TOMİS’ten “Yasalar ve sınıf mücadelesi” etkinliği

AKP-MHP rejiminin pandemide hayata geçirdiği 7244 Nolu yasa ile kapitalistlerin sıkça kullandığı ücretsiz izin ve Kod 29 (Madde 25/2) ile işten atma saldırılarının ele alındığı etkinlikte, bu saldırıya karşı işçi sınıfının birlik olup fiili-meşru mücadele vermesi gerektiği vurgulandı.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 29 Ocak 2021
  • 07:32

Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS), “Yasalar ve sınıf mücadelesi” başlıklı çevrimiçi etkinlik düzenledi.

Sinbo, Galataport, PTT, Kayı İnşaat, SML Etiket, Migros Depo’da direnen işçilerin yanı sıra Avukat İmdat Ataş ve Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) temsilcisinin katıldığı etkinlikte, sermaye iktidarının ve dümenindeki AKP-MHP rejiminin 7244 Nolu yasayı işçi sınıfına karşı kullandığının altı çizildi. Bu yasayla birlikte Kod 29 (Madde 25/2) ile işten çıkarma ve ücretsiz izin saldırılarının milyonlarca işçiyi etkilediği üzerinde durulan etkinlikte, sözde “geçici” 7244 Nolu yasanın kalıcılaşabileceği tehdidine dikkat çekildi. Buna engel olmak ve saldırıları püskürtmek için tek yolun fiili-meşru mücadeleden geçtiği ifade edilirken, işçi sınıfının birlik olup topyekûn mücadeleyi büyütmesi gerektiği vurgulandı.

“Fiili direniş dışında saldırıları boşa düşürmenin yolu yok”

Kapitalistlerin işçi sınıfının mücadelesine ve örgütlülüğüne dönük saldırı olarak kullandığı bu yasa ve uygulamalara son verilmesi için TOMİS’in mücadele verdiğinin altı çizilen açılış konuşmasının ardından sözü Av. İmdat Ataş aldı.

Bu yasal düzenlemelerin ve kimi uygulamaların pandemi sürecinde daha fazla gündeme geldiğine değinen Avukat İmdat Ataş, işyerlerinde artan sorunların, ağırlaşan sömürünün sınıf mücadelesinin bir parçası olarak geçmişe dayandığına işaret ederek kapitalizmin 2008 krizinden bahsetti. “Koronavirüs sermaye için örgütsüz işçi sınıfına saldırı fırsatı oldu” diyen Av. Ataş, 7244 Nolu yasanın buna hizmet ettiğini, işçi sınıfının haklarını gasp etmek için kapitalistler tarafından kullanıldığını söyledi. Söz konusu yasayla birlikte öne sürülen “işten atma yasaklandı” yalanına değinen Ataş, bu noktada Madde 25/2’nin devreye sokularak işten atmaların gerçekleştiğini belirtti ve “Dolayısıyla işten atma yasaklanmadı, hatta hâlâ yaygın olarak kullanılıyor” dedi.

“Sinbo direnişindeki gibi fiili bir mücadele dışında yasal olarak işçi sınıfının söz söyleme hakkı kalmadı” diyen Av. Ataş, 7244 nolu yasa, ücretsiz izin veya Kod-29’la işten çıkarma vb. saldırılara karşı tek yolun direnişten geçtiğine dikkat çekti. Yasaların fiili mücadelelerle oluştuğundan söz eden Av. Ataş, işçi sınıfının mücadelesinin ve örgütlülüğünün zayıf kaldığı bugün işçi sınıfının kazanılmış haklarının yasal düzenlemelerle parça parça gasp edildiğini ifade etti.

Sinbo ve diğer fabrikalardaki direnişlerin öneminin altını çizen Av. Ataş, bu direnişlerin fabrika havzalarına yayılması ve ülke genelinde büyütülmesi ile ancak söz konusu saldırıların topyekûn boşa düşürülebileceğini vurguladı.

Bu yasal düzenlemelerin politik yönüne değinerek işçi sınıfının bu direnişlerinin politik olduğuna dikkat çeken Av. Ataş, işçi sınıfının politik mücadelesinin ve örgütlülüğünün daha da güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

“Sermayedarlar, işçi sınıfının örgütsüzlüğünden güç alıyor”

BDSP temsilcisi, yasaların toplumu oluşturan farklı kesimlerin çıkarlarının yansıdığı sınıfsal bir içeriğe sahip olduğunu belirterek konuşmasına başladıktan sonra sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugünün Türkiye’sinde kapitalistler, işçi sınıfının örgütsüzlüğünden ve mücadelesinin zayıf oluşundan dolayı her türlü ağır çalışma koşullarını dayatabiliyor. İş yasası, toplu sözleşme kanunu vb. yasalar bugün işlemez halde. Sinbo’daki koşullar müfettiş tutanaklarına da girdi, ama buna karşı bir ceza uygulanmıyor, uygulansa da bunlar kapitalistleri caydırıcı boyutta değil.”

“Sonuçta yasalar sermayeyi korumak için uygulanıyor” diyen BDSP temsilcisi, bugün SML’de işçilerin nasıl işten çıkarıldığından bahsetti. SML sermayedarının “siz örgütlü işçilersiniz ben sizi istemiyorum, neyse cezasını da öderiz” diyerek DEV TEKSTİL üyesi işçileri işten çıkardığını söyleyen BDSP temsilcisi, “Sermayedarlar, işçi sınıfının örgütsüzlüğünden güç alıyor” vurgusu yaptı.

Haklarını savunmayan işçilerin daha fazla hakkını kaybettiğini, hak gasplarının fiilen bu saldırılarla hayata geçirildiğini ve sonra da yasal hale geldiğini söyleyen BDSP temsilcisi, işçilerin grev hakkını fiili meşru mücadeleyle Kavel direnişiyle kazandığı örneğini verdi. Bunun gibi dünyadan ve Türkiye’den çok sayıda örnek verilebileceğini belirten BDSP temsilcisi, Greif direnişinin öneminden bahsetti. İşçi sınıfının haklarının meşruluğuna dayanarak, fiili mücadeleyle haklarına sahip çıktığı, sermayeye, devlete ve ihanetçi sendikal bürokrasiye başkaldırdığını ifade eden BDSP temsilcisi, bugün işçi sınıfının fiili-meşru mücadele yasalarını oluşturmak, devrimci bir sınıf hareketi yaratmak gerektiğine dikkat çekti.

TOMİS’in Sinbo’daki kazanımının da fiili-meşru mücadeleyle olduğunu, diğer fabrikalarda da direnişlerin böyle kazanabileceğini belirten BDSP temsilcisi, sözlerini bu direnişleri destekleme, daha da büyütme çağrısıyla noktaladı.

“Bu yasalar işçilere karşı tehdit”

Kazanımla sonuçlanan direnişin ardından, fabrikada işe başladıktan sonra Kod 29 (Madde 25/2) ile işten çıkarılan ve buna karşı yeniden direnişe başlayan Sinbo direnişçisi Dilbent Türker, fabrikadaki mücadele süreçlerini anlatarak konuşmasına başladı. Ücretsiz izin ve Kod 29’un işçiler için büyük bir tehdit olduğunu söyleyen Türker, bu tehditle işçilere ağır sömürünün dayatıldığını belirtti.

Türkiye işçi sınıfına dönük bu saldırılara karşı yeniden direnişe geçtiğini ifade eden Türker, sonu gelmeyecek ve kalıcı hale gelebilecek bu saldırıya karşı işçilerin topyekûn bir mücadele vermek zorunda olduğunu belirtti ve diğer direnişlerle gösterdiği dayanışmadan bahsetti. Türker “Bu saldırılara karşı topluca mücadele etmekten başka türlü haklarımıza sahip çıkmamızın yolu yok” vurgusu yaptı.

Galataport işçisi Hacı Öztürk, bugün direnişlerinin 3. gününde olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı. Ödenmeyen ücretlerinin Şubat’ın ilk haftasına kadar ödeneceği sözü aldıklarını ve bunun üzerine bekleyişte olduklarını ifade eden Öztürk, “Eylemimizi sessiz bir şekilde çalışma alanımızda gerçekleştiriyoruz. Çalışmayarak bekleyişteyiz” dedi.

“Direnişimizi Ankara’da büyüteceğiz”

PTT-SEN üyesi PTT direnişçisi Ulaş Sandıkçı bugün direnişlerinin 36. gününde olduğunu ifade ederek örgütlenme süreçlerini anlattı ve iktidarın işçiler üzerinde oluşturduğu zihniyetin olumsuzluklarına değindi. İşçilerin yaşam koşullarının zorluğundan bahseden Sandıkçı, bunların yanı sıra mevcut yasal düzenlemelerin işçiler üzerinde oluşturduğu baskıya dikkat çekti. Sandıkçı; her şeylerini verip sefalet içerisinde geçinmeye, ailesini geçindirmeye çalışan işçilerin bu saldırıya maruz kalmalarının, ellerindeki son şeyleri de kaybetmesi demek olduğunu belirtti. Direnişlerinin kazanım elde etmesi için yaptıklarını anlatan Sandıkçı seslerini duyurmak için de direnişlerini Şubat ayında Ankara’ya taşıyacaklarını ifade etti.

Bağımsız sendika kurup haklarına sahip çıktıkları, toplu sözleşmesi hakkı elde ettikleri için ücretsiz izin ve Kod 29’la işten çıkarma saldırılarıyla karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Sandıkçı, yaptıklarının meşruluğunun altını çizdi. En ufak hakkın dahi işçilere çok görüldüğüne dikkat çeken Sandıkça, bunu koruyabilmek için Ankara’da direnişlerini sürdüreceklerini vurguladı.

“Hakkımızı alana kadar direneceğiz”

Kayı İnşaat direnişçisi Muzaffer Korkmaz direnişleriyle olumlu sonuçlar almaya başladıklarını ifade ederek söze başladı ve konkordato ilan edildiğini belirtti. Birlik olmanın, örgütlenmenin, sendikalaşmanın önemine dikkat çeken Korkmaz “Sesimizi duyurmak için tek çaremiz örgütlenmek” dedi. Levent’te Yapı Kredi Plaza önünde direndiklerini söyleyen Korkmaz dayanışma çağrısı yaptı.

Mücadelelerinin sonucunda devlet yetkililerinin söz verdiğine değinen Korkmaz “Ama hakkımızı alana kadar direneceğiz. İşçiler tek başına hakkını almak için başarılı olamayabilir ama birlik olduğunda, örgütlendiğinde haklarını alabilir” ifadeleriyle sözlerini noktaladı.

“Köle gibi görülüyoruz ama işçi sınıfı olmadan hiçbir şey çözülmez”

Migros Depo direnişçisi Tayfun Güneş konuşmasına işçi sınıfının mücadelesinin önemine işaret ederek başladı. “Biz işçiler olarak köle gibi görülüyoruz ama halbuki işçi sınıfı olmadan hiçbir şey çözülmez hiçbir iş yapılmaz” diyen Güneş, Migros Depo’da anayasal haklarını kullandıkları için, Migros şirketinin pandemiyi bahane ederek 50’den fazla işçiyi işten çıkardığını ifade etti.

“Bu ülkede işçiler için olumlu hiçbir yasa kendiliğinden olmamıştır, ancak işçilerin direnişiyle çıkmıştır” diyen Güneş, 7244 Nolu yasanın sermayenin elinde işçi sınıfına karşı sopa olduğunu belirtti. Meclisteki vekillerin işçilerin sesini duymamalarına değinen Güneş, “1400 lirayla gelsinler geçinsinler” diye tepki gösterdi.

“Birleşirsek bu yasaları kaldırabiliriz”

Migros’ta kapitalistlerin pervasızlığını teşhir eden Güneş “Pandemi sürecinde 10 ay boyunca sabah 8 akşam 10 çalıştık, gecemizi gündüzümüze kattık. Migros patronu bu süreçte 1 yılda kazandığını 1 ayda kazandı. Biz kendi işimiz gibi çalıştık ama haksızlığa karşı geldiğimiz, yasadaki hakkımızı kullandığımız için kapı önüne konduk. Buna kimsenin hakkı yok” ifadelerini kullandı.

“Patronlar işçilerin değil işçiler patronların kafasını ezmeli ve bunun için birlik olmalıyız” diyen Güneş, Migros kapitalisti Tuncay Özilhan’a seslerini duyuracaklarını belirtti. Güneş, çalışmaya devam eden işçilere seslenerek, “Ses çıkarmazsanız bugün bizim başımıza gelen yarın sizin de başınıza gelir, ama ses çıkarır birleşirsek bu saldırıları püskürtebiliriz, bu yasaları kaldırabiliriz. Biz bu yola baş koyduk, ölürüz bu yoldan dönmeyiz” vurgusu yaptı. Güneş “Suçu işleyen biz değiliz, bu yasayı çıkaranlar, patronlar suçlu” diyerek birlik olma vurgusuyla konuşmasını tamamladı.

“Hakkımıza ve onurumuza sahip çıkacağız”

DEV TEKSTİL üyesi SML Etiket işçisi Seçil Arı, bugün yaşadıkları işten atma saldırısını anlattı. Bir haftadır kısa çalışma ödeneğinden dolayı evde olduğunu, önceki gün işyerine çağrıldığını ve “işlerin azaldığı, küçülmeye gidecekleri” bahanesiyle işten çıkarıldıklarını belirtti. Daha yeni taşeron işçilerinin işe alındığını söylediklerini ve işten çıkarılmayı kabul etmediklerini ifade eden SML Etiket işçisi üç DEV TEKSTİL üyesinin de aralarında olduğu 21 işçinin işten çıkarıldığını aktardı.

Maaşlarının düşük olduğunu, haksızlıklara karşı çıktıklarını, kadın işçilerin gece vardiyasına kalmasıyla ilgili yıpranma payı istediklerini ve bu yüzden işten çıkarıldıklarını düşündüğünü söyleyen SML Etiket işçisi, “Fabrikanın önüne gideceğiz, diğer arkadaşlarımızın da işten çıkarılmasına engel olacağız. Hakkımıza ve onurumuza sahip çıkacağız” diyerek direnen işçilerin dayanışmayı büyütmesi çağrısıyla konuşmasını noktaladı.

“Saldırı yasalarına karşı mücadeleye”

Baldur grevinden de bir işçinin etkinliğe katılacağı, fakat işçinin direniş alanında tek başına nöbette olduğu için katılamadığı belirtildikten sonra, etkinlik kapanış konuşmasıyla son buldu. TOMİS temsilcisi “İşçilerin çıkarına olan yasalar ancak işçilerin fiili-meşru mücadelesiyle elde edilebilir” diyerek Kavel işçilerinin fiili greve çıkarak işçi sınıfının grev hakkını kazandırdığını belirtti.

“Bugün sözde geçici uygulanan bu saldırı yasaları, bizler mücadele etmezsek kalıcılaşacak” diyen TOMİS temsilcisi “TOMİS’te ücretsiz izin saldırısını püskürtmüştük, Kod 29, Madde 25/2’yi de püskürteceğiz” ifadeleriyle etkinliği noktaladı.

Kızıl Bayrak / İstanbul