Bursa'da Türk Metal sendikasının yetkili olduğu, Hasanağa ve Akçalar organize sanayi bölgelerinde iki fabrikası bulunan Delphi-Aptiv fabrikasında bir işçi daha Covit-19'dan kaynaklı hayatını kaybetti.
Sermaye, devlet ve Türk Metal iş cinayetlerinin önünü açtı
Böylece, son iki hafta içinde Aptiv'de virüsten hayatını kaybeden işçi sayısı 3 oldu. İki hafta önce Ergün Sezgin, geçtiğimiz hafta içerisinde Serdar Zengin ve dün ise Erkan Tücar isimli işçiler, patronun her koşulda üretime devam demesi nedeniyle ve buna ortaklık edip sesini çıkarmayan Türk Metal yüzünden hayatlarını kaybettiler. Delphi-Aptiv işçileri yaklaşık bir ay önce vakaların çoğalması ile birlikte taleplerini belirleyip sendikayı ve kapitalistleri uyarmışlardı. Türk Metal ve Aptiv sermayedarları ise bu taleplere kulaklarını tıkayarak ölüme davetiye çıkardılar. Geçtiğimiz haftalarda Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenip üretime devam edilebilir kararı verilmesi de patronların arkasındaki devlet gerçeğini en açık şekilde göstermiştir. Hatırlanacağı gibi bu denetleme sırasında fabrika hekimi de Sağlık Bakanlığı aracı ile fabrikadaki TIR arasında sıkışarak iş cinayetinde hayatını kaybetmişti.
Arkadaşlarını kaybeden işçiden mesaj
İş arkadaşlarını kaybetmenin acısını yaşayan ve Bursa Aptiv'de çalışan bir işçinin, yaşanan durum ile ilgili Metal İşçileri Birliği'ne (MİB) gönderdiği mesajda şu ifadelere yer verdi:
Bursa Delphi-Aptiv'de can kayıpları devam ediyor!
Delphi-Altiv'de Covid-19'dan iki haftada üçüncü can kaybı yaşandı. Sözün bittiği, kelimelerin anlamını yitirdiği, bıçağın kemiğe dayandığı noktadayız. Kapitalizmin daha çok kâr hırsı, evine üç kuruş götürmek için didinen, çoluk çocuğunun rızkını kazanmak için canını dişine takan garibanların hayatına mâl oluyor. İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? Söz konusu olan insan; eşinin, çocuklarının, ailesinin geçimini sağlamak için gecesini gündüzüne katıp çalışan bir garibansa, evet bu insanın hayatı o kadar ucuz.
Haftalardır bas bas bağırıyoruz; avazımızın çıktığınca "Delphi-Aptiv'de vakalar aldı başını gidiyor, acil önlemler alınmalı, her an can kayıpları yaşanabilir, daha zaman varken taleplerimiz dikkate alınmalı ve bir an önce uygulanmalı" diyoruz. Ama sadece diyoruz, çünkü dinleyen, dikkate alan yok, söylediklerimiz havada asılı kalıyor. Hadi tek derdi sahiplerine daha çok kâr sağlamak olan fabrika yönetiminden çok fazla bir beklentimiz yoktu, çünkü onlar için işçilerin hayatının bir önemi yoktu, çünkü her işçi onlar için bir maliyet kaleminden öte bir anlam ifade etmiyordu, bir işçi gider başka bir işçi gelirdi...
Peki varlık sebebi işçinin hakkını, hukukunu, varlığını, sağlığını korumak olan sendikanın sessizliğine ne demeli? Bu sendika neden işçinin taleplerine kulak tıkıyor. Bu sendika, şube başkanından baş temsilcisine ve temsilcilerine kadar, neden her şey normal ve yolundaymış gibi davranıyor. Cevap çok basit: Çünkü satılmışlar da ondan. Çünkü boyunlarına tasma geçirilmiş de ondan. Çünkü tasmalarını ellerinde tutanlar buna izin vermiyor da ondan. İşçilerin aidatları, alınterileri, çoluk çocuklarının hakkı, emekleri üzerine kendilerine şaşaalı bir hayat kurdukları, yandaşlarıyla beraber o otel senin bu otel benim gezip, zıkkımlanıp yaşadıkları bu hayat var ya, bu bedava hayat, işte bu hayatı kaybetmek istemiyorlar da ondan. Sahip oldukları makamı mevkiyi kaybetmemek, işçinin sırtına binerek daha yüksek bir mevkiye zıplamak ve daha lüks bir hayata geçmek istiyorlar da ondan. Her ölüm yaşandığında bunu sosyal medya hesaplarından gayet doğal ve sıradan bir olaymış gibi paylaşıyor ve sonra da beğeni ve yorumları sayıyorlar. Şube başkanından baş temsilcisine ve temsilcilerine kadar; eğer sizde biraz onur, şeref, haysiyet varsa mafya bozuntuları gibi pozlar vermeye son verip çıkar "Arkadaşlar siz şunları şunları talep ediyorsunuz, hiçbir şey yapılamasa bile en azından fabrika 2 hafta süre ile kapatılarak tüm işçiler aileleriyle beraber sağlık kontrolünden geçirilip durumu sıkıntılı olanlara derhal müdahale edilmeli" diyorsunuz ya, işte bu bizim boyumuzu aşar, bizim bunu kabul ettirmeye gücümüz yetmez der yerinizde oturursunuz, göremeyenler de sizin ne mal olduğunuzu görmüş olur. Ha bir de ölüm haberlerini "dünyayı saran illet" diyerek içsellestirmeye, normalleştirmeye, sanki sizin bu ölümlerde bir suçunuz yokmuş, sizin hiçbir kabahatiniz yokmuş gibi bir algı oluşturmaya çalışmayın. Çünkü bu ölümlerin birinci müsebbibi işçinin taleplerine kulak tıkayan sizlersiniz, bu yetim ve öksüz kalanların, bu gözü yaşlı eşlerin acılarındaki, başlarına gelen bu felaketteki en büyük pay sizin, sizin gibi satılmışların.
Delphi-Aptiv'de 3. arkadaşımızı da kaybettik, umarız bu son olur. Umarız ailesinin, çoluk çocuğunun rızkı için çalışıp çabalayan yeni garibanlar hayatını kaybetmez. Umarız arkada yeni yetim ve öksüzler kalmaz. Umarız arkada yeni gözü yaşlı eşler kalmaz. Umarız...