Adapazarı’nın Hendek ilçesinde Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda gerçekleşen patlama, işçi yaşamını hiçe sayan kapitalist zihniyetin vahşetini bir kez daha gözler önüne serdi. Sicili bozuk bu şirket, her zaman işi kılıfına uydurarak üretime devam etmiş.
Bu durumda doğal ki, akla şu soru geliyor: Pervasızlıkta sınır tanımayan bu kapitalistin ayrıcalığı nereden geliyor? Ölen-yaralanan işçileri hiçe sayan MÜSİAD’ın kodaman takımı, ne oldu da soluğu Adapazarı’nda aldı? Ölen işçiler, AKP-MHP rejiminin kapitalistler örgütü MÜSİAD’ın umurunda değil. İşçilerin ölümünden sorumlu olan üyelerine destek veren MÜSİAD, “saray rejimi de bu kapitalistin arkasında” mesajını ‘ilgili yerlere’ iletiyor.
Patlayan fabrikanın sahibi MÜSİAD Sakarya Başkanı Yaşar Coşkun’a ilgi gösterenler kapitalistlerden ibaret değil. AKP’nin şefleri de geçmiş olsun mesajları göndermek için sıraya girdiler. Belli ki, iş cinayetine kurban giden işçiler AKP’lilerin umurunda değil. Onlar saray rejiminin koruma sağladığı (elbette bunu Yaşar Coşkun’un kaşı-gözü için yapmıyor) asalak bir kapitalistin derdine düşmüşler. Ne de olsa yandaş kapitalistler örgütü MÜSİAD’ın Sakarya’daki Başkanı’dır söz konusu olan.
İş cinayetlerinde AKP-sermaye suç ortaklığı yeni değil. Bunun çok daha vahim örneğini Soma’da 301 maden işçisinin katledilmesi sırasında gördük. İki özel harekat polisinin yere yatırdığı işçiye tekme atan T. Erdoğan’ın Kartal İmam Hatip Lisesi çıkışlı danışmanı, Siyasal İslamcıların işçi sınıfına reva gördüğü muamele hakkında herkese fikir vermişti.
Bu suç ortaklığını İstanbul Mecidiyeköy’de Torunlar inşaatın diktiği gökdelenlerde de görmüştük. Yandaş müteahhit şirketlerinin önde gelen temsilcilerinden biri olan Torunlar İnşaat, işçileri ölüme sürüklemesine rağmen saray rejiminin yargısı tarafından korundu.
Toplu iş cinayetlerindeki AKP-sermaye suç ortaklığının bariz olduğu bir diğer alan ise, İstanbul’daki üçüncü havaalanı şantiyeleri olmuştu. Yüzlerce işçiye mezar olan havaalanı yapımını saray rejiminin “güzide şirketleri” üstlenmişti. Rejimden altın tepside ihale alan bu şirketler, yüzlerce işçinin katledilmesinden sorumlu olmalarına rağmen, hiçbir ciddi kovuşturmaya uğramadan işlerine devam ediyorlar.
Bu cinayetlerin yüzlerce örneği var. Zira kapitalistler işçinin can güvenliğini çoğu zaman hiçe sayarlar. Oysa sarayın beslediği şirketler hem cinayetleri işler hem “bu işin fıtratında” var diyerek üste çıkmaya çalışırlar. Bu küstahlık, AKP-MHP rejiminden aldıkları destekten kaynaklanıyor. “Nasıl olsa kimse bizden hesap soramaz” rahatlığıyla hareket eden bu şirketlerde işçilerin çoğu köle gibi çalıştırılıyor. Onlar vurgun yaparken, işçiler iş cinayetlerine kurban ediliyor.
Adapazarı’ndaki katliam, AKP-Sermaye suç ortaklığıyla işlenen seri iş cinayetler dizisine eklendi. Bu ölümcül çark, ancak işçi sınıfının hem kapitalistlere hem onları koruyan rejime karşı mücadeleyi yükseltmeleriyle kırılabilir.