin delillerinden bir tanesi de diriliş postası isimli yayın organındaki bazı yazıların şifreli olarak örgüt mensuplarınca kullanılmasıdır. Bizim okuyup “a” diye anladığımız, onlar için aslında çok farklı bir anlam içermekte. Bu sistem, yapılan haberleşmeler; terör örgütü davası açmak için delil olarak kabul edilen bir şeydir.
-Ayrıca SADAT ile ilgili önümüzdeki günlerde başka paylaşımlar da yapacağım, İslami terör örgütlerini nasıl eğittikleri ve de nasıl haksız gelirler elde ettikleri, yaptıkları hırsızlıklara dair.
-Hazreti Mehdi’yi bekleyen, onun geleceği güne hazırlık yapan bu yapının esas amacı saf temiz Müslümanları kullanmaktır. Gerekirse onları bir ölüm makinesi haline getirmektir. Bu anlattıklarım masal değil.”
Çeteleşmiş devletin klikleri arasında süren çıkar çatışmasından kaynaklı yurtdışına kaçan faşist mafya şefi Sedat Peker, daha önce yaptığı ifşaatlarda da SADAT’ı hedef almıştı. 20 Kasım 2015’te Suriye’de Türkmen gruplara gönderdiği “çelik yelek, dürbün vs.” gibi malzemelerden oluşan “yardımlardan” bahsederken, silah sevkiyatına da değinmişti. Kendi “yardım” konvoyuna eklenen araçların SADAT tarafından organize edildiğini, bunların ise silahlarla dolu olduğunu, fakat kargonun Bayırbucak Türkmenleri’ne değil Nusra Cephesi’ne gittiğini ifade etmişti.
SADAT, bir dönem AKP şefi Erdoğan’ın başdanışmanlığını yapan emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi tarafından, 2012 yılında bizzat devlet desteğiyle kurulmuş bir “özel harp şirketi”dir. Kurulduğu yıldan bu yana gerek Suriye’de süren emperyalist savaşta gerekse de devletin kirli ve kanlı işlerinde, ihtiyaç duyuldukça kullanılan bir maşa, bir organize suç örgütüdür özünde. Suriye ve Libya savaşlarında cihatçı terör örgütlerini eğitmek, ülke içinde eğitim kampları oluşturmak, TSK içinde kadrolaşmak, harp okullarının mülakatlarına katılmak vb. gibi bir dizi kirli ve karanlık işlerde SADAT vardır. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında “kaybolan” silahlar konusuyla ilgili olduğu da açığa çıktı.
Bu kontr-gerilla yapılanması, aynı zamanda insanları dinsel gericilikle sersemletmeye çalışmaları yürütüyor.
Sedat Peker’in ifşaatlarında yer alan bilgiler, önceki ifşaatları gibi gerçeklerin yalnızca 10’da birini oluşturmaktadır. Ancak gerçekliğin 10’da birini dahi ortaya serse de çeteleşmiş, mafyalaşmış devletin içinden birinin bu ifşaatları dile getirmesi, toplumun büyük bir kesimini etkilemektedir.
Türk sermaye devleti daha kuruluş aşamasında bir kontra aygıt olarak yapılandırılmıştır. İhtiyaç duydukça da kontra yapılanmaların bizzat örgütleyicisi olagelmiştir. Sosyal mücadeleye, sol ve devrimci harekete, Kürt halkı başta olmak üzere ezilen halklara karşı her daim çeteleri, mafya gruplarını, resmi kontra örgütlerini kullanmış, kullanmaya da devam etmektedir. Bu karşı-devrimci yapılar dinci-faşist AKP rejimi tarafından karanlık ve kirli işlerin yanı sıra bir de din istismarı çerçevesinde kullanılıyorlar. SADAT şefinin dilinden “Mehdi gelecek, ortamı ona göre hazırlamalıyız.” sözünü düşürmemesi bunun basit bir örneğidir sadece. Aynı zatın, SADAT’ın ideolojik misyonunu “İslam ülkeleri arasında ortak bir savunma ittifakı oluşturmak” şeklinde tanımlaması veya “İslam ülkelerinin birlik olmasını istiyoruz, bu bizim ‘kızıl elma’mız” demesi de keza öyle.
Her tarafından irin akan çürümüş ve çeteleşmiş devletin maşa olarak kullandığı böylesi karanlık ve kontra yapılanmalar, yaşadığımız akıldışı sistem ayakta kaldıkça ve ihtiyaç duyuldukça kullanılacaktır. Çıkar kavgasına tutuşmuş iktidar içi kliklerin defedilmesi ve çürümüş düzenin yıkılması, ancak işçi sınıfı ve emekçiler ile toplumun öteki ezilen kesimlerinin topyekûn örgütlü mücadeleyi yükseltmesi ile mümkündür.