Saldırılarınız boşuna, direniş günden güne büyüyor!

Gençliğin içinde biriken öfke büyüktür. Gençlik, haklarının çiğnenmesine, özgürlüklerinin ellerinden alınmasına karşı direnmeye, sözünü söylemeye, sokakta olmaya devam edecektir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 06 Nisan 2021
  • 08:00

Boğaziçi Üniversitesi’nde, AKP’li Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasına karşı 2 Ocak’tan bu yana süren direniş, yaklaşık dört ayı geride bıraktı. Direnişin ilk zamanlarında devletin eylemlere yanıtı polis şiddeti, gözaltı ve tutuklamalar oldu. Ancak devletin tüm saldırılarına karşı başta Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleri olmak üzere toplumun büyük bir kesimi yılmadan, sinmeden direnişi sürdürmeye devam etti.

Gözaltılarla, tutuklamalarla hareketi sindiremeyen AKP-MHP iktidarı, bu kez üniversite rektörlükleri eliyle soruşturma saldırısı başlattı. Onlarca öğrenciye haksız hukuksuz bir şekilde soruşturma açıldı. Ancak soruşturmalar, öğrencileri taleplerini haykırmalarından alıkoymak bir yana direnişin daha da büyümesine vesile oldu. Bu saldırı da sökmeyince bu kez gözaltına alınanlara ev hapsi verilmeye başlandı. Bu saldırı da öğrencilerin bir arada olmalarını engelleyemedi, ev hapsi alanların evlerinin önü eylem alanlarına çevrildi. Daha sonra, ev hapsi alanların çoğu tarihsel yıldönümü etkinliklerinin ve eylemlerin olduğu günlerde elektronik kelepçelerini alanlarda kırıp attı. Böylelikle bir kez daha direnişin karşısında devletin acizliği görülmüş oldu.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri direnişlerine en son boykot ile devam etme kararı aldılar. Hala da tutsak tutulan 6 öğrenci için 6 günlük boykot programı oluşturuldu. Ancak AKP iktidarının ve kayyım Rektör Melih Bulu’nun direnişe yönelik tahammülsüzlüğü ve polis terörü boykot günlerinde de sürdü. 6 günlük boykotun 4. gününde Hisarüstü’nde 4 Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi, LGBTİ+ bayrağı taşıdıkları bahanesiyle polis saldırısına uğrayarak, gözaltına alındı. Daha sonra arkadaşlarının gözaltına alınmasına tepki gösteren Boğaziçi öğrencileri ise üniversite kapısı önünde toplandı. Polis, bekleyen öğrencileri üniversite içine doğru sürükleyerek saldırdı ve burada da 8 öğrenciyi gözaltına aldı. Boğaziçi öğrencileri gözaltına alınan toplam 12 arkadaşları için bu sefer üniversite içinde daha kitlesel bir eylem gerçekleştirdiler.

Dışarıdan gelen, gözaltı saldırısına karşı Boğaziçi öğrencileri ile dayanışmak isteyen gençlik örgütlerine de polis azgınca saldırdı ve orada da 12 kişi gözaltına alındı. Polis saldırısı gerçekleşse de öğrenciler direnişe devam ettiler. Gözaltına alınanlar ertesi gün İstanbul Adliyesi’ne getirilirken, arkadaşları için adliye önünde bir araya gelmek isteyen kitleye de devletin cevabı polis şiddeti ve gözaltı oldu. Adliye önünde işkence ile gözaltına alınanların sayısı 52 olurken, polis gün boyu adliye çevresinde terör estirdi.

AKP iktidarının Boğaziçi direnişinin günden güne büyümesine karşı korkuları artarken, son günlerde bu korkunun dışavurumunu polis şiddeti ve gözaltı saldırısı oluşturdu. Gençliğin haklarına ve özgürlüğüne yönelik gerçekleştirilen bu saldırılar, devletin nasıl da pervasızlaştığını gözler önüne serdi.

Devletin artan şiddeti bir yana, asıl görülmesi gereken önemli nokta, bunca şiddete, gözaltı ve tutuklama saldırılarına karşı günden güne direnişin büyümeye devam etmesidir. AKP iktidarı korkusundan ve çaresizliğinden dolayı şu anda elindeki tek yol olan şiddeti kullanıyor. Şiddetin dozunu arttırarak, gençliğe mesaj vermeyi, direnişi bitirmeyi ve mümkün ise gençliği sindirebilmeyi hedefliyor.

Ancak direnişin ilk gününden beri ortada apaçık bir gerçek duruyor. Boğaziçi direnişinde sokaklara taşan gençliğin öfkesinin tek nedeni AKP’li Melih Bulu’nun iktidar tarafından rektör atanması değildi. Eğitimde yaşanan sorunlar ve özellikle pandemi ile birlikte eğitim alanında yaşanan kaos, yine bu süreçte artan fırsat eşitsizliği ve en önemlisi gelecek kaygısının neredeyse tüm gençliğin ortak kaygısı haline gelmesi, gençliğin içinde uzun süredir öfke mayalıyordu. Geçim sıkıntısından dolayı veya bu sistemde kendine bir gelecek görmeyen birçok gencin çözümü yaşamına son vermede bulması, gençliğin içinde biriken öfkenin daha da artmasına vesile oluyordu. Ya da örneğin bir belediyede açılan iş ilanına başvuranların yarısından fazlasını üniversite mezunlarının oluşturuyor olması, gelinen yerde işsizlik ve geleceksizlik kaygısının gençliğin yaşamında ne denli büyük bir yer kapladığını görmek için yeterlidir.

Halihazırda yaşanan sorunların üstüne bir de söz-yetki-karar hakkının çiğnenmesi, özgürlüklerin kısıtlanması saldırısı da eklenince, Boğaziçi direnişi toplumun büyük bir kesimi tarafından sahiplenildi. Bugün direnişin 7’den 70’e neredeyse herkes tarafından biliniyor olması veya direniş üzerine konuşuluyor olması bunun bir göstergesidir. İktidar da bu gerçekliği görüyor olacak ki, direnişi bitirmek için her türlü yola başvuruyor. Ev baskınlarından gözaltılara, tutuklamalardan ev hapsine, polis şiddetinden soruşturmalara kadar türlü yola başvursalar da saldırıları boşunadır. Gençliğin içinde biriken öfke büyüktür. Gençlik, haklarının çiğnenmesine, özgürlüklerinin ellerinden alınmasına karşı direnmeye, sözünü söylemeye, sokakta olmaya devam edecektir.