KESK ve bağlı sendikalara, kamu emekçilerine ve demokratik kitle örgütlerine çağrımızdır: Kamu emekçilerinin direnişini tüm gücümüzle sahiplenelim!

Bugün yapılması gereken ne pahasına olursa olsun direnişi ve direniş alanlarını sahiplenmektir. Eğer bu yapılamaz ve AKP iktidarının emekçilerin direnişine dönük saldırıları püskürtülemezse, ardı sıra gelecek keyfi dayatmalar ve yasaklamalara daha fazla boyun eğilecektir.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 05 Haziran 2018
  • 20:34

Yüksel ve Ankara’nın çeşitli işyerleri önlerinde sürdürülen direnişlere dönük gözaltı saldırısını günübirlik olarak sürdüren AKP iktidarı, 24 Haziran seçimlerine sayılı günler kala, 68 haftadır İstanbul’un üç alanında işi, ekmeği ve onuru için direnen kamu emekçilerine dönük vahşi bir saldırı başlatmıştır. Bakırköy alanını bir hafta boyunca kuşatan ve direnişçilere gözdağı vermeye çalışan polis, 2 Haziran Cumartesi günü Bakırköy direnişine iki kez saldırı gerçekleştirmiş ve işkence ile emekçileri gözaltına almıştır. 4 Haziran Pazartesi günü ise hem Kadıköy ve hem de Bakırköy’de direnişçilere saldırmış ve 21 emekçi gözaltına alınmıştır.

Sermaye iktidarının, İstanbul’da ve diğer kentlerde devam eden direnişlerden rahatsız olduğu açık. Bu her şeyden önce bu direnişlerin kamu emekçilerine dönük saldırıların dizginlenmesinde oynadığı rol ile ilgilidir. Fakat bu direnişler aynı zamanda, sendikaların-demokratik kitle örgütlerinin susturulmaya çalışıldığı-susturulduğu, izinli mitingler dışında sokağın neredeyse terk edildiği bir atmosferde, her zorluğa rağmen boyun eğmemeyi temsil etmektedir. Bu nedenle de AKP iktidarı bu direnişleri önemsemekte, direnişleri bastırmak için bir polis ordusu kullanmaktan çekinmemektedir.

Bilinmelidir ki, kamu emekçilerinin direnişine dönük bu saldırganlık, sokağın sesini susturmaya; sendikaları, demokratik kitle örgütlerini ve muhalif örgütleri -sokağa çıkmak bir yana- ağzını açamaz duruma getirmeye yöneliktir. AKP iktidarı 24 Haziran seçimlerine yalnızca sandık hesabıyla hazırlanmamaktadır. Düzen muhalefeti ve reformist partiler sanki özgür bir ortamda seçimlere gidiliyormuşçasına “ikinci tura kalacak” türünden söylemlerle geniş yığınları sersemletirken, AKP iktidarı, düzenin ordusunu, polisini, yargısını, seçim kurullarını ve burjuva basınını seferber etmiş durumdadır. Tüm bir devlet gücünü arkasında hissetmesinin yanı sıra emperyalist devletlerin ve sermayenin desteğini de belirgin bir biçimde arkasında bulmaktadır. Bu koşullar altında AKP iktidarı, sandıktan çıkacak olana değil, “açıklanacak” olana hazırlık yapmaktadır. Tıpkı anayasa referandumunda olduğu gibi! Kuşkusuz bunu yaparken toplumsal muhalefeti bastırmak, olası toplumsal hareketlerin önüne geçmek, seçim sonuçlarına yapılabilecek itirazların meydanlara taşmasını engellemek istemektedir. Bu nedenledir ki, en küçük bir direniş odağına dahi tahammül edememektedir. Dolayısıyla da İstanbul direnişine dönük polis ordusuyla gerçekleştirdiği saldırı tüm işçi ve emekçilere yöneltilmiş bir saldırıdır.

İstanbul direnişine sahip çıkmak, kazanılmış mücadele mevzilerini korumak bir yana yarınların sınıfsal-toplumsal mücadeleleri açısından da elzemdir. Kuşkusuz öncelikle bu görev KESK ve bağlı sendikaların omuzlarındadır. Fakat KESK ve bağlı sendikalar bugüne kadar İstanbul direnişini AKP iktidarı kadar önemsememiş, merkezi düzeyde direnişe destek açıklaması dahi yapmamış ve direniş üzerinden hiçbir çalışma örgütlememiştir. Hatta hiçbir açıklamada, hiçbir bildiride İstanbul direnişine yer vermemiştir. Fakat direnişi sahiplenmek, yalnızca direnen emekçiler açısından değil, yukarıda da açıklamaya çalıştığımız gibi KESK’in, kamu emekçileri hareketinin ve toplumsal muhalefetin geleceği açısından da elzemdir.

İstanbul yerelinde de bütünlüklü bir sahiplenme gösterilmemiş ve direniş, direnişçilerin iradelerinin yanı sıra, şubeler platformu bünyesinde bir avuç sendika yöneticisinin ve devrimci-ilerici kamu emekçilerinin bir bölümünün desteği ve siyasal parti ve örgütlerden gelen sınırlı destekle bugünlere gelebilmiştir. Bu sınırlılığa artık son verilmeli, tüm şube yöneticileri başta olmak üzere Şubeler Platformu’nun tüm bileşenleri ve ilerici-devrimci kurum ve örgütler yüreklilikle ve samimiyetle İstanbul direnişini sahiplenmelidir.

Bugün yapılması gereken ne pahasına olursa olsun direnişi ve direniş alanlarını sahiplenmektir. Eğer bu yapılamaz ve AKP iktidarının emekçilerin direnişine dönük saldırıları püskürtülemezse, ardı sıra gelecek keyfi dayatmalar ve yasaklamalara daha fazla boyun eğilecektir.

İstanbul direnişine dönük kuşatmayı ve gözaltı saldırısını püskürtmek, KESK başta olmak üzere tüm ilerici emek örgütlerinin, demokratik kitle örgütleri ve muhalif parti ve örgütlerin önündeki en acil görev olarak durmaktadır. Bunun için:

* Öncelikle KESK ve bağlı sendikalar merkezi düzeyde açık yüreklilikle direnişlere sahip çıktığını ilan etmeli, tüm diğer sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve muhalif parti ve örgütleri de direnişi sahiplenmeye çağırılmalıdır.

* KESK İstanbul direnişine dönük saldırıya karşı merkezi düzeyde ve tüm illeri kapsayan bir mücadele takvimi açıklamalı, tüm illerde sokağa çıkmalı; bildiri ve afişlerle AKP iktidarının direnişe dönük saldırganlığı tüm iş yerlerinde teşhir edilmelidir.

* İstanbul yerelinde KESK Şubeler Platformu öncülüğünde tüm demokratik kitle örgütleri ile yan yana gelinmeli, tüm iş yerlerine dönük bildiri-afiş çalışmaları yapılarak emekçiler desteğe çağırılmalı, direniş alanlarında kitlesel eylemler örgütlenmelidir.

* Direniş iradesine her yönüyle sahip çıkılmalı, eylem alanlarında direnişçiler yalnız bırakılmamalı, tüm güç ve imkanlar bu yönde değerlendirilmelidir.

* Direnişçilerin göstereceği iradi duruş esas alınmalı, polis terörü ve yasaklar karşısında geri adım atılmamalıdır.

Öncü-ilerici kamu emekçileri başta olmak üzere, tüm devrimci-ilerici kurum ve örgütleri İstanbul direnişine ve direnişçilerine sahip çıkmaya, direnişle bütünleşmeye çağırıyoruz.

Kamu Çalışanları Birliği
5 Haziran 2018