Maden sahasında çalışmalar sürerken, mahsur kalan 18 işçinin altısının yaşadığı Aşağı Çağlar Köyü'ne gidiyoruz. Yaklaşık 1500 metre yükseklikte, uçurumun kenarında patika bir yolu olan 600 haneli köyün neredeyse tüm erkekleri madenci. Yıllardır boğuştukları sorunları YURT'a anlatan köylüler seslerini duyurmak için hemen çevremize toplandı.
Uzun yıllardır madencilik yapan usta Ahmet Sezer köylülerin dertlerine sözcü oldu. Sezer, “Buradaki 9 tane maden ocağı, yemek ve servisin karşılanması için 40 gündür grev yapıyordu devlete karşı. Hiçbiri 'neden?' diye sormadı. Devlet kim? Devlet AKP. Patronların kendisi AKP. Patronların hepsi AKP'den encümen üyesi. Başka kimse değil” diyor. Sezer öyle sinirlendi ki sahipli köpeklere dahi daha fazla değer verildiğini belirterek, “Köpek kadar değerimiz yok” diye bağırdı. Sezer bu sözlerini söylerken etrafındaki köylülerin gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Hep bir ağızdan seslerini duyurmak için dertlerini anlatan köylülerin arasından sıyrılan Sezer ağlamaklı ses tonuyla şunları anlattı: “Yemeklerimizi, ulaşım ücretlerimizi kendimiz veriyoruz. Bize maaştan yine bir şey kalmıyor. Torba yasadan sonra bu şekilde çalışmaya başladılar. Madende kalan arkadaşlarımız da mağdur olduğu için çalışmak zorunda kaldılar. Bizim ulaşım masrafımız aylık 500 lira. Maaşlarının yarısı servise ve yemeğe gidiyordu. Ki buradan gidip de madende mahsur kalan 6 arkadaşımız 40 gündür işe gitmiyordu. Su basmadan bir gün önce çalışmaya başlamışlardı. Mecbur kalmışlardı çalışmaya.”
Facia geliyorum dedi
Sezer aylardır madenlerde sorunlar olduğunu dile getiriyor. Ancak denetmenlerin ve mühendislerin sorunları görmezden geldiğini dile getiriyor. Facianın yaşandığı madenin yanında boşaltılan ve kullanılmayan 3 maden sahasının daha olduğu bilgisini vererek, mühendislerin patron tarafından, şeflerin mühendisler, çavuşların şefler, işçilerin de çavuşlar tarafından iki vagon daha fazla kömür çıkartılması için baskı altına alındığını söylüyor. Sezer çalışma şartlarının yanı sıra yaşananları anlatırken facianın nasıl “geliyorum” dediğini şöyle aktarıyor: “Devlet bize torba yasayı yaptı ama arkasında durmadı. Bize tamam 2 bin lira verdiler ama bu adamın daha önce servisi, yemeği vardı, şimdi niye yok diye sormadı.
37 buçuk liralık hayatlar
Biz bu madenlerde günlük 37 buçuk liraya çalışıyoruz. Bir çay paketi ya değer mi? 37 buçuk liraya bir insanın hayatı değer mi? Soma'da, Çanakkale'de çalışan arkadaşlarımız 90 lira yevmiye alırken biz burada 37 buçuk lira yevmiye alıyoruz. Aradaki farkı patronlarımıza söylediğimizde 'Gidin orada çalışın o zaman' yanıtını verdiler. Bu açıdan baktığınızda torba yasa kandırmacadır.
'Kamulaştırılsın'
Benim orada iki gün önce çay içtiğim, 'madene girmeyin' dediğim arkadaşım, can yoldaşım yatıyor orada. Düşmanım dahi olsa yer altında kardaşız birbirimize, kenetlenmek zorundayız. Böyle olmasak zaten bu işler yürümez. Birbirimize destek olmazsak maaşımız ödenmediği zaman amirimize karşı çıkınca bizi kapı önüne koyarlar. Kısacası devlete sesleniyoruz. Bu madenleri kamulaştırsın. Kamulaştıramıyorsa Ermenek yöresine sendikayı getirsin.
Mert Taşçılar - Yurt / 01.11.14