Raporluyken hakkında tutulan asılsız tutanaklarla işten atılan Tülay Çal İBB ile yapılan görüşmelerde dayatılan taşeron çalışmayı kabul etmedi. Taşeron çalışmanın güvencesiz çalışma ve daha fazla sömürü olduğunu vurgulayan Çal direnişini sürdürüyor.
Bugün (17 Ocak) İşçi Emekçi Birliği bileşenleri Çal’ı ziyaret gerçekleştirdi. İEB adına yapılan konuşmada Tülay Çal'ın haklı davasının yanında olacaklarını ve sonuna kadar destekleri söylendi.
Direnişçi ise yaptığı konuşmada çalışırken yaşadığı baskı ve mobbinge değindi. Ardından İBB ile yapılan görüşmelerde inancıyla ilgili sorgulamaya maruz kaldığını, baskının, mobbingin görüşmelerde de sürdüğünü anlattı. Ayrıca meslek adı altında sömürülen ve hayatını kaybeden 14 yaşındaki Arda Tonbul ve Sultanbeyli'de iş güvencesiz çalışan genç işçilerin yanarak hayatlarını kaybetmesinden bahsederek güvenceli çalışma, güvenceli iş için birlik olma çağrısı yaptı. Ziyaret dayanışma sloganlarıyla bitirildi.
Çal’dan İmamoğlu’na açık mektup
Tülay Çal aynı zamanda İBB Başkanı İmamoğlu’na açık mektup yayınladı. Çal’ın mektubu şu şekilde:
“Sevgili İstanbullular, ben Tülay Çal. İBB’nin iştirak şirketi İSPER A.Ş’ye bağlı sosyal tesislerde çalışırken işten atıldım. Size çalıştığım işyerinde nasıl bir zulme uğradığımı, nasıl hukuksuzca işten atıldığımı anlatmak istiyorum. Lütfen sesime kulak verin.
Ben bir kadın işçiyim, hayatını alnının teriyle kazanan emekçi bir insanım. Kendi halimde, eşimle birlikte sade bir şekilde yaşayan insanlarız. Bir kız çocuğu annesiyim. İki tane torunum var. Hayatım boyunca çalışarak yaşam mücadelesi verdim. Tekstilde, kozmetikte, kimya fabrikalarında çalıştım, ev temizliğine gittim, çocuk bakıcılığı yaptım, düğün salonlarında çalıştım. Bunca yıl ağır işlerde çalışarak geçimimizi sağlamaya, eşimle birlikte hayatta kalmaya çalıştık. Tek kazancımız kızımızın üniversiteyi bitirmesi ve çalışmaya başlaması oldu. Evimiz kira, başka bir gelirimiz de yok.
2021'de İBB sosyal tesislerinde işe girdim, her şey başta çok güzeldi. İlk başladığım sosyal tesislerde iyi bir şekilde çalışıyordum, sorumluluklarını bilen, işini güzel yapan, iyi çalışmasından dolayı amirinden ödül izni alan bir personeldim. Ancak Sancaktepe Safa Tepesi Sosyal Tesisleri’ne geçtiğimde sürekli olarak amirlerimden, şeflerimden baskı gördüm. İş arkadaşlarımla konuşurken siyasi görüşlerimi söylediğim için çok sert tepkiler aldım. Amirlerin ayrımcılıklarına ses çıkardığım için sürekli tutanak tehdidiyle karşılaşmaya başladım. Siyasi düşüncelerimden, Alevi olmamdan, kadın olmamdan dolayı aşağılandım, cezalandırıldım. Ramazan’da neden oruç tutmadığım dahi sorgulandı. Fiziksel engelimi bildikleri halde bana yapamayacağım işler verdiler.
Stres altında iş yetiştirmeye çalışırken iş kazası geçirdim, kaburgam kırıldı. İş kazasından dolayı raporlu olduğum dönemde "verilen işi yapmıyor" denilerek hakkımda tutanaklar tutuldu. Raporluyken nasıl iş yapabilirdim bilmiyorum. 3 tane haksız tutanak sonucunda 29 Eylül'de işten çıkarıldım, ben bunu hak etmedim. Bu haksızlığı kabul edemiyorum. Kasım ayından bu yana Saraçhane Parkı'nda direnişteyim, sesimi duysunlar istedim. Sosyal tesislerin önlerinde eylemler yaptım, belediye yönetimine sesimi duyurmak için gitmediğim program, eylem kalmadı.
Her şey güzel olacak diyorlardı, ama bugüne kadar çaldığım tüm kapılar yüzüme kapandı, verilen sözler tutulmadı. Seçimlerde oy isteyenler, aylardır benim sesimi duymuyor, direnişimi görmüyor. En son yapılan bir görüşmede beni ancak taşeron olarak alabileceklerini söylemişler. Sanki ben bir hırsızlık yaptım, sanki benim bir suçum varmış gibi böyle bir cevap geldi, bu yüzden kabul etmedim taşeronu. Ben tazminat almak ya da taşeron çalışmak istemiyorum. Sadece bana yapılan haksızlığın son bulmasını ve işime yeniden başlamayı istiyorum. Bir kadın olarak direniş süreci de gittikçe zorlaşıyor. Direnişimi doğru bulmayanlar, ileri geri konuşanlar, seçim döneminde CHP’yi karalamaya çalıştığımı söyleyenler var. Ben CHP üyesi bir işçiydim. Ama bu süreç ne yazık ki CHP’nin söz konusu işçiler olunca tavrının AKP ile aynı olduğunu gösteriyor. İşçiye ayrımcılık ve mobbing yapan, haksız yere işten çıkaran kendi bünyelerindeki yöneticileri karşılarına alacaklarına, haksızlığa uğrayan işçiyi görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Fakat ben ne olursa olsun direnişten, işime aynı şartlarla geri dönme mücadelemden vazgeçmek istemiyorum. Sesimi duyurabilmek için herkesten destek bekliyorum. Talebim çok basit ve net: İBB’de kadrolu çalıştığım ve haksız tutanaklarla işten atıldığım işime iade edilmek istiyorum.”
Kızıl Bayrak / İstanbul