On milyonlarca insanın kalbi Soma’da çarparken, tarih maden işçilerinin ortak acısına tanıklık ediyor. 17 Mayıs 2010'da, Zonguldak TTK Karadon Müessese Müdürlüğü maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 30 maden işçisi yaşamını yitirmişti. 30 maden işçisi, taşeron firma Yapı-Tek'te, yerin 540 metre altında üretim öncesi hazırlık çalışması yaparken yaşamını yitirmişti.
Bugün Soma katliamının sorumlusu olan AKP hükümeti ve Soma Madencilik sahipleri, kendilerini kurtarmak için devreye devlet terörünü sokmuş bulunuyorlar. Karadon katliamından sonraysa devletin hukuk terörü devrede.
30 madencinin katledilmesiyle ilgili ceza davası, aradan 4 yıl geçmesine rağmen hala sonuçlanmadı. Katliamdan 1.5 yıl sonra, 6 Aralık 2011'de, o zamanki Karadon Müessese Müdürü İsmail Güner ile Yapı-Tek ortaklarından Halim Köse'nin de aralarında bulunduğu 28 kişi hakkında, ‘birden çok kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak' suçundan dava açılmıştı.
İşçilerin iş cinayetlerinde hayatlarını kaybetmesine neden olan sermaye devletinin, bu davayı sonuçlandırmamış olması, bu süre zarfında hiçbir şey yapmadığı anlamına gelmiyor. Katilleri ödüllendiren, terfi ettiren bir devletten bahsediyoruz. Grizu faciası olduğunda Karadon Müessese Müdürü olan İsmail Güner, şu anda TTK Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapıyor.
Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer ise 30 işçinin hayatını kaybettiği katliamın ardından madencilerin acı çekmediğini, “güzel öldüklerini” söylemişti.
Soma’da hayatta kalmak için arkadaşlarının cansız bedenleri üzerinden geçmek zorunda kalan işçiler vicdan azabı çekerken, işçi katliamlarının failleri işçilerin cansız bedenlerine basa basa terfi ediyorlar.