Kapitalizmin bacasız fabrikası: Profesyonel spor

Kapitalizm işçi sınıfı tarafından tarihin çöp sepetine atıldığında ve “çalışmanın zorunluluğa değil isteğe dayalı amatör bir dünya” olan sosyalizm kurulduğunda herkes spor yapabilmek için gerekli zaman ve imkâna sahip olacak. Ve işte o zaman spor kâr ve depolitizasyon aracı olmaktan çıkıp, insanın her yönüyle sağlıklı bir birey olmasını sağlayacak işleve sahip olacak.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 12 Kasım 2014
  • 13:13

Köleliğin hüküm sürdüğü eski Roma imparatorluğunda yoksul sınıfları oyalamak için gladyatörleri dövüştürdükleri arenaları inşa ettiren köle sahipleri, sporun daha etkili bir araç olabileceğini henüz keşfedememişlerdi. Ama kapitalistler, kitleleri spor dallarında, örneğin futbol, basketbol gibi daha yaygın spor dallarında taraftar olarak saflaştırarak bölmenin, birbirleri ile dövüştürmenin onları yönetebilmek için nasıl bir siyasi araç olarak kullanılabileceğini keşfetmekte gecikmediler.

Kapitalizmin gelişmesine paralel olarak spor kulüpleri şirketleşmeye, oyunculuk profesyonelleşmeye ve spor burjuvazi tarafından kapitalist düzenin çıkarları doğrultusunda “düzenlenmeye” yani kirletilmeye başlandı.

 

Günümüzün dev sektörlerinden biri: Profesyonel spor

Kapitalist düzende burjuvazi bir yandan işçi sınıfını her gün alabildiğine sömürürken, diğer yandan bu sömürüyü nasıl arttırabileceğini, yani nasıl daha fazla kâr elde edebileceğini hesap etmeyi de elden bırakmıyor.

Profesyonel spor bugün ulaştığı eşikte kapitalizm açısından dev bir sektör halindedir. Buna somut olarak futboldan bakacak olursak, büyük çoğunluğu birer mahalle takımı olarak kurulmuş olan kulüpler, kapitalistlerin müdahil olması ile şirketleşmiş, hatta hisse senetleri borsada satılan dev kuruluşlar haline gelmişlerdir. Kulüp hisseleri kapitalistler için bir yatırım aracıdır. Günümüzde kulüp yöneticisi kapitalistler, kara para aklamak, reklâm ve popülerlik kazanmak, bu vesileyle iş bağlantıları kurmaktan ve kulüp gelirleri üzerinden para kazanmak, hatta siyasi güç elde etmeye kadar pek çok işlerinde spor kulüplerini araç olarak kullanıyorlar.

 

İşçi sınıfının günümüzdeki modern afyonu

İleri kapitalizmde eğlence işin bir uzantısıdır. Makineleşmiş iş sürecinden kaçmayı arzulayanlar, iş hayatına yeniden tahammül edebilmek için eğlence arayışındadır. Spor makinelerin kendisinden alıp götürdüğü fonksiyonları insanoğluna iade eder ama ne yazık ki onu yeniden aynı makinenin hizmetine sokup insafsızca disipline etmek için.” Theodor W. Adorno

İnsanların büyük çoğunluğu açısından spor, keyif alınan bir şeydir. Yaşamlarındaki sıkıntı ve kargaşadan önemli bir kaçış yoludur. Bazıları için yoksulluktan kurtulmak anlamına gelebilir. Bazıları içinse spor yapmak hayata anlam katmak demektir. Birçok insan için statta ya da evde televizyon karşısında spor karşılaşmalarını izlemek, iş yaşamındaki baskılardan kurtulmayı ve bir birey, bir takım ya da ülke ile özdeşleşerek hayatlarına anlam katmayı sağlıyor. Fabrika deneyimi üzerinden söylüyorum: Bugün bir işçi, fabrikada geçirdiği 8 saat sonrasında akşam izleyeceği futbol maçını düşünerek bunu yapmayı “kafayı boşaltmak” olarak görebiliyor. Mesela Harry Braverman şunu tartışıyor: “Emeğin gücünün alınıp satıldığı bir toplumda, çalışma saatleri boş zamanlardan keskin ve zıt çizgilerle ayrılırlar. İşçiler bu boş zamana olağanüstü bir değer yüklerken, işte geçirilen zaman kaybedilmiş ve harcanmış olarak kabul edilir.” Buradan bakınca, bugün işçi ve emekçiler fabrikada çalışma saatleri dışında kalan boş zamanlarını değerlendirmek için, fabrikanın kasvetli havasından kaçışı bir eğlence yolu olarak sporu seçer.

Kapitalizmin himayesi altına girmesiyle birlikte spor, önemli bir sektör olmasının yanı sıra günümüze kadar uzanan dönemde politik bir araç haline de getirilmiştir. Kitleleri sporla oyalama ve uyutma taktiği özellikle de faşist rejimler tarafından başarılı biçimde uygulanmıştır. Buna örnek olarak; İspanya’nın eli kanlı faşist diktatörü Francisco Franko “Bana 200 bin kişilik bir uyku tulumu yapın” demiş ve bunun üzerine Real Madrid’in ünlü Bernabeau Stadı inşa edilmiştir.

İşçi ve emekçilerin, özellikle futbol üzerinden tuttukları takımlara sıkı bir gönül bağıyla bağlandıklarını, tuttukları futbol takımını kendi kişilikleri ile özdeşleştirerek onun başarılarıyla avunup başarısızlıkları ile üzüldükleri nesnel bir gerçekliktir. Kendi sınıfsal sorunlarından uzaklaştırılan, kendi gerçekliğine yabancılaşarak kendi sınıf gündemini değil tuttuğu takımın gündemini takip etmeleri sağlanan işçi ve emekçiler, aslında bu yöntemle uyutulmaktadır. Tuttukları takımın lüks mekânlarda düzenlediği etkinliklerde sadece zengin taraftarlara yer vardır. Takım kazandığında borsada hisselerin değeri yükselir, kapitalist para kazanır, emekçiler ise sadece avunur.

Onca saat fabrikada maruz kaldığı mahkûmiyetten sonra, tuttuğu takımın maçını izlemek bir işçi için büyük bir ayrıcalıktır. Bir anda yaşanan sıkıntılar, stres ve ağır çalışma koşulları unutulup gider. Ağır çalışma koşullarından meydana gelen fiziksel yorgunluk ve psikolojik çöküntü hafifletilir; bitip tükenen vücut yeniden çalışabilecek duruma gelir ve artık yarın gerçekleşecek sömürü için yeniden hazırdır işçi. Birkaç saatlik fiziksel dinlenmenin yanı sıra, işçilerin zihinsel olarak “dinlenmiş” vaziyete gelmeleri, yani yeni iş gününe hazır ve verimlilik açısından yüksek olmaları da pek önemlidir patronlar için.

 

Sonuç yerine: “Amatör bir dünya için profesyonelce!”

Özetleyecek olursak, profesyonel spor, kapitalistlerin ekonomik ve politik çıkarları doğrultusunda kullandığı bir araçtır. İnsanın zihinsel ve bedensel gelişimi için faydalı olan sportif faaliyetler kapitalist toplumda yeni bir afyona dönüştürülmüş, sektör halini almıştır. Her şeyi metalaştıran kapitalizm alaşağı edilmeden hiçbir faaliyet insanın zihinsel, bedensel, maddi, manevi çıkarları doğrultusunda bir işleve kavuşamaz. Üstelik bu sömürü sisteminde spor herkesin yararlanabileceği bir faaliyet olmaktan çok uzaktır.

Bu veriden hareketle, “Amatör bir dünya için profesyonelce” diyor Ümit yoldaş, “Anti-profesyonel” dergisinin altına düştüğü notta. Çünkü günümüz dünyasında profesyonel olarak derecelendirilen her şey, özet olarak; milliyetçilik, ırkçılık, cinsiyetçilik, şiddet, çıkarcılık, sömürü gibi kapitalist toplumun tüm kusurlarının taşıyıcısı. Emek gücünün sömürüsünün yanında toplumda tüm içten duyguların da sömürüsü olarak faaliyet gösteriyor ‘profesyonellik’. Tüm bu toplumsal yozlaşmaya olanak sağlayan, ölüm ve meta düzenine karşı olmayı temsil ediyor “Anti-profesyonel”.

Tüm bu sorunların kaynağı olan kapitalizm, işçi sınıfı tarafından tarihin çöp sepetine atıldığında ve “çalışmanın zorunluluğa değil isteğe dayalı amatör bir dünya” olan sosyalizm kurulduğunda herkes spor yapabilmek için gerekli zaman ve imkâna sahip olacak. Ve işte o zaman spor kâr ve depolitizasyon aracı olmaktan çıkıp, insanın her yönüyle sağlıklı bir birey olmasını sağlayacak işleve sahip olacak.

Bunun başarılması için profesyonel bir çaba gerekmektedir. Metin Kurt’un veciz sözleriyle “Futbolun borsada değil arsada oynandığı” amatör bir dünya için profesyonelce yoldaşlar!

Ekim Özgür