Ücretsiz izin saldırısı kaldırılsın!
Sermayenin demir yumruğu olan AKP-MHP koalisyonu, pandemide toplum sağlığını hiçe sayarak, “salgına karşı önlem” adı altında kapitalistlerin çıkarını esas alan uygulamaları hayata geçirmiştir. İşçi ve emekçiler bir yandan açlığın bir yandan da hastalığın pençesinde çaresizliğe terk edilirken, sermayedarlara ise yeni teşvikler yağdırılmıştır. Pandemi koşullarını fırsata çeviren rejim, kapitalistlerin isteği doğrultusunda yıllardır hayata geçirmeye çalıştığı esnek ve güvencesiz çalışma modellerini tek tek uygulamaya sokmuştur. “Geçici yasa” adı altında çıkartılan 7244 nolu yasa ile patronlar, işçileri hiçbir sorumluluk almadan ücretsiz izine çıkartıp, baskı, mobbing vb. saldırılarla hak gaspını daha da katmerleştirmiştir.
Yeni çalışma rejimi olarak karşımıza çıkan bu saldırı, sermaye iktidarı tarafından her üç ayda bir uzatılarak kalıcılaştırılmak isteniyor. Pandemide "sözde" üretimi düşen işletmelere işçi çıkarmak yerine “işçiyi bir süreliğine evine gönder ve bu süreçte hiçbir masrafın olmasın” denilmiştir. Ayrıca bu işçiler, günlük 39 TL’ye (asgari ücret zammı ile birlikte 45 TL'ye) mahkum edilerek, açlık sınırının yarısı bile etmeyen bir ücretle yaşamak ve ev geçindirmek zorunda bırakılmıştır. Bununla beraber ücretsiz izin saldırısını fırsata çeviren sermayedarlar, birçok işyerinde rahatsız oldukları işçiyi fabrikadan uzaklaştırmanın aracına çevirmiştir. Böylece sendikaya üye olan, hakkını arayan mücadeleci işçiler ücretsiz izin saldırısıyla karşılaşmıştır.
Geçmişte ücretsiz izin için işçilerin onayının alınması gerekiyordu. 7244 nolu geçici yasa ile bu şart ortadan kalktığı gibi, ücretsiz izine gönderilen işçiler sigorta primleri yatmamasına rağmen, işten çıkartılmış görünmediği için başka bir işe de girememektedir. Pandemi ile beraber işten çıkartmanın yeni adı “ücretsiz izin” olmuştur.
Bu süreçte 2 milyonu aşkın işçi ücretsiz izine gönderilmiştir. Salgının başında birçok sektörde “ücretsiz izin” yaygınken, sonrasında daha çok hizmet sektöründe görülmektedir. Tekstilde ise sendikalaşan, sendika değiştiren, düşük ücret ve çalışma koşullarının ağırlığına karşı taleplerini dile getiren işçiler ücretsiz izne çıkarılmaktadır. Tekstilde, salgınla beraber ücretlerin düşmesine, çalışma koşullarının daha da ağırlaşmasına rağmen, “ücretsiz izin” nedeniyle birçok bu koşullar karşısında işçi ya sessiz kalmakta ya da bu duruma boyun eğmektedir.
İşçilerin örgütsüz ve dağınık tablosundan güç alan sermayedarlar bu saldırıyı kalıcılaştırmak ve sömürüyü daha da katmerleştirmek için canhıraş çalışmaktadır. Hal böyle iken, bu saldırıya sessiz kalmayan, direnen işçi bölükleri de var. Yaşanan ücretsiz izin saldırısı karşısında kimi fabrikalarda direnişler örgütlendi. Bu direnişlerin arasında Sinbo direnişi ise farklı bir yerde durmaktadır. Ücretsiz izin saldırısını boşa düşüren Sinbo direnişi, ortaya koyduğu mücadele ilkeleriyle işçi sınıfına kazanmanın yolunu göstermiştir.
Kardeşler!
Sermaye sınıfının saldırılarını püskürtmek için ne yapmak gerektiği konusunda yakın tarihimize bakmamız yeterli olacaktır. 2014 yılının şubat ayında Greif çuval işçilerinin gerçekleştirdiği işgal tazeliğini hala korumaktadır. Greif işçileri taşeronlaştırma, düşük ücret ve ağır çalışma koşullarına karşı taban örgütlülüğünü kurarak, fiili-meşru bir mücadele ortaya koyarak yürünmesi gereken yolu göstermişlerdir.
Başta tekstil işçileri olmak üzere, tüm işçileri Greif’in mücadele anlayışını kuşanmaya, örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz.
Tekstil İşçileri Birliği