İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi Ankara Girişimi bugün “Çalışırken ölmek istemiyoruz” konulu panel düzenleyerek kuruluşunu ilan etti.
Panel iş cinayetlerini konu alan bir sinevizyon gösterimiyle başladı. Ardından İSİG Meclisi Ankara Girişimi’nin deklarasyon metni okundu. “İş cinayetlerinin kaza olmadığını anlatmak ve iş cinayetlerinin sınıfsal olduğunu ortaya koymak” hedefinin vurgulandığı metnin ardından panelistlere söz verildi.
İlk olarak eski bir inşaat işçisi söz alarak iş güvenliği önlemlerinin alınmaması ve iş eğitimlerinin eksik bırakılmasına değinerek “İş aletlerinin kullanımına dair eksiklikler görülmeyip baretin olmaması sorun edilebiliyor” dedi. Sonrasında söz alan iş güvenliği uzmanı ise İSİG Meclisi’nin yayınladığı raporların öneminden bahsetti. “Bunlar yayınlandıkları için bir gerçek olarak orta yerde duruyor ve bunlar yayınlandıkları için kimsenin gizleyemeyeceği bir gerçeği oluşturuyor” diyen iş güvenliği uzmanı, devletin sorumluluğuna değindi. “Devlet kendi rollerini, meslek hastalıkları olmasın diye iş yeri hekimine, iş kazası olmasın diye iş güvenliği uzmanına bıraktı” diyen iş güvenliği uzmanı, “İş cinayetleri iş yerinde mühendis ve iş güvenliği uzmanından sorulur hale geldi. Bu rollerden vazgeçmeliyiz” dedi. Konuşmanın devamında, inşaat sektörünün standardını TOKİ’nin belirlediğinden, bunun da daha fazla yol ve daha hızlı iş üzerinden düşünüldüğüne değinilerek “Devlet kendi rollerinden vazgeçerek iş cinayetlerinin faili haline gelebiliyor” denildi.
Panelde söz alan iş yeri hekimi ise iş cinayetlerinin yanı sıra işsizlik olgusunun patronlar tarafından kullanılmasına ve bu sayede güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılmasına dikkat çekti. “ILO meslek hastalıkları listesi yayınlıyor ve Türkiye’de bu listedeki hastalıkların birçoğu meslek hastalığı olarak görülmüyor” diyerek konuşmasına devam eden iş yeri hekimi “Bugün Türkiye’de bin kişinin çalıştığı bir fabrikada en az 12 meslek hastalığı çıkabiliyor” bilgisini paylaştı. Meslek hastalıkları konusunda patronların tutumuna işaret eden iş yeri hekimi “Tahlillerde ortaya çıkan hastalıklar için iş veren hekime gelip laboratuvarınızı değiştirin çok fazla hastalık çıkartıyorsunuz diyebiliyor” diyerek patronların en temel sağlık konusunda bile düzenbazlık yaptığına dikkat çekti.
İş davalarındaki deneyimlerini aktaran bir avukat ise savcıların iş cinayeti davalarını ağırdan aldığı ve hiçbir olayda kamu görevlilerine dava açılmadığı üzerinde durdu. Bakanlıkların, iş cinayetlerinin soruşturulması noktasında soruşturmanın reddine iki satırlık gerekçe sunduğundan bahseden avukat, Van depreminde yaşanan Bayram Oteli davasından örnek verdi. İlk Van depreminin ardından vali “Yapılarımız güvenlidir” dedikten sonra 20 kişinin Bayram Oteli’nde öldüğünü hatırlatan avukat, “Valiye açılan davada Anayasa mahkemesi de valinin yargılanmasından yanayken devlet söz konusu şahsı vali olarak atamaya devam etti” diye konuştu. “İş cinayeti dediğimiz için Yargıtay daire başkanının morali bozuluyor. Birçok davada olası kasıt var ve buna iş cinayeti denmeyecek de ne denecek?” diyerek sözlerini tamamladı.
Ostim-İvedik patlamasında kardeşini kaybeden bir katılımcı da; patlamadan sonra savcının davaya ciddiyetsizce yaklaştığını ve sürecin kendileri açısından bir “hukuk oyununa” dönüştüğünü belirtti. Hukuki sürecin kendileri için zor ve pahalı olduğuna değinen kayıp yakını, sorunun bir fail sorunu olmadığının altını çizdi. Bunun bir düzen sorunu olduğunu belirten kayıp yakını, “Bu düzen kendini koruyor biz kendimizi nasıl koruyacağız” diyerek konuşmasını tamamladı.
Panelistlerin konuşmalarının ardından soru cevap kısmı ile etkinlik bitirildi.
Kızıl Bayrak / Ankara