Düzen yargısı terör estiriyor!

Bugün yargı, burjuva manada bile işlemez haldedir. Saray’dan talimat alınmadan herhangi bir karar veren yargıdan söz etmek hiç mümkün değildir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 05 Şubat 2023
  • 08:00

Türkiye, hak ihlalleri kapsamında dünyada ilk sıralardaki yerini koruyor. Burjuva sınırlarda bile bir demokrasiden söz etmenin mümkün olmadığı yaşanan hak ihlalleri sonuca AİHM’e yapılan başvurularda da açıkça görülebiliyor.

Sermaye sınıfı için dikensiz gül bahçesi yaratmanın önemli araçlarından biri olan yargıyı tepe tepe kullanan Saray rejimi, işçi ve emekçilere, devrimcilere ve Kürt halkına, hakkını arayan ve muhalif olan tüm kesimlere yönelik sistematik bir biçimde devlet terörü uyguluyor.

AİHM’e yapılan başvurular da Türkiye’nin hak ihlalleri kapsamında birçok ülkeyi geride bıraktığını gözler önüne seriyor.

***

Türkiye'nin 1950 yılında imzaladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), 1954'ten bu yana yürürlükte. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), söz konusu sözleşmenin denetim organı olarak biliniyor. AİHM kararlarının üye ülkeler için bağlayıcı olması ve insan haklarının tesisinde hukuki olarak rol oynaması bekleniyor.

Kendi ülkesinde hakkını arayan ve iç hukuk yollarını tüketenler AİHM’e başvurabilir.

Bu başvuru üzerine mahkeme ön koşulları inceler, uygunsa devletle başvuru yapan kişi arasında “uzlaşma” önerir, uzlaşma sağlanamazsa başvuruyu yeniden inceler ve tarafların yazılı görüşlerini ister. Gerekli görürse duruşma yaparak tanık dinler, soruşturma ve araştırma yapar. Mahkeme, başvuru sahibinin sözleşmede tanınan bir hakkının devlet tarafından ihlâl edildiği kararına varırsa, devletin tazminat ödemesine karar verir. Mahkemenin kararlarının uygulanıp uygulanmadığı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından denetlenir.

Sistematik hak ihlalleri

Kendi bekasını her şeyin üstünde tutan Saray rejimi birçok alanda saldırılarını artırıyor. Saray rejimi, gerici politikalarını hayata geçirmek ve milyonlarca kişinin yaşadığı yoksulluk ve sefaleti gizlemek için gerçekleri açıklayanlara saldırıyor. Yalan, demagoji ve manipülasyon üzerine kurduğu bu düzeni ayakta tutmak için basın ve ifade özgürlüğüne gözü dönmüşçesine saldıran Saray rejimi, haber siteleri, sosyal medya, ilerici ve devrimci basına yönelik olarak sistematik baskı uyguluyor. Çeşitli bahane ve gerekçelerle onlarca gazeteci tutuklanıp yargılanıyor. Gazete, dergi ve kitaplar toplatılıp yasaklanıyor.

İşçilerin kölelik koşullarına her itirazı baskı ve zorbalıkla bastırılmaya, sendikalaşma girişimleri engellenmeye ve en güçlü silahı olan grev hakkı gece yarısı kararnameleriyle yasaklanıyor.

Devrimci ve ilerici muhalif kesimlere yönelik katletme, kaçırma, tehdit, gözaltı ve tutuklamalar artarak devam ediyor. HDP başta olmak üzere parti yöneticilerine dönük gözaltı, tutuklama, kayyum ve kapatma davaları hız kesmiyor.

Üniversitelerde ilan edilen genelgelerle gençliğin kol, kulüp faaliyetleri ve örgütlenme hakkına dönük saldırılar artıyor. Bekçi, polis ordusu sürekli tahkim edilerek kitlelerin her adımı kontrol altına alınmak isteniyor.

Doğayı pervasızca yağmalayan Saray rejimi ülkenin tüm ormanlarını, nehirlerini, kıyılarını bir avuç yandaş kapitaliste peşkeş çekiyor. Hukuku kendine göre dizayn ederek doğayı geri dönüşsüz şekilde yağma ve talana açıyor.

Sonuç olarak, milyonlarca kişi Saray rejiminin baskı ve zor politikaları ile doğrudan ya da dolaylı olarak karşı karşıya kalıyor.

AİHM’e yapılan başvurular

Türkiye’de hak ve özgürlük ihlallerin artışı ile birlikte AİHM’e yapılan başvurularda da son yıllarda artış kaydedildi. AİHM’nin 2022 yılına dair dava veri analizine göre geçen yıl en yüksek başvuru, Türkiye'den yapıldı. 2022'de yapılan başvuruların bir önceki yıla göre yüzde 3 arttığı ve geçen yıl itibarıyla 39 bin 570 davanın karara bağlandığı kaydedildi. 2022 yılı sonu itibarıyla AİHM’de bekleyen başvuru sayısının 74 bin 650 olduğu belirtildi. Bekleyen davaların yüzde 74'ü Türkiye, Rusya, Ukrayna, İtalya ve Romanya dahil beş ülkeden geldi.

Toplam 74.650 başvurudan 20,100’ü yani %26,9’u Türkiye’de yaşanan hak ihlalleriyle ilgili yapıldı. Türkiye’den gelen toplam 20,064 başvurunun 1.324’i tek yargıç ve komite aşamasında, 13,668’i 3 yargıçlı komite aşamasında, 5,072’i ise hükümete bildirilme aşamasında.

Eğer başvuru mahkemenin önceden birçok davada karar verdiği bir konuyla ilgili bir mahiyette ise, dava 3 yargıçlı komite tarafından ele alınıyor. Bugün, bu nitelikte hak ihlalleri içeren 13 bini aşkın başvuru bekliyor. 5,072 başvuru da hükümete tebliğ edilmesi aşamasındadır.

Türkiye davalarında açıklanan kararlardan 73'ünde AİHS'nin en az 1 maddesinin ihlal edildiğini, 5 davada hiçbir ihlâl olmadığını, diğer 2 davanın ise başka yollarla çözüme bağlanmasına hükmedildi. Türkiye'yle ilgili ihlâl kararlarında AİHS'nin emniyet ve güvenlik hakkıyla ilgili 5'inci maddesinin 27 kez, mülkiyet hakkıyla ilgili Ek Protokolün 1'nci maddesinin 20 kez, adil yargılanmayla ilgili 6'ncı maddenin ise 19 kez ihlâl edildiği açıklandı.

AİHM verilerine göre 2022'de Türkiye davalarında dostane çözüm sayısı da azaldı. 2020'de 167, 2021'de ise 43 olan dostane çözüm sayısı 2022'de 10'a kadar geriledi.

Hak ve özgürlükler için fiili-meşru mücadeleye!

Burjuva hukuku ve tüm hukuk sistemi bugün Saray rejiminin elinde bir sopa olarak kullanılmaktadır. Kendinden olmayana dönük tüm kesimlere sallanan bu yargı sopası ancak fiili-meşru mücadele ile kırılabilir.

AİHM kararları doğrultusunda hukuki olarak birtakım kazanımlar elde edilebilir. Yaşanan ihlallerin uluslararası düzeyde tespit edilmesi, bu yolla başka hak ihlallerinin karşısında caydırıcı rol oynaması beklenebilir. Ancak mafyatik rejim, içinde bulunduğu çıkışsızlığı bir dizi alanda saldırılarını tırmandırarak aşmaya çalışıyor. Bekasını korumak adına histerik bir şekilde faşist baskı ve zorbalığa başvuruyor. Böyle bir dönemde AİHM kararlarının Türkiye’de herhangi bir yaptırımı bulunmuyor. Bunun en çarpıcı örneği Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarıdır. Erdoğan’ın 2018’de AİHM'in Selahattin Demirtaş’ın tutuklanmasının siyasi bir karar olduğunu teyit etmesinin ardından “AİHM kararları bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” açıklaması durumun özeti niteliğindedir. Bugün yargı, burjuva manada bile işlemez haldedir. Saray’dan talimat alınmadan herhangi bir karar veren bir yargıdan söz etmek hiç mümkün değildir.

Burjuva hukuk sınırlarında dahi hakların korunması ve yeni kazanımların elde edilmesi ancak fiili-meşru mücadelenin yükseltilmesiyle mümkündür.