BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in girişimiyle İsveç’te bir araya gelen Sana’daki ‘Ulusal Kurtuluş Hükümeti’ heyeti ile Riyad’daki Mansur Hadi hükümeti heyetinin üç konuda anlaştığı bildirildi. 6-13 Aralık tarihleri arasında İsveç’te yapılan görüşmelerde varılan anlaşmanın uygulanıp uygulanmayacağı önümüzdeki günlerde belli olacak. Zira Suudi Arabistan’ın kuklası olan Mansur Hadi kliğinin tutumunu, Suudi krallık rejiminin direktifleri belirliyor. Yemen’i havadan bombalayan Suudi rejimi ile suç ortaklarının da ateşkese uyup uymayacakları belli değil.
Belirsizliğe rağmen, 24 Mart 2015’ten beri Suudi rejiminin başını çektiği koalisyonun saldırıları altında bulunan Yemen’de, bu anlaşma ile ilk kez barış ihtimaline kapı aralanmış oldu.
Üç konuda anlaşma
Yansıyan haberlere göre taraflar üç konuda anlaşmaya vardılar:
1- Suudi koalisyonunun yoğun saldırısı altındaki Hudeyde kenti ile es-Salif ve Ras İsa limanlarında savaşın durması, tarafların askeri güçlerini çekmesi ve buradaki güvenliğin Yemen yasaları gereğince yerel güvenlik güçlerinin sorumluluğuna bırakılması. Diğer bir ifadeyle Sana hükümetinin kontrolündeki mevcut statükonun korunması.
2- Esir takası anlaşmasının uygulamaya geçmesi için bir mekanizma oluşturulması.
3- Suudi koalisyonunun kuşatması altında bulunan Taiz kentiyle ilgili sorunun çözümü için tarafların bir ortak komite kurması.
Arap medyası, Suudi rejimiyle suç ortaklarının Hudeyde kenti ve çevresinde ateşkesi ihlal ettiğine dair haberler yayınladı. Anlaşıldığı kadarıyla saldırgan güçler, anlaşmayı sindirene kadar bu tür küstahça tacizlere devam edecekler.
Körfez şeyhlerinin hezimeti
Başını Ortaçağ artığı Suudi rejiminin çektiği Körfez şeyhlerinin Yemen halklarına karşı giriştikleri vahşi kıyımın amacı, Mansur Hadi kuklasını Sana’da iktidara getirmekti. Mansur Hadi kliğinin güçsüzlüğünü hava bombardımanlarıyla kapatmaya çalışan Suudi rejimi, Yemen halkına ağır bedeller ödetti ancak bu direngen halka diz çöktüremedi.
ABD-İngiliz emperyalistlerine yaslanan Suudi rejimi, yoksul Yemen halkını açlığa, sefalete, salgın hastalıklara, kitlesel halde ölüme sürüklerken, silah için emperyalist efendilerine milyarlarca dolar akıttı. Şeriatçı rejimle suç ortakları barbarlıkta sınır tanımadılar. “Uygar Batı”lı emperyalist efendiler ise, Yemenlileri yok eden silahlar için şeriatçı rejimden aldıkları petro-dolarların hesabını yaptılar. Yemenli çocukların açlıktan ölmesi, onlar için “rakam”dan başka bir şey ifade etmiyordu.
Yaklaşık dört yıldır Yemen’i bombalayan Suudi rejimi, Birleşik Arap Emirlikleri ile suç ortakları kirli emellerine ulaşamadılar. Yoksul Yemen halkı “ölümlerden ölüm beğen” noktasına sürüklenmesine rağmen, direnmeye devam etti. Bu da Körfez şeyhleriyle emperyalist efendilerini anlaşma imzalamak zorunda bıraktı. “Husiler teslim olmalı” diye üst perdeden vaaz veren şeyh takımı ile medyadaki beslemeleri, sonunda yelkenleri indirmek zorunda kaldılar.
Elbette Suudi rejiminin borazanı medya, anlaşmayı “zafer” diye yutturmaya çalışıyor. Ancak bu yalan kampanyasının gerçekleri örtebilecek gücü yok. Geri adım atmak zorunda kalan taraf Körfez şeyhleriyle suç ortakları oldu.
Yemen halkı direnişi teslimiyete tercih etti
Suudilerle suç ortakları 44 ay boyunca Yemen’i bombaladılar. Sayısız katliam gerçekleştirdiler. Yemen halkı şahsında insanlığa karşı işledikleri bu ağır suçları, İran’ın Yemen’e müdahalesiyle gerekçelendirdiler; besledikleri medya ordusunu kullanarak tam bir “yalan savaşı” yürüttüler.
Yemen halkının ağır bedeller ödemek pahasına sergilediği direniş hem Yemen’i uydulaştırma palanlarını bozdu hem de saldırganların işledikleri ağır suçlardan sıyırılma girişimlerini boşa düşürdü. Arkasındaki emperyalistler ve suç ortaklarıyla birlikte Suudi rejimi yoksul bir komşu ülkeyi acımasızca bombalayan, sivilleri katleden, çocukları açlığa mahkum ederek imha eden bir “barbarlık abidesi” diye anılmaya devam edecektir.
Direnişi teslimiyete tercih eden Yemen halkına ekonomik, siyasal, toplumsal, kültürel ve diğer alanlarda ağır bedeller ödetildi. Bu ağır bedellere katlanan Yemen halkı bu sayede onurunu ayakta tutmayı başardı. Bu direngen halk saygıyla anılırken, halklara karşı “suç işleme makinesi” olan Suudi rejimi ile tüm suç ortakları lanet ve tiksintiyle anılacaktır.
Anlaşma, acılarını kısmen hafifletse de yazık ki Yemen halkının derdine derman olmayacak. Yine de söz konusu anlaşma yıkıcı savaşa son verecek süreci başlatması açısından bir önem taşıyor. Yemen halkının daha kalıcı bir çözüme ulaşabilmesi için Suudi zorbalara, emperyalistlere ve Mansur Hadi gibi işbirlikçilere karşı direnişe devam etmesi kaçınılmaz görünüyor.