Gazeteler “Yüzyılın casusluk olayı açığa çıktı” gibi manşetler attılar. Olayın merkezinde İsviçre’nin Zug kantonundaki Crypto AG şirketi bulunuyordu. CIA ve BND’nin (Almanya Federal Haber Alma Servisi), Crypto AG üzerinden 100’den fazla ülkeyi yarım asırdan fazla bir süre boyunca dinlemeye aldıkları açığa çıktı. “Yüzyılın casusluk olayı”nın Almanya’nın ZDF ve İsviçre’nin SRF televizyonları ile ABD’nin Washington Post gazetesi tarafından yürütülen ortak araştırma ile açığa çıkarıldığı belirtildi. Bu küresel casusluk, Crypto AG’nin manipüle edilmiş şifreleme cihazları üzerinden gerçekleştirildi.
Gizli servislerin parmaklarının Crypto AG’de olduğu söylentileri öteden beri hep vardı. CIA ve BND’nin sızdırılmış belgelerine bakıldığında, 100 fazla ülkenin sistematik olarak dinlendiği, bu ülkelerin devlet, askeriye, elçilik gibi kurumlarına ait yüzbinlerce yazışmanın ele geçirilerek deşifre edildiği görülüyor.
Saçılan bilgilere göre, BND ve CIA, 1970’te Liechtenstein’daki bir vakıf üzerinden kamufle ederek, Crypto AG şirketini eşit payda satın alıyorlar. Bu gizli servislerin daha önce de bu şirketle iş birlikleri vardı. Ancak adı geçen gizli servisler satın alma yoluyla şirket üzerinde tam kontrole sahip oldular. Crypto AG, gizli iletişimi şifreleyen cihaz üretiminde dünya pazarının hakimiydi.
Crypto AG’nin eski çalışanı Bruno von Ah, İsviçre televizyonu SRF’e yaptığı açıklamada, “Bir noktadan sonra amirim ve ben, cihazların bir arka kapısı (güvenlik açığı) olduğunu fark ettik.” diyor. Crypto AG, on yıllar boyunca güvenli ve güvenli olmayan iki türlü cihaz üretti. Güvenli, dinlenmesi zor olan cihazlar, içlerinde İsviçre’nin de olduğu çok az sayıda ülkeye satılıyordu. Güvenlik açığı olanlar ise 100’den fazla ülkeye satılıyordu.
“Rubikon Harekâtı”ndan nasibini alan ülkeler
Yaklaşık 280 sayfalık gizli servis belgelerinde, “Rubikon Harekâtı”, “savaş sonrası dönemin en başarılı istihbarat faaliyetlerinden biri” olarak tanımlanıyor. İngiltere’nin önde gelen üniversitelerinden olan Warwick Üniversitesi’nden öğretim görevlisi Prof. Richard Aldrich şu değerlendirmeyi yapıyor: “Rubikon Harekâtı en cesur ve en skandal operasyonlardan biridir ve yüzden fazla devlet, kendi sırlarının çalınması için milyarlarca dolar ödedi.”
62 ülke doğrudan Crypto AG’nin müşterisiydi. Washington Post’a göre CIA belgeleri, 1950’ler ile 2000’li yıllar arasında 120’den fazla ülkenin Crypto AG cihazlarını kullandığını gösteriyor. Crypto AG üzerinden sadece devletler değil, sayısız şirket, sivil toplum örgütü ve kurum da söz konusu casusluktan payına düşeni alıyor. Bunlardan biri de Birleşmiş Milletler’dir. Tamamı mevcut olmasa da gazete CIA belgelerine dayanarak kısmi bir liste yayınladı. Listede yer alan belli başlı ülkeler şöyle sıralanıyor: Yunanistan, İrlanda, İtalya, Yugoslavya, Avusturya, Portekiz, Romanya, İspanya, Çekoslovakya, Türkiye, Macaristan, Vatikan, Güney Afrika, Tanzanya, Brezilya, Arjantin, Şili, Honduras, Kolombiya, Meksika, Nikaragua, Peru, Uruguay, Venezüella, Mısır, Cezayir, Angola, Fildişi Sahili, Gabon, Gana, Gine, Kongo, Libya, Fas, Moritus, Nijerya, Zimbabwe, Tunus, Irak, İran, Ürdün, Katar, Kuveyt, Lübnan, Umman, Suudi Arabistan, Suriye, Birleşik Arap Emirliği, Bangladeş, Birmanya, Hindistan, Endonezya, Japonya, Malezya, Pakistan, Filipinler, Güney Kore, Tayland, Vietnam, Sudan, Zaire ve dahası…
Yukarıdaki listede görüleceği gibi Crypto AG neredeyse bütün dünyaya kriptolu cihazlar satmış. ABD ve Almanya gizli servisleri, Soğuk Savaş döneminde ve Ortadoğu’daki savaşlar sırasındaki faaliyetlerini “tarafsız” olarak kabul gören İsviçre üzerinden rahatlıkla yürüttüler. Özellikle ABD emperyalizmi bu durumdan önemli derecede yararlandı ve Ortadoğu’daki savaş stratejisini önemli ölçüde CIA’nin bu yolla elde ettiği istihbarata dayandırdı. Kripto cihazları 1979’da Kamp David müzakerelerinde, 1981’de İran’daki Amerikan rehineleri olayında ve 1989’da ABD’nin Panama’yı işgalinde önemli bir rol oynadı.
İsviçre devleti bu durumdan haberdar mıydı?
İsviçre televizyon kanalı SRF’nin gizli servis belgelerine dayandırdığı habere göre, İsviçre gizli servisleri, CIA ve BND kaynaklı bu küresel casusluk faaliyetinden haberdarlardı. Federal Polis (Die Bundespolizei) İsviçre’nin askeri istihbarat servisine bu konuda ta başından itibaren bilgi veriyor. İsviçre’nin üst düzey devlet bürokratları, bazı hükümet yetkilileri, bu durumdan haberdar olmakla kalmıyorlar, CIA ve BND’nin rahat hareket etmeleri için destek bile oluyorlar.
Alman gizli servisi BND’nin 1993 yılında bu küresel casusluk olayından çekilmesi gündeme getiriliyor. Konu o dönem Başbakanlık’ta BND’den sorumlu olan Bernd Schmidbauer’le müzakere ediliyor ve çekilme kararı veriliyor. Bernd Schmidbauer BND’nin bu küresel casusluk rolünü kabul ediyor ve ekliyor: “Bu operasyon kesinlikle dünyayı biraz daha güvenli hale getirmeye katkıda bulundu.”
BND çekildikten sonra CIA’nin Crypto AG üzerinden faaliyetlerini en az 2018’e kadar sürdürmeye devam ettiği söyleniyor. Bu bilgi bugün birçok kaynak tarafından doğrulanıyor ve zaten aksini iddia eden de bulunmuyor.
Crypto AG bugün ne yapıyor?
Crypto AG, 2018’de CyOne Security AG ve Crypto International olarak iki ayrı şirket oldu. Ticari sicilden alınan alıntıya göre, çözünmüş Crypto AG ile müteakip iki şirket arasında personel bağlantısı yoktur. Crypto International’ın yeni patronu Andreas Linde, konuyla ilgili İsviçre televizyonuna verdiği mülakatta, CIA veya BND ile hiçbir ilişkilerinin olmadığını vurguladı.
2019’un Kasım ayında İsviçre Federal Hükümetine bilgi veren kaynaklar söz konusu küresel casusluğun aslında 1945’lere dayandığına işaret ettiler. Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine hükümet, konuyla ilgili soruşturma başlatıldığını belirmekle yetindi.
Bugün ortalığa saçılan bu belgeleri gerçekten “işini iyi yapan” gazeteciler mi açığa çıkardı diye sorulabilir. Olay hiç de öyle görünmüyor. Birçok kaynak zaten bir sızdırmadan bahsediyor. Demek oluyor ki CIA, BND ve bu işte parmağı olan diğer gizli servisler ve devletler bu “küresel casusluğun” ortaya saçılmasını istediler.
Bununla iki boyutlu bir kazanç amaçlanıyor. Birincisi, miadını zaten doldurmuş olan kriptolu cihazların yerini alacak yeni nesil cihazlara pazar açmak; ikincisi de CIA ve BND şahsında ABD, Almanya ve diğer emperyalist odakların ne kadar güçlü oldukları algısının sürmesini sağlamaktır.
Oysa ABD, Almanya ve bilumum emperyalist odaklar ne kadar yenilmez ve güçlü olduklarını göstermeye çalışırlarken, aslında ne kadar güçsüz olduklarını da sergilemiş oluyorlar. En büyük korkularını burjuva düzeni alaşağı edebilecek tek güç olan işçi sınıfının örgütlü mücadelesi oluşturuyor. Bütün mesele bu devin silkinip kendisine gelmesinde düğümleniyor.