“Ya baskı ve zorbalığa boyun eğeceğiz ya da direneceğiz’’

Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası Mayıs ayı GMYK toplantı sonuç metnini açıkladı ve “Ya baskı ve zorbalığa boyun eğeceğiz ya da direneceğiz” dedi.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 07 Haziran 2021
  • 20:00

Sendikamız GMYK’sı mayıs ayı toplantısını gerçekleştirdi. Geride kalan 1 Mayıs tablosu ışığında sınıf hareketi ve toplumsal muhalefetin genel durumunu değerlendiren GMYK’mız ayrıca süregiden ekonomik kriz, devam eden pandemi süreci, işçi direnişleri ve çete lideri Sedat Peker’in ifşaların burjuva siyaset sahnesinde yol açtığı sarsıntıların işçi sınıfı açısından ne anlam ifade ettiği vb. başlıklar üzerine tartışmalar yürüttü.

* 2021 1 Mayıs’ı yasakların ve süregiden pandemi sürecinin gölgesinde gerçekleşti. Siyasal iktidarın tüm yasaklama çabalarına ve başta sendikal bürokrasi olmak üzere bazı reformist çevrelerin buna çanak tutan tutumlarına rağmen Sendikamızın da içinde bulunduğu ilerici devrimci güçler alanlara çıkarak sermaye iktidarın keyfi yasaklarına boyun eğmeyeceklerini göstermiş oldular. Başta İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere ülkenin değişik yerlerinde gerçekleşen eylemler, her ne kadar geniş işçi kitlelerinin fiili katılımından uzak bir biçimde gerçekleşmiş olsalar da, gerici faşist iktidarın 1 Mayıs’ı yasaklama ve görünmez kılma tutumunda önemli bir gedik açmayı başardı. Elbetteki siyasal iktidarın keyfi yasaklarına karşı 1 Mayıs’ı gününde ve yüzümüz 1 Mayıs alanlarına dönük olarak kutlamak önemliydi. Ancak bundan daha önemlisi ilerici toplumsal muhalefetin baskı ve yasaklamalara boyun eğmeden, kendi bağımsız gücüne dayanarak alanları, meydanları fiili meşru bir hatta zorlama iradesi gösterebilmesiydi. GMYK’mız ağır baskı koşullarına rağmen 1 Mayıs’ı, onun tarihsel ve güncel anlamını fiili-meşru bir hatta savunan bu iradeyi selamlamaktadır. Ve tüm eksiklerine rağmen 2021 1 Mayısı’nda alınan bu tutumun bundan sonra izlenmesi gereken yola dair önemli ip uçları içerdiği gerçeğinin altını bir kez daha çizmektedir.

*2021 1 Mayıs’ı bir kez daha göstermektedir ki, süregiden ekonomik krizin geniş emekçi kesimlerin çalışma ve yaşam koşullarını her geçen gün biraz daha çekilmez hale getirdiği, pandemi sürecinin düzenin bin bir türlü yalanla örtmeye çalıştığı sınıfsal ayrım ve eşitsizlikleri daha da görünür kıldığı, rejimin siyasal krizlerinin yeni yeni boyutlar kazanarak derinleştiği ve siyasal iktidarın baskı zorbalık politikalarına hız verdiği bir dönemde emek örgütlerinin, toplumsal muhalefetin, ilerici devrimci güçlerin önünde iki yol bulunmaktadır. Ya baskı ve zorbalık uygulamalarına boyun eğilecek böylece düzene büsbütün teslim olunacak ya da fiili ve meşru bir hatta ve kendi öz gücüne güvenerek bu saldırılara göğüs göğüse direnilecektir. 2021 1 Mayıs’ı birincisini tercih edenlerin sınıf ve kitle mücadelesine verecek bir şeyleri kalmadığını bir kez daha tescillemiştir. Bu tablo, ilerici devrimci güçlerin, mücadeleci sendikaların omuzlarına önemli görevler yüklemektedir. Her türlü grupsal kaygı bir yana koyulmalı, sömürü ve baskı politikalarına karşı birleşik bir mücadelenin örgütlenmesi görevi ön plana çıkarılmalıdır. Başından itibaren bu doğrultuda çaba harcayan sendikamız bu konuda kendi müdahaleleri de dahil olmak üzere süreci eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutmuş ve kendi üstüne düşen görevleri, izlenmesi gereken hattı yeniden gözden geçirmiştir.

*2021 1 Mayıs’ı aynı zamanda ilerici toplumsal muhalefetin durumuna ve onun sınıf kitleleri ile olan bağına dair de önemli veriler sunmuştur. Sözde pandemi ile mücadele kapsamında alınan yasak kararlarının hiçbir meşruiyeti bulunmadığı konusunda geniş işçi kitleler arasında da ortak bir kanı bulunmasına rağmen, işçi sınıfının ileri bölüklerinin dahi gereğince bu direnme tutumunun parçası yapılamamış olması üzerinde durulması gereken bir başka önemli husustur. Bu durumda sendikal bürokrasinin bilinen tutumunun ve onun sol içindeki şakşakçılarının oynadığı bozucu misyonun önemli bir rolü olduğu açıktır. Ancak esas belirleyici neden, karşı karşıya kaldığı ekonomik, sosyal ve siyasal saldırılara karşı öfke ve tepkisi her geçen gün biraz daha artan geniş işçi ve emekçi kesimlerin bu öfke ve tepkisini mücadeleye akıtacak kanalların henüz gereğince yaratılamamış olmasıdır. Güven verici bir önderlik anlayışı içinde sınıfın kendi taleplerine dayalı kararlı bir mücadele hattının kurulması halen en önemli görev olmaya devam etmektedir. Sendikamız GMYK'sı bir kez daha hatırlatmaktadır ki, toplumsal muhalefeti doğru bir hatta birleştirmeninde mevcut sömürü ve baskı politikalarını boşa düşürmenin de yolu işçi sınıfının kendi taleplerine dayalı bağımsız eylemini açığa çıkarmaktan geçmektedir. Bu doğrultuda süregiden direnişlerin büyütülmesi, sınıf içinde ortaya çıkan her türlü mücadele dinamiğinin, talep ve istemlerin genelleştirilerek güçlendirilmesi önem taşımaktadır.

*Şu anda ülke gündeminin en önemli bir başlıklarından bir tanesi kont-gerilla yetiştirmesi mafya liderlerinden biri olan Sedat Peker’in sosyal medya aracılığı ile gerçekleştirdiği ifşa ve itiraflardır. Düzen siyasetinde önemli sarsıntılara yol açan bu ifşa ve itirafların önemi, söylenenlerin daha önceden bilinemez olmasından çok bizzat sürecin suç ortaklarından biri tarafından dile getiriliyor oluşudur. Bu anlatı içerisinde sürpriz olan hiçbir şey yoktur. Sömürünün olduğu yerde rantın, rantın olduğu yerde rantın paylaşımına dair iç kavgaların olması kaçınılmazdır. Çeteler, mafyalar, gayri meşru işler ve ilişkiler kapitalist sömürü düzeninin ayrılmaz parçalarıdırlar. Bu kavganın hangi nedenlerle ortaya çıktığı, saiklerinin neler olduğu ve nasıl devam edeceği işçi sınıfı ve emekçiler açısından ikincil önemde konulardır. Bizi asıl ilgilendiren husus, işçi sınıfı ve emekçilerin tarihinin en önemli ekonomik krizini yaşarken, yaşam koşulları hiç olmadığı kadar kötüleşmişken, milyarlarca dolarlık vurgunların bizzat bizim sırtımızdan nasıl yapıldığının bu kadar açık bir biçimde ortaya çıkıyor oluşudur. Aynı zamanda ifşa ve itiraflar, vatanseverlik, sözde milli hassasiyetler ve benzeri kaygılarla süslenen ve çoğu zaman işçi sınıfı ve emekçilerin önemli bir kısmını peşinden sürükleyen şovenist politikaların hangi kirli hesaplara ve kişisel çıkar ilişkilerine dayalı olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. İşçi sınıfı elbetteki bu tartışmada bir taraftır. Kendinden çalınanları geri istemeli, söylenen yalanların ve bunların yol açtığı yıkımların hesabını bütün taraflardan sormalıdır.

*Bir yandan kadın cinayetleri, cinsel baskı ve şiddet olayları sürerken, öte yandan içerde ve dışarda sıkışan AKP iktidarın İstanbul sözleşmesinden çekilme kararına dönük tartışmalar halen devam etmektedir. “Biz bitti demeden bitmez” diyen kadın örgütleri sözleşmeden çekilme kararının yürürlüğe gireceği 1 Temmuz gününe kadar olan süreci değişik eylemlerle konu etmeye çalışmaktadır. GMYK’mız bu eylemlerin daha güçlü desteklenmesini ve İstanbul sözleşmesi vesilesiyle siyasal iktidarın gerici saldırılarına karşı daha aktif bir şekilde mücadele edilmesini karar altına almıştır.

*GMYK da ele alınan bir diğer başlık 15-16 Haziran direnişinin 51.yıldönümü olmuştur. İşçi hareketi tarihimizin bu en önemli eyleminin güncel ve tarihsel anlamını en geniş kitlelere taşımayı başarmak, eylem ve etkinliklere konu etmek ele alınan bir başka başlık olmuştur.

*Yaklaşan genel kurul süreci, sendika bülteni ve sosyal medya araçları ayrıntılı tartışılmış, görev bölüşümü yapılarak toplantı sonlandırılmıştır.