Örgütsüz işçi, emekçi “yeryüzünün lanetlisi”dir

Yeryüzünün lanetlileri olmaktan kurtulmanın tek yolu var; örgütlenmek ve örgütlü güçle hareket etmek.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 07 Eylül 2016
  • 07:50

Frantz Fanon’un kitabıdır “Yeryüzünün Lanetlileri.” Roman değil, araştırma. Cezayir’de Fransız sömürgeciliğine karşı kurtuluş mücadelesi dönemini anlatıyor. Kurtuluş mücadelesini verenlerden çok, örgütsüz bir şekilde sömürüye boyun eğenleri anlatıyor. Yeryüzünün lanetlileri de onlar zaten. Çünkü kendisini ezenlere, sömürenlere boyun eğip, gücü yettiği sınıf kardeşlerine öldürmeye dek varan şiddet uyguluyor.

Fabrikada, atölyede, büroda, örgütsüz bir işçi, emekçi de tam da aynı yeryüzünün lanetlisi durumunda. Patron ve patronun ekibinde olan şef, amir küfretmeye kadar varan hakaretlerine ses çıkarmayan bir işçi, emekçi gücü yettiği karısı, çocuğu veya herhangi birinin şakası karşısında dahi, en azından sözlü şiddetle karşılık veriyor. Çünkü güçsüz. Her güçsüz gibi sürekli eziliyor, horlanıyor. Bu horlanma, küfürler karşısında korkunç öfkeleniyor. Ama güçsüz olduğu için öfke volkanını bastırıyor. Gücü yettiği birinin karşısında öfke volkanı patlıyor. Gazetelerin 3. sayfaları böylesi öfke patlaması örnekleriyle dolu.

Güçsüzlükten kastımız bilek gücü değil. Güçsüz çünkü örgütsüz. İşçi, emekçiler aynı sömürüyü, hakareti, insan yerine dahi koyulmamayı yaşıyor. Bir fabrikadaki örgütsüz 1000 işçi hakaret aynı olmasa da aynı sömürü saldırısıyla karşı karşıya. 1 ay canı çıkarcasına çalışmasına karşın, aldığı ücretle, borçlarını zar zor denkleştirebiliyor. Paralı eğitim, paralı sağlık olduğu için okul açıldığında ya da ailesinden biri hastalandığında aldığı ücret hiç yetmiyor.

Örgütsüz yeryüzünün lanetlilerinin sözü neredeyse hep aynı: Birleşelim ama bu işçilerin hangisine güveneceksin? Bunu söyleyen işçi, zora düştüğünde, güvenmediğini söylediği işçi arkadaşlarından yardım ister. Çoğu işçi işi olduğunda vardiyasını başka vardiyadaki işçi arkadaşıyla değişir. Çocuğu hastalansa, patrondan çok işçi arkadaşlarından borç ister. O da borç verir. Yani, “bunların hangisine güveneceksin” diyerek örgütsüz kalan işçi, pratikte neredeyse sadece işçi arkadaşlarına güvenerek yaşar. Örgütlenmeye, hakkını aramaya geldiğinde ise yalnız değildir, ama kendini çok yalnız hisseder. İşçi, emekçi örgütsüzken yeryüzünün lanetlisi iken, örgütlendiğinde yeryüzünü yeniden yaratacak güce ulaşır.

Patron şu veya bu bahaneyle “bu ay ücretlerinizi sonraki ay alacaksınız” dese, örgütsüz işçi, açlığına susar. Bir işçi tek başına ses çıkaracak olsa, kapının önüne konur. Ama işçiler örgütlüyse, ücretimizi almadan çalışmayız, deseler... Hemen ertesi günü, hatta aynı gün ücretlerini alırlar.

Örgütlüyken bire bir bunu yaşayan işçilerin ufku da genişler. Misal üç kuruşa çalışmak zorunda kalan Suriyeli mültecilere değil, onu üç kuruşa çalıştıran patrona öfke duyar ve öfkesini patrona yöneltir. “Niye buradalar” sorusuna, “savaştan kaçmasalardı” diyerek onları aşağılamaya gitmez, savaşı düşünür. Çok zeki olmasa dahi emperyalistlerin çıkarı için savaş çıkardıklarını görür. Emperyalizme öfke duyar. Örgütlü ve güçlü olduğu için bu öfkesini doğru adrese karşı patlatır. Kürt halkının mücadelesine hak vermeye başlar. Çünkü alın terinin hatta kanının birbirine karıştığı sınıf kardeşi de Kürttür.

Yeryüzünün lanetlileri olmaktan kurtulmanın tek yolu var; örgütlenmek ve örgütlü güçle hareket etmek.

M. Kurşun

İLİŞKİLİ HABERLER