İktidarı tekeline alan Erdoğan AKP’si hem baskı ve zorbalığın dozunu arttırıyor hem de din istismarı ve inanç sömürüsüne dayalı karanlık icraatlarını pervasızca topluma dayatıyor. Emekçilerin yaşamını günden güne ağırlaştıran iktidar tüm bunları, sermayeye hizmet için olduğu kadar, kendi özel hedeflerini hayata geçirmenin imkanı olarak da ele alınıyor.
Burjuvazi ve emperyalistler, AKP’nin emek düşmanı icraatlarından fazlasıyla memnunlar. Ancak tek adam diktasının inşası ve bekası için atılan bazı adımlar, özellikle Erdoğan’ın bu kapsamda sergilediği çıkışlar tahammül sınırlarını aşıyor. Siyasal islamcı, şoven milliyetçi zehrin yayılmasını destekleyenler, yani AKP belasını bu ülkenin emekçilerinin başına bela edenler, artık kendilerini fazlasıyla rahatsız eden tutumlarından dolayı Erdoğan’dan kurtulmak istiyorlar.
İktidarı ele geçirse de toplumsal meşruiyetini yitirmiş bulunan AKP, içine düştüğü açmazları aşamıyor. Muhalefetle sadece kaba şiddetin diliyle konuşan iktidar, düzen siyasetini de bunaltan bir baskı aygıtı inşa ediyor. Bu durum düzen siyasetindeki açmaz ve krizi derinleştirirken, 2019 seçimlerinin yaklaşması, siyaset alanının yeniden düzenlenmesini dayatıyor. Başını Meral Akşener’in çektiği İYİ Parti’nin (İP) sahneye çıkması, bu hedef doğrultusunda değerlendirilecektir.
***
Açmazı derinleşen düzen siyasetinin yeniden düzenlenmesi hem emperyalistler hem de işbirlikçi burjuvazinin bir kesimi için bir ihtiyaçtır. Zira sermayenin vurucu gücü olarak hareket etse de, siyasal islamcı gericiliğin kendi özel hedeflerine öncelik vermesi, böylece rejim krizini daha da derinleştirmesi önemli bir sorun alanıdır. Krizin aşılması ve siyaset alanının “normalleşmesi” için “yeni” partilerin sahneye çıkması gerekiyor. Bu güncel ihtiyaca yanıt verme potansiyeli taşıdığı düşünelen İP, rejim krizinden çıkış doğrultusunda değerlendirilmek isteniyor.
“Yeni” diye sunulsa da, İP’i kuranların tümü kokuşmuş düzen siyaseti arenasında rol alanlardan oluşuyor. Örneğin 20 yılı aşkın bir süreden beri burjuva siyaset sahnesinin ön sıralarında bulunan Meral Akşener ilkin DYP’li, ardından AKP’li, sonra MHP’li ve nihayet İYİ Parti lideri olarak bu sahnede önemli roller üstlenmiştir.
Hem sağcı hem islamcı hem laik olmak gibi vasıfları olduğu iddia edilen İP’e biçilen misyon, Erdoğan AKP’sinin düzen siyaseti üzerindeki hegemonyasını kırıp düzen siyasetini “olağan” bir görünüme kavuşturmaktır. Bu, AKP’nin sağcılık, İslamcılık, ırkçılık alanlarında kurduğu hegemonyayı kırmak için de gereklidir.
***
İşbirlikçi burjuvazinin bir kesimi ile emperyalistlerin ihtiyaçlarına yanıt vermesi beklenen, iktidar ve rant kavgasının bir yansıması olan bu yeni girişimin, işçi sınıfı ve emekçilerin sorunları ve taleplerinin karşılanması ile herhangi bir ilişkisi bulunmuyor. Nitekim İP’i kuranlar demagojik de olsa sosyal sorunlara değinmekten kaçınıyorlar.
Söylem planında bile işçi sınıfı ve emekçilere hiçbir vaatte bulunmayan sermayenin bu “iyi” partisi, AKP ile onun stepnesi olan MHP karışımı bir çizgiyi temsil ediyor. Yani iktidar ile stepnesi gibi, emek düşmanlarından oluşan bir parti ile karşı karşıya bulunuyoruz.
Düzen siyaseti “olağan” bir görüntüye kavuşturulsa bile, bu işçi ve emekçilere yönelik baskı, sömürü ve saldırılar açısından esasa ilişkin bir değişiklik yaratmayacaktır. Zira baskı ve sömürüyü katmerleştirmek için dinci gericiliğin ve şoven milliyetçiliğin bir kabus gibi ülkenin üstüne çökmesine çanak tutanların, bu karanlık çarkın kırılması gibi bir sorunları yoktur. Onlar bu koyu karanlığı kalıcılaştırmak, mümkünse “olağanlaştırmak” için sahnedeler. Diğer bir ifadeyle, kapitalistlerin çıkarlarını temsil ediyor, emperyalistlere bel bağlıyor, sömürü ve ücretli kölelik düzeninin bekası için çalışıyorlar. Nitekim, Akşener başta olmak üzere İP kurucularının geçmişte üstlendikleri roller, işçi sınıfına, emekçilere, Kürt halkına ve ilerici-devrimci güçlere karşı düşmanca bir tutum içinde olduklarının kanıtlarıyla doludur.
***
Burjuva parlamentosunun devre dışı bırakıldığı, düzen hukukunun rafa kaldırıldığı, kaba gücün yasalarına tapanların devlet kurumlarını ve medyayı ele geçirdiği mevcut koşullarda, işçi sınıfı ve emekçiler, düzen siyasetine yeniden şekil verme çabalarına hiçbir şekilde umut bağlamamalıdırlar. Böyle bir beklentiye girmek, sömürücü egemen sınıflara yedeklenmek ve hayal kırıklıkları yaşamaktan başka bir işe yaramayacaktır.
İşçi sınıfı ve emekçiler, sermayenin “demir yumruğu” olarak hareket eden AKP ile suç ortaklarından hesap sormak için mücadele etmeli, sömürücü sınıflar tarafından öne sürülen İYİ Parti türü partilere ise itibar etmemelidirler. Unutulmamalıdır ki, düzenin siyaset sahnesindeki tüm partilerin esas misyonu kapitalist sınıfın çıkarlarını korumaktır. Erdoğan AKP’sinin emekçilere düşmanlıkta türünün en pervasız örneği olduğu bir gerçektir. Fakat bu, onun yerine geçecek ya da onunla iktidarı paylaşacak olanların da sermayeye ve emperyalizme hizmette gerekenleri yapacakları gerçeğini ortadan kaldırmaz.
***
Sermaye iktidarı işçi ve emekçilere, dini istismar ederek Ortaçağ karanlığını, emekçileri parçalayan şovenizmi, kaba bir sömürü ve köleliği dayatıyor. İşçi sınıfı ve emekçilerin buna yanıtı, karanlık zihniyeti reddetmek, birlik ve dayanışmayı pekiştirmek, sömürü ve kölelik zincirlerini kırmak için “sınıfa karşı sınıf” şiarıyla mücadeleyi yükseltmek olmalıdır.
İktidarın güncel saldırılarına karşı mücadele dar bir alana sıkıştırılmamalı, tüm kötülüklerin kaynağı olan mevcut düzene yönelmeli; sömürüyü, ücretli köleliği, ayrımcılığı, her tür baskı ve zorbalığı ortadan kaldırma hedefiyle yürütülmelidir.