“Taşerona kadro” aldatmacasının iki yalanı

Kadrolu yapıldıkları iddia edilen işçiler önceden kadrolu işçilerin yararlandığı sosyal hakların tümünden yararlanamayacak. Grev hakkı olmadan yapılan toplu sözleşmede patron durumundaki sermaye devletinin işçiye sosyal haklarını tümüyle vereceği de beklenemez.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 17 Nisan 2018
  • 08:37

Geçtiğimiz yıl Aralık sonunda çıkarılan 696 sayılı KHK ile “taşerona kadro” “müjdesi” verdiler. “Müjdeleri” sadece kamuda çalışan taşeron işçilerini kapsıyordu. Belediye işçileri de güya kadroya alınacaktı. Ama devletin değil, belediyenin taşeron şirketine “kadrolu” alınacaktı!

“Taşerona kadro” müjdesiyle yayınladıkları KHK’ya göre, KİT’lerde çalışan taşeron işçilerine, personel ihalesi kapsamı dışında kalanlara, güvenlik soruşturmasından geçemeyene, davalarından ve haklarından feragat etmeyene, sınavı geçemeyene, emekli olanlara ve yerel yönetimlerde çalışan taşeron işçilerine kamu işçisi biçiminde kadro yok. AKP'nin tipik bir Ali Cengiz oyunu.

Birinci yalan

Belediye işçilerinin kadrolu olacağı Ali Cengiz oyununun ötesinde, düpedüz bir yalan da. Yerel yönetimlerdeki taşeron işçileri yerel yönetimin de değil, onun şirketinin, yani belediyenin taşeron şirketinin “kadrosu” olacak. Belediye işçisi, küçük taşeron değil, biraz daha büyük taşeron işçisi olacak bir bakıma.

Böyle bir iş güvencesi ilk ihalede tümüyle ortadan kalkabilir. Anlaşma süresi dolunca, belediye şirketi ihaleyi kaybedebilir, başka bir taşeron şirket kazanabilir. Bu durumda belediye işçisi işsiz kalır.

KHK’da yer alan ‘güvenlik soruşturmasından geçme’ şartının, esasında toplu işten çıkarmaların önünü açtığını gördük. Başta belediye işçileri olmak üzere, hastanelerden, üniversitelerden vb. kadro “müjdesi” verilen yerlerden azımsanmayacak sayıda işçi güvenlik soruşturmasından geçemediği gerekçesiyle işten atıldı. Güvenlik soruşturmasından geçememe nedeni muhalif kimliğe sahip olmak oluyor. Yerine göre sadece AKP muhalifi olmak bile güvenlik soruşturmasından geçememek için yeterli.

İkinci yalan

Kadro “müjdesinin” en azından şimdilik “iş güvencesi” getirmesinden başka hiçbir artısı yok. Şimdilik diyoruz; çünkü artık kamu emekçilerinin bile iş güvencesi yok. OHAL KHK’larıyla yüz binin üzerinde kamu emekçisi ihraç edildi. KHK ile “kadrolu” olan işçiler başka bir KHK ile işten çıkarılabilir.

Bununla birlikte kadroya geçen işçiler daha önce çalıştıkları taşeron şirketlerde Yüksek Hakem Kurulu (YHK) tarafından bağıtlanan toplu iş sözleşmelerindeki mevcut haklarını almaya devam edecekler. Bu toplu iş sözleşmeleri bitinceye kadar ücretlerine başkaca bir zam yapılmayacak. Bu durumda kadrolu olan işçi, 2019 hatta 2020'ye dek taşerona çalıştığından daha fazla ücret alamayacak.

DİSK’in KHK yayınlanmasından kısa bir süre sonra yaptığı açıklamaya göre, KHK’da toplu sözleşme hakkını ortadan kaldıracak ve toplu sözleşme düzenini alt üst edecek bir hükme daha yer verildi. Önceki sözleşme bitiminden sonra, adına “çerçeve sözleşme” denen yeni bir sözleşme imzalanacak. Çerçeve sözleşme kamu emekçilerine olduğu gibi TİS görüntüsüyle, görüşmeden öte geçmeyen bir içerikte olacak. Çerçeve sözleşmelerde uyuşmazlık ve grev prosedürü uygulanmayacağı için grev hakkı ortadan kaldırılmış olacak.

Kadrolu yapıldıkları iddia edilen işçiler önceden kadrolu işçilerin yararlandığı sosyal hakların tümünden yararlanamayacak. Grev hakkı olmadan yapılan toplu sözleşmede patron durumundaki sermaye devletinin işçiye sosyal haklarını tümüyle vereceği de beklenemez.

Özcesi, kadrolu yapıldığı iddia edilen işçiler, örgütlenip, mücadele etmedikçe kadrolu olmaları bir aldatmacadan, yalandan başka bir şey değil.