Sınıf devrimcileri erken bir zamanda gündemlerine aldıkları “Ekim Devrimi 100. yılında: Gelecek mutlak sosyalizim!” şiarlı çalışmalarını Almanya’nın Wuppertal kentinde düzenledikleri başarılı merkezi geceyle sürdürdüler. Ülkede ve yurtdışında onlarca merkezde Ekim Devrimi’nin insanlık tarihinde yaratmış olduğu etki ve sarsıntıyı anlamaya ve en geniş kitlelere sade bir dil ile anlatmaya çalışıyorlar. Zira bu büyük tarihsel olayı tüm gerçek kapsamıyla anlamak, anlatmak ve bundan kendi devrimci amaçları için dersler çıkarıp onunla donanmak her ciddi devrimci partinin şaşmaz görevidir.
Düne göre Ekim Devrimi’ni ve sosyalizmi toplum düzeyinde bir seçenek olarak sunmak ve savunmak bugün daha kolaydır. Zira 1917 ile 2017 arasında geçen bu 100 yıllık tarih tüm açıklığıyla göstermiştir ki, emperyalist kapitalizm bir barbarlık, savaş ve saldırganlık sistemidir ve özünde insana ait hiçbir şey yoktur. İnsanlığın bu barbarlıktan kurtuluşunun yegane yolu ise Yeni Ekimler yaratmaktan geçiyor.
Bu kısa değinmeden sonra, esas olarak dikkat çekmek istediğimiz nokta şudur: Ekim Devrimi’ne bakış ve ele alış, devrimci sınıf partisi TKİP ile solun tüm Menşevikleri arasındaki temel bir ayrım noktasıdır. Bu olgu, yapılan etkinliklerde, konuya ilişkin yazılarda, sürdürülen propaganda faaliyetlerinde bir kez daha açık ve net bir şekilde ortaya konulmuştur.
Devrimci sınıf partisi, Ekim Devrimi’nin ideallerine, amacına ve hedeflerine ilişkin titiz bir bağlılıkla, onun deney ve derslerinden Türkiye devrimi ve onun hazırlığı için en iyi şekilde yararlanmaya çalışmaktadır. Komünistler Ekim Devrimi’ni zafere taşıyan ve tüm devrimler için gerekli olan şu üç noktayı; bir, devrimci program ve çizgiyi, iki, bu programı işçi ve emekçilere taşıyacak olan illegal-ihtilalci sınıf partisini ve nihayetinde üç, devrimci bir sınıf hareketi yaratma sorumluluğunu ön plana çıkarırken, Türkiye’nin tüm Menşevikleri, bırakalım bu alanlara yönelik sorumlulukları ve hassasiyeti, onlar Ekim Devrimi’nin içini boşaltıp bu büyük proleter devrimi çarpıtmanın uğraşısı içindeler. Başta Lenin’i ve Bolşevizmi kendi düzen içi program ve emellerine alet ediyorlar. Zaten devrimci olmayanlardan tüm öteki meselelerde olduğu gibi Ekim Devrimi’nden doğru bir kavrayışla devrimci sonuçlar çıkarmalarını beklemek boş bir hayaldir. Devrimciler onlardan bu yönlü bir beklenti içinde değiller. Ancak onlar tüm devrimci değerleri olduğu gibi Ekim Devrimi’ni de çarpıtarak burjuvazi için zararsız bir hale getirmeye çalışıyorlar.
Ekim Devrimi’nin 100. yılını vesile ederek onu çarpıtma tutumunun en cüretlisini TKP yaptı. Kendi burjuvazisinin bayrağıyla enternasyonal proletaryanın bayrağını yan yana koyarak Ekim Devrimi ve sosyalizmin, kokuşmuş burjuva cumhuriyetlerine ne kadar güzel yakışacağını iddia ettiler. Bu içerikte yazılar yazıp toplantılar yaparak yeni genç kuşaklara bunu anlattılar. Tabii böyle yapmakla da kendilerine en yakışanı yaptılar. Biz burada bir sorun görmüyoruz. Sorun şu ki, bu arkadaşlar Ekim Devrimi ve sosyalizm üzerine konuşup, yazarken ciddi ciddi bu değerlerin gerçek sahiplerinin yalnızca kendileri olduğunu düşünüyorlar. Kendilerinin daha sağındaki kimi Menşeviklerle polemik yaparlarken bu alanlarda meydanın boş olmadığını üst perdeden yazıp duyuruyorlar.
Düşünün ki, insanlık tarihinde ilk kez burjuvazinin mülkiyet ve iktidar tekelini hedef alan ve onu yerle bir eden, bu sayede işçi sınıfı ve müttefiklerini iktidara taşıyan Sovyet toplumu ile, özel mülkiyetle hiçbir derdi olmayan, dahası bu alanda özel teşviklerle burjuva düzeninin yolunu açan, tüm temel sorunlara yaklaşımda ise burjuva sınıfının çıkarlarını esas alan burjuva cumhuriyeti yan yana koyarak ikisine de aynı oranda değer verdiklerini yazıp çiziyorlar. Hemen peşinen söyleyelim ki bu ne adına yapılırsa yapılsın utanç verici bir durumdur. Ekim Devrimi ve Bolşevizmle alay etmek demektir. TKP’nin tuttuğu bu yol dosdoğru İkinci Enternasyonal döneklerinin yoludur. Nasıl ki İkinci Enternasyonal’in dönek partileri Ekim Devrimi, Bolşevizm ve Lenin karşısında kendi burjuva hükümetlerinin yedeğine düşüp emperyalist savaş bütçelerine onay vererek işçi sınıfı davasına ihanet ettilerse, Türkiye devrimi devrimci sınıf partisi önderliğinde gelişip olgunlaştıkça, bu toprakların menşeviklerinin düşeceği durum da farksız olacaktır.
Yaşasın Sosyalist Ekim Devrimi! Yaşasın Bolşevizm!
A. Gül