Hadımköy’deki Greif fabrikasında gerçekleştirilen 60 günlük işgale karşı sermaye devletinin 4 yıl sonra açtığı davaya ilişkin gerçekleştirilen basın toplantısında sınıf hareketinin devrimci geleceği olan Greif’in ve “işgal, grev, direniş” meşruluğunun yargılanamayacağı vurgulandı.
Bugün Taksim’deki Eğitim Sen binasında yapılan basın toplantısı “işgal, grev direniş” şiarıyla başlayan Greif işgalinin hatırlatılmasıyla başladı. Aradan geçen 4 yıla karşın sermaye devletinin bu direnişe yönelik saldırganlığının yeni bir dava ile devam ettiği belirtildi. Ayrıca DİSK Tekstil bürokratlarının da bu saldırganlığa ortak olduğuna dikkat çekildi.
Açılış konuşmasının ardından Greif’teki sömürü ve kölelik koşullarıyla birlikte örgütlenme ve işgal süreci ile sendikal ihanete karşı mücadeleyi anlatan sinevizyonun gösterimi gerçekleştirildi.
“Greif, yıllar sonra gerçek anlamda bir grevdi”
Ardından DEV TEKSTİL adına yapılan konuşmada dört buçuk yıl aradan sonra tekrar bir dava açılmasının ne anlama geldiğini ortaya koymak için bu toplantıyı gerçekleştirdikleri belirtildi. Bu davanın açılmasının “İşgal, grev, direniş” anlayışına yönelik bir saldırı olduğu söylenerek Greif sürecinin işçilerin fiili-meşru mücadeleye nasıl çekilebileceği noktasında örnek oluşturduğunun altı çizildi. Greif işçilerinin ‘80’lerden sonra gerçek anlamda bir grev gerçekleştirdikleri ifade edilen konuşmada, Greif’te grev hakkına yönelik engelleme ve yasaklara rağmen işçilerin fiili olarak bir greve çıktığına dikkat çekildi.
Sermaye devletinin bu işgal karşısında takındığı düşmanca tavrın yanı sıra sendika bürokratlarının da işgali sonlandırmak için ihanet içerisinde olduğu hatırlatılan konuşmada, işçi sınıfının yasalarına göre hareket edilen Greif İşgali karşısında korkuya kapılan sendika bürokratlarının direnişe uzak durduğu ve görmezden geldiklerine, işgalin karşısında durduğuna dikkat çekildi.
“DİSK Tekstil ve sermaye aynı safta”
Greif işçilerinin taban örgütlülüğünü esas alarak mücadeleyi ördüğü yinelenen konuşmada, işgalin Kavel Direnişi ile ortak yanlarına dikkat çekerek Kavel’de sendikaların desteği söz konusu iken Greif’te tam tersi bir tablonun hakim olduğu söylendi. Keza toplumsal muhalefetin de işgale gerekli desteği vermediğine değinildi.
Sermaye iktidarının yeniden bir dava açtığına işaret edilen konuşmada, bu davaya gerekçenin DİSK Tekstil’in açıklaması ve kendi eliyle karakola götürdüğü bir grup işçiye verdirdiği ifade ile o dönem Greif yöneticileri ve taşeron patronlarının yaptığı suç duyuruları olduğu belirtildi.
AKP iktidarı ile son dönemde Türkiye’de işçi sınıfına yönelik artan saldırılara ve grev yasaklarına değinerek sözlerini sürdüren Murat Yıldırım, Flormar işçilerinin direnişine yönelik saldırganlık üzerinde durdu. KHK ile ihraç edilen kamu emekçilerinin direnişlerine yönelik tahammülsüzlüğünü hatırlattı.
Sermaye devletinin Greif şahsında işçi sınıfının fiili-meşru mücadelesini hedef alarak engellemek istediğini vurgulayan Yıldırım, DDK’ya sendikaları denetleme yetkisi verilmesinin de böylesi bir adıma hizmet ettiğini belirtti. Greif davasına sahip çıkmayanların işçi sınıfının fiili-meşru mücadele hattına yönelik saldırıya, işçilere yönelik baskı ve saldırganlığa ortak olacağını belirten Yıldırım, tüm sınıf dostlarını Greif değerlerini savunmaya çağırarak konuşmasını sonlandırdı.
“Greif değerleriyle mücadeleye”
Greif işgaline katılan Engin Yılgın, Greif’teki çalışma ve kölelik koşularına değinerek 44 taşerona karşı yürüttükleri örgütlenme çalışmasından bahsetti. Doğru adımlar ve doğru politikalarla bir yıl boyunca süren ısrarlı çalışma sonrasında Greif değerlerinin yaratıldığını söyleyen Yılgın, işçilere sınıf bilincinin yanı sıra sendikal bürokrasi gerçeğini ve işçi sınıfının fiili-meşru yasalarının esas alınması gerektiğini anlattıklarını anımsattı.
Komiteler aracılığıyla taban örgütlülüğünün sağlandığını ve kendilerine dayatılan sömürü ve sefalete koşullarına karşı işgal sürecini hayata geçirdiklerini belirten Yılgın, Greif’in ortaya koyduğu değerler ışığında işçi sınıfının kendisine dayatılan saldırılara karşı fiili-meşru mücadelenin büyütülmesi çağrısıyla açıklamayı sonlandırdı.
“Greif tüm işçilere yol gösteriyor”
Ardından Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS) adına söz alındı. Konuşmada, Greif işgalini gerçekleştiren işçilerin, hangi yolla mücadelenin örgütlenmesi gerektiğini bütün işçilere gösterdiğine dikkat çekildi. Bu anlayışla 2015’te metal işçilerinin Greif’in dersleri ışığında fiili-meşru bir mücadele sürecini başlattığına vurgu yapılan konuşmada, bütün işçi sınıfının böylesi bir yolu izlemesi gerektiği söylendi.
Sendikal bürokrasinin tabandan örgütlenen fiili-meşru mücadele hattından nasıl korktuğunun bu mücadele süreçlerinde ortaya çıktığı üzerinde durulan konuşmada, Greif davasında işçi sınıfının ve sermayenin karşı karşıya geleceği söylenerek TOMİS olarak bu süreçte davanın sahiplenileceği belirtildi.
“Bu dava bütün işçi sınıfına karşı açılmıştır”
Av. Bülent Şimşek işgal sürecinde olduğu gibi bugün de işçilerin yanında olacaklarını vurguladı. Davanın nasıl sonuçlanacağının önemli olmadığını, bu davanın işçi sınıfına karşı açıldığını söyledi.
Bilgilendirme toplantısı, davayla ilgili detaylar hatırlatılarak devam etti. 191 işçinin yargılandığı davanın Gaziosmanpaşa 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 12 Kasım’da görüleceği belirtildi. Aynı zamanda toplumun ilerici, devrimci güçlerine yönelik bir saldırganlık olan bu davanın sıradan bir dava olmadığı, ilerici bütün kesimler tarafından sahiplenilmesi gerektiğinin altı çizildi. “Greif yargılanamaz, işçi sınıfının hak arayışı yargılanamaz, bu ülkenin ormanları dereleri sermayeye peşkeş çekilemez” denilerek işçi sınıfının ilerici değerlerine sahip çıkılacağı, sermayeyi arkasına alan gerici odakların saldırılarına karşı mücadele edileceği vurgulandı.
İşçi sınıfının taban örgütlülüğünü esas alan, savunan ve bu topluma her türlü kötülüğü dayatanlara bir yanıt verebilmek için herkes Greif davasına sahip çıkmaya çağrıldı.
“Sendikalar mücadeleyi ortada bıraktı”
Konuşmanın devamında, basın toplantısı için sendikalara yapılan yer başvurusunun reddedildiği belirtilerek bu tutumun bile ilerici bir mücadele anlayışı karşısında duyulan korkunun, sindirilmişliğin bir yansıması olduğuna dikkat çekildi. Sözde taşeron sistemine karşı mücadele başlattığını söyleyen DİSK’in 44 taşeronun olduğu Greif’teki mücadeleyi ortada bıraktığı söylendi.
Bu hatırlatmaların ardından, İstanbul Tıp Fakültesi’nde taşeron işçilerinin hakları için mücadele verdiğinden dolayı işten atılan Cemal Bilgin söz aldı. Kendilerinin de Greif direnişini ziyaret ettiklerini, bu direnişi örnek aldıklarını ve mücadele ettiklerini anlatan Bilgin, Greif’te sendikaların direnişi sahipsiz bıraktığını söyleyerek kendisinin de mahkemede işçilerin yanında olacağını belirtti.
“Krize karşı verilecek mücadeleler de şimdiden hedef”
Söz alan MİB’li bir işçi, davanın kriz ve işten atma saldırılarının olduğu bir dönemde işçi sınıfının ortaya koyabileceği mücadelelere karşı açıldığını da görmek gerektiğine dikkat çekti. Ardından bir emekçi kadın “Bu dava Greif davası değil, bu dava işçi sınıfının davasıdır” dedi.
Kamu Çalışanları Birliği (KÇB) adına konuşan kamu emekçisi, Greif işgalinin yanında olduklarını hatırlatarak kamu emekçilerine yönelik KHK saldırılarına değindi. Greif’e ve kamu emekçilerine saldıran gücün aynı olduğunu ve buna karşı mücadelenin de bir olması gerektiğini söyleyen kamu emekçisi, “Greif davası bizim davamızdır” diyerek öncü kamu emekçileri olarak duruşmada olacaklarını söyledi.
Zeytinburnu Belediyesi direnişçisi Kenan Güngördü de işçi ve emekçilerin birlikte hareket etmesi gerektiğini söyledi. Greif davasının bugün açılmasının kriz saldırıları nedeniyle harekete geçebilme potansiyeline sahip olan işçi sınıfına bir gözdağı olduğunu ifade etti.
Basın toplantısı, dava öncesindeki sürecin görüşme ve toplantılarla örgütleneceği belirtilerek sonlandırıldı.
Kızıl Bayrak / İstanbul