Hasan Oğuz, sendikamızın İstanbul Avrupa yakası temsilcisiydi. Çekirdekten işçiydi. Yıllarca işçi sağlığı ve güvenliğinin hiçe sayıldığı şantiyelerde çalışmıştı. Kalp krizini tetikleyen koronavirüs, onu şantiyede yakaladı. Hastaneye kaldırıldı, yoğun bakımdaydı. Tüm olumsuzluklara rağmen hepimiz inşaat işçilerini örgütleme çabamızın yiğit neferi Hasan Oğuz’un iyileşip aramıza dönmesini umutla bekledik. Olmadı, Hasan ölümsüzler kervanına katıldı.
Sendikamız Hasan’ın yaşamını yitirmesini; “İşçi Sınıfının yiğit bir mücadele neferini yitirdik. Mücadelesini genç işçiler devam ettirecek. Anısına sadık kalacağız. Raporunda 'Bulaşıcı hastalık' belirtildi. Covid-19 salgını nedeniyle tören düzenlenemeyecektir. Genç bir işçi önderi, sendikamızın temsilcisi Hasan Oğuz Galataport şantiyesinde çalışırken geçirdiği kalp krizi sonrası tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Mücadelemizde yaşatacağız!” açıklamasıyla duyurdu.
Daha önce de Hasan’la temasımız olmuştu. Ama uzun soluklu ilk görüşmemiz üçüncü havalimanı işçilerinin mahkemesi öncesinde gerçekleşti. Duruşmaya katılmak için ben ve sendikamız merkez denetleme kurulu üyesi Mustafa Taşer İstanbul’a gitmiştik. Bizi Hasan karşıladı.
Bir gece Hasan’da konaklamıştık. İki göz odadan oluşan evine ilk girdiğimde evin düzeni dikkatimi çekti. O mütevazi iki göz odalı evde bizleri ağırladı. Kitaplığına gözüm takıldı. İyi bir okur olduğunu anlamam zor olmadı.
Sıcak çaylarımızı yudumlarken derin bir sohbete daldık. Hasan sadece bir inşaat işçisi değildi, o, aynı zamanda inşaat sektöründe çalışan işçilerin sorunlarına da hakimdi. Bu birikim nedeniyle bir çırpıda inşaat sektöründe yaşanan kazaları ve iş cinayetlerini özetledi. Ölümlü iş kazalarının üçte birinin yaşandığı inşaat sektöründe çalışıyordu. Bunun ne anlama geldiğini iyi biliyordu. En fazla ölümlü iş kazalarının/cinayetlerinin inşaat sektöründe, İstanbul’da yaşandığının altını çizmişti.
Her cümlesinde kapitalist sisteme, özelde inşaat, genelde tüm kapitalist tekellere, taşeronluk köleliğine öfke vardı. Kapitalistlerin daha fazla kâr uğruna işçileri ölüme sürdüklerini, yaşadığı pratiklerden hareketle bir çırpıda anlatmıştı. “Hocam ücretli kölelik düzeni devam ettiği sürece iş cinayetleri de artarak devam eder. Elbette ki, inşaat işçilerinin iş cinayetine kurban gitmesinin acısını yüreğimizde hissediyoruz. Ancak sadece üzülmek bizlerin işi olamaz! Zira taşeronlaştırmaya, güvencesiz ve esnek çalışmaya karşı mücadele verilmeden iş cinayetleri önlenemez” demişti.
Hasan, iş cinayetlerinin sermayeden ve onun düzeninden ayrı düşünülemeyeceği konusunda net bir bilinç açıklığı taşıyordu. İş cinayetlerini önlemenin, kölece çalışma ve yaşam koşullarını değiştirmenin tek yolunun inşaat işçilerinin örgütlü mücadelesi olduğunu biliyordu.
Hasan sadece inşaat işçilerinin değil, tüm işçilerin örgütlenmesi için emek harcayan, önce işçi sınıfı diyen bir öncüydü. İnşaat sektöründeki sendikaların birleşmesinin, örgütsel birliğinin gerekliliğinin de altını çizmişti. Örgütsel birliğini sağlamanın önemine dair duygu ve düşüncelerini coşkulu bir şekilde anlatmış, bu birliğin yaşamsal önemine dikkat çekmişti.
Sohbetimizde Dev Yapı İş Sendikası’nın temellerini atan ‘yalınayak İsmet’e dair konuşurken coşkusu yüzüne yansımıştı. Yalınayak İsmet’in en olumsuz koşullarda verdiği mücadele seni ve bizi derinden etkiledi. O yalın ayak İsmet ki, her tür bürokratik sendikal anlayışa karşı direnmişti. O yalın ayak İsmet ki, sendikal hak ve özgürlüklerin karşısına dikilen noterlerin, bakanlığın engellemeleriyle boğuşmuştu. Biricik yoldaşı, arkadaşı olan Necmettin Giritlioğlu’nun öldürülmesine tanıklık etmişti. Ama zorluklara rağmen pes etmemiş, burjuvazinin baskılarına ve engellemelerine rağmen işçi sınıfının davası için mücadele etmişti.
Hasan mücadeleyle örülü kısa yaşamında ‘ben’ duygusunu ezerek öne çıkmıştı. İnşaat işçilerine emek vermek, var olanı paylaşmak onun için olağan şeylerdi. ‘Biz’ duygusuyla örülü hayat çizgisi, acılar ve haksızlıklar içinde yoğrulmuş çocukluğunun ve gençliğinin eseriydi. Çok erken yaşta hakim düzenin sermayeyi temsil ettiğini fark etmiş. Öfke duymuştu bencilliğe, sömürüye, yağmaya, emek hırsızlığının kaynağı olan kapitalizme, sermaye düzenine… Bu nedenle erken yaşta yaşama ağrısı asılmıştı boynuna…
Tüm sorunların kaynağı olan kapitalist sistemin karşısına uzlaşmaz bir tutumla dikilmişti. Mücadelenin bedellerini büyük bir doğallık ve olgunlukla kabullenmişti. Sevginin kaynağı emek ise, emekle örülmüş yaşam çizgisi bilinçli tercihiydi. Verilen bunca emeğin değerini bilmeyen yaklaşımlara öfkelense de acılarını içine gömerdi. Belki de bu nedenle bir yanı hep hüzündü.
İşçi sınıfının kurtuluşunun biricik yolu olan, insanlığın sınıfsız sömürüsüz güzel geleceği sosyalizm uğruna mücadele etti. Bu tercihinden dolayı karşılaşabileceği zorluklar konusunda tam bir bilinç açıklığı taşıyordu. Buna rağmen her cümlesinde devrimci mücadeleyi sürdürmenin coşkusu vardı.
Seni, senin biz duygusuyla örülü yaşamını unutmayacağız. Fedakarlıklarla örülü hayatından çok şey öğrendik. Mutlaka ‘biz’ duygusu ve bilinciyle yaşayan, bencilliği ayakları altına alıp çiğneyen işçi ve emekçiler, senin idealin olan sosyalist geleceği kuracaklardır.
DİSK Dev Yapı İş Kayseri Bölge Temsilcisi Haydar Baran