Ücretli kölelik düzeninde taşeron çalışma rejiminin yaygınlaşması ve işçi sınıfının haklarının tırpanlanmasıyla “mezarda emeklilik” yaşanıyor. Emekli olup da çalışmak zorunda kalan emekçiler de iş cinayetlerine kurban gidiyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin açıklamasına göre 2018’in ilk 9 ayında emeklilik çağında çalışan 228 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.
Erdoğan’ın 16 Ekim günü yaptığı konuşmada emeklileri “yük” olarak gören ifadeler kullandığını hatırlatan İSİG Meclisi, yıllar içinde emeklilik yaşının yükseltilmesine ilişkin adımlar atıldığına dikkat çekti.
Açıklamanın devamında 50 yaş üstü olarak tariflenen emeklilik çağında ücretli çalışan 228 kişinin 2018 yılında yaşamını yitirdiği, bu sayının iş cinayetlerinin yüzde 20’sini oluşturduğu belirtildi.
Kendi nam ve hesabına çalışan emekçi cinayetlerinin yüzde 50’sini 50 yaş ve üzeri işçilerin oluşturduğu da eklenerek “Ölenlerin 206’sı 51-64 yaş aralığındayken 22’si ise 65 yaş ve üzerinde. 65 yaşının üzerinde bile çalışırken ölenler emeklilik çağında çalışan işçilerin yüzde 10’u gibi yüksek bir orana sahip. 65 yaş ve üzeri ölen işçiler tarım, ticaret, metal, inşaat, taşımacılık, konaklama ve genel işler işkollarında çalışıyordu” denildi.
“Yaşlı işçiler için sağlık politikası yok”
Güvencesiz çalışma ve sigorta primlerinin yatmaması nedeniyle emekliliğin zorlaştığı, emekli olunsa bile çalışmak zorunda kalındığı belirtilen açıklamada, emekli olduğu halde çalışanların iş yaşamındaki sorunlarına dair şunlar söylendi: “Dikkat çeken husus bütün işkollarında ‘emeklilik çağında çalışan’ işçileri ‘yatay’ olarak kesen neden olan kalp krizleridir. Her 5 ‘emeklilik çağında çalışan’ işçiden 1’i çalışırken kalp krizi geçirerek yaşamlarını yitirmekte. Kalp krizinin nedeni ağır çalışma koşulları olduğu gibi bu durum belli bir yaşın üstünde olan işçilerin genel sağlığına dair ülkemizin hiçbir politikasının olmadığını da gözler önüne sermektedir.”
“Emeklilik yaşı düşürülmeli”
“Ölenlerin 4’ü (yüzde 1,75) sendikalı işçi, 224 işçi ise (yüzde 98,25) sendikasız işçidir” ifadeleriyle süren açıklama şu taleplerle sona erdi:
“1- İşçilerin belli bir çalışma yılından sonra emekli olma hakları vardır. Emeklilik; işçilerin çalıştıkları işkoluna, mesleğe, cinsiyetlerine, kişisel sağlık durumlarına vb. göre belirlenmelidir. Emeklilik yaşı düşürülmelidir…
2- Emeklilikte yaşa takılma bir maliyet unsuru olarak ele alınamaz. Kaldı ki söylendiği gibi maliyet 750 milyar TL değildir. Tahsil edilmeyen SGK primlerinin tahsil edilmesi, kayıt dışı çalışanların sigortalı çalıştırılması, sermaye çevrelerine tanınan vergi ve prim teşviklerinin bir kısmının ayrılması (Örneğin işveren SGK teşvik primi) bu sorunu çözmeye yetecektir. Emeklilikte yaşa takılanların emekli olma hakları tanınmalıdır…
3- Zorunlu BES uygulamasından çıkılması zorlaştırılıyor. Oysa işçiler BES’in içyüzünü iyi biliyorlar. Uygulama bir sosyal güvenceyi esas alan bir emeklilik sistemi değil, tasarrufların birkaç özel şirket tarafından yıllarca kullanılması, yine devletten yüzde 25 oranında kaynak (bizim paralarımız) transferidir. Eğer toplu bir para olursa -ki bu da aldığımız ücretler dikkate alındığında çok cüzi bir miktar- ve bu parayı emekli maaşı olarak istersek ‘ne kadar zaman maaş bağlansın?’ sorusuyla karşılaşıyoruz. Yani ‘yaşamımıza bir süre biçme zorunluluğu’ getiriliyor. Belirlediğimiz sürede de aylık ‘ilköğretim öğrencisi’ harçlığına denk bir düzeyde maaş alabiliyoruz. Yani bir nevi emekli aylığı ortadan kaldırılmak isteniyor. BES uygulaması iptal edilmelidir...”