2014: Sendikal bürokrasiye karşı mücadelenin yılı

“İşçi sınıfı mücadelesi bedel ödemeyi göze almayı gerektirir. Bunun önünde engel olanlara bedelini işçi sınıfı ödetir.”

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 29 Aralık 2014
  • 15:45

‘Sendikacılık çileli bir meslektir! İdeali olanların işidir’

2014’ün son haftalarına gelirken Teksif’in İzmir Şube Olağan Genel Kurulu’nun yapıldığı salona asılan pankartta geçen bu ifadeler, Türkiye’de sendikal bürokrasi gerçeğinin özü-özeti oldu.

Sermayenin kanatları altında yaptıkları sendikacılığı ‘meslek’ olarak adlandıran bürokrat takımı, geride bıraktığımız yıl boyunca büyük zorluklar yaşadı. İşçi sınıfı hareketi, tarihsel mücadelesinin yarattığı bu mevzilerden bürokrasiyi temizleyemese de, 2014 yılı, işçi hareketi cephesinden sendikal bürokrasiye anlamlı mesajların verildiği bir yıl oldu.

Geçmiş yıllardan farklı olarak işçiler, mücadelelerine ihanet eden sendikal çeteler ile uzlaşmacı-bürokratik çizgideki sendika yönetimlerinin karşısına fiili-meşru eylem ve direnişlerle dikildiler.

 

Greif işgali: Sermaye ve sendikal bürokrasiye karşı mücadele

İhanetçi sendikal çetelere karşı mücadelenin fitilini ateşleyen işgalci Greif işçileri oldu. İstanbul Hadımköy’deki fabrikalarında bağımsız komiteler ve taban inisiyatifi temelinde örgütlenerek sendikaya üyeliklerini tamamlayan işçilerin 10 Şubat’ta başlattığı işgal eylemi ‘ilerici’ ve ‘devrimci’ söylemlerle göz boyamaya çalışan işçi satıcısı sendika bürokratlarının maskesini indirdi.

60 gün süren işgal eylemleri boyunca Amerikan tekeli Greif’teki taşeron köleliğine isyan bayrağı açan işçiler, mücadelelerini ve taleplerini ortada bırakarak Greif patronuyla işbirliği yapan DİSK/Tekstil yönetiminden hesap sordular. İhanet çetesinin ipliğini pazara çıkaran işçiler, işçi sınıfının mücadelesinin yalnızca sermaye sınıfına karşı değil, onların aidatlarıyla varlıklarını sürdüren ve sendikaların koltuklarını işgal eden bürokratlara karşı da olduğunu gösterdiler. Greif işgali diğer yandan, DİSK’in mücadele tarihi ve ilkelerine ihanet eden sendikacıların, DİSK/Tekstil’in başındaki Budak ve çetesinden bir farkı olmadığını ortaya koydu.

Greif işgaliyle birlikte ilerici, devrimci ve sol kamuoyunun da gündemine giren bürokrasi gerçeği Greif işgalinin ardından bir dizi direniş sürecinde de kendini gösterdi.

 

DEV TEKSTİL kuruldu

Greif işgalinin deneyimi ve dersleriyle sınıf mücadelesinde yeni bir mücadele mevzisi yaratan işgalci işçiler, Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası’nı kurarak devrimci sınıf sendikacılığı çizgisinde mücadeleye yeni bir soluk kattılar. İşçi demokrasisi ve taban örgütlülüğüne dayanan DEV TEKSTİL, yeni mücadele yılıyla birlikte devrimci sınıf mücadelesinde işçi sınıfının önemli bir mücadele mevzisi olma hedefiyle faaliyetlerini sürdürüyor.

 

Enerji ve maden işçilerinden Türk-İş işgali

Greif işçilerinin taban örgütlenmeleri ve işçi demokrasisiyle bürokrasiye karşı açtığı savaşı küçümseyen çevreler ise, Yatağan işçilerinin eylemiyle bir tokat daha yedi. Yatağan Termik Santrali ve kömür işletmelerinin özelleştirilmesine karşı direnişlerinde Türk-İş’in ihanetine uğrayan enerji ve maden işçileri, Türk-İş yönetiminin sessizliğini Ankara’da Türk-İş Genel Merkezi’ni işgal ederek gösterdiler. Yatağan’daki özelleştirme saldırısına karşı, bağlı bulundukları konfederasyonun genel grev ilan etmesini isteyen işçiler, Türk-İş bürokratlarını hedef tahtasına çaktılar. Türk-İş yönetimi ise, Yatağan’a yaptığı göstermelik ziyaretler ve basın açıklamalarıyla oyalama yoluna gitti.

 

Alt kademe bürokratlarının sınırları

Yatağan’daki direniş süreci T. Maden-İş, Tes-İş ve Türk-İş tepe yönetimlerinin ihanetçi çizgisini ortaya koyarken sendikaların alt kademelerindeki bürokratların da sınırlarına işaret etti. Yatağan işçisinin mücadele isteği ve iradesiyle mücadelenin önünden gitmek zorunda kalan alt kademe bürokratları direnişin geldiği kritik aşamada ise, özelleştirme saldırısının kabulünü gerekçelendiren açıklamalara işçileri yüzüstü bırakarak imza attılar.

 

Şişecam’da sendikal ihanet

Aynı dönemlerde, güvencesizliğe ve hak gasplarına karşı mücadele yolunu tutan Kristal-İş Sendikası üyesi 5 bin cam işçisi, uzun yıllardır grev deneyiminin yaşanmadığı cam işkolunda grev kararlılığını ortaya koydu. Şişecam’ın ülke genelindeki fabrikalarında başlayan grevin 8. gününde AKP’nin devreye girmesiyle Bakanlar Kurulu cam grevini yasakladı. Yüksek Hakem Kurulu’na giden TİS sürecinin sonunda tekrar mücadele yolunu seçen cam işçileri Kristal-İş yönetiminin ihanetine uğradı. İşçilerin mücadele iradesini kırmaya çalışan bürokratlar, işçilere rağmen satış sözleşmesinin altına imza attı. Kristal-İş’in bu pratiği, SGBP çatısı altında mücadeleci söylemleri sürdüren sendika yönetiminin gerçek kimliğini de ortaya serdi.

 

Sermayenin oyuncağı T. Maden-İş yönetimi

Şişecam’da cam işçisinin mücadele kararlılığının karşısına dikilen sendikal ihanetin ardından ise 13 Mayıs’ta Soma’da yaşanan işçi katliamı sendikal bürokrasiyi tartışmaya dahi ihtiyaç bırakmayacak şekilde ortaya koydu.

Eynez Maden Ocağı ve bölgedeki diğer maden ocaklarında ‘örgütlü’ T. Maden-İş Sendikası’nın sermaye ve AKP’nin basit bir oyuncağı olduğu burjuva medyada dahi yaygın biçimde işlendi. Sendika genel kurullarında yönetimin patronun istediği şekilde belirlenmesi, madenlerdeki kölece çalışma koşulları ve düşük ücretler karşısında sendikacıların çıtlarının çıkmaması sınıfın öz örgütlülükleri olan sendikaların bürokratlar tarafından kendi çiftlikleri gibi kullanıldığına işaret etti. Katliamın ardından Soma sokaklarına inen maden işçilerinin mücadelesiyle sendika yönetimi istifa etse de istifa edenlerin yerine hızla yeni hırsızlar atandı.

Sonraki günlerde, sendika bürokratları AKP ve sermayeyle el ele vererek binlerce madenciyi, denetimsizliğin kol gezdiği cehennem ocaklarına göndermek için kampanya dahi başlattılar. Soma’daki madenci katliamının ardından bölgede üyeliklere başlayan DİSK’e bağlı Dev Maden Sen ise, maden işçisini kucaklayamadı. Greif işgali sürecinde sınıfta kalan DİSK bürokrasisi, Soma işçisine güven veremedi.

Soma’yla eş zamanlı olarak Zonguldak’taki HEMA Madeni’nde de T. Maden-İş ihaneti yaşandı. Madende çalışan yüzlerce işçinin mücadelesi de T. Maden-İş bürokratları eliyle soğutuldu, HEMA patronunun toplu işten atma saldırısına karşı yerin yüzlerce metre altında eylem yaparak iş bırakan işçiler sendika bürokratları eliyle yollarından döndürüldüler.

 

Nestle’de patron-sendika işbirliği

Geçtiğimiz yıl boyunca sendikal ihanetin ayyuka çıktığı iş kollarından biri de gıda işkolu oldu. Bursa Karacabey’de kurulu Nestle fabrikasında çalışırken, üyesi oldukları Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş Sendikası’nın ihanetine uğrayan Nestle işçileri, Tek Gıda-İş Sendikası’na üye olunca patron-sendika işbirliğiyle işten atıldılar. Aylardır tüm zorluklara rağmen direnişlerini sürdüren işçiler, Nestle patronunun sendikasızlaştırma ve işten atma saldırısının yanı sıra sendikal ihanete karşı da mücadele ediyorlar.

 

Ülker’de ihanete tepki

Sicili kabarık Öz Gıda-İş’in ihanetine karşı mücadelenin sürdüğü fabrikalardan bir diğeri ise İstanbul Topkapı’da kurulu Ülker fabrikası.

Ülker patronuyla kader ortaklığını gizleme ihtiyacı duymayan Öz Gıda-İş Sendikası yönetiminin ihanetlerine tepki göstererek DİSK/Gıda-İş Sendikası’nda örgütlenen Ülker işçileri, işten atma saldırısına karşı aylardır fabrikaları önünde direniyorlar. Ülker işçileri, fabrikadaki kölece çalışma koşullarının yanı sıra Öz Gıda-İş’in altına imza attığı ihanet sözleşmelerini de teşhir ediyorlar.

 

Aynı kumaştanlar

Nestle ve çeşitli fabrikalarda Öz Gıda-İş’in ihanetleri üzerinden AKP yandaşı bu sendikaya yüklense de kendisi de benzer bir pratik sergileyen Tek Gıda-İş Sendikası’nın uzlaşmacı-bürokratik çizgisine karşı Danone işçileri DİSK/Gıda-İş Sendikası’nda örgütlendiler. Tekirdağ Lüleburgaz’da kurulu Fransız sermayeli Danone fabrikasında, toplu sözleşme hakkı için mücadeleyi yasaların insafına bırakan sendika yönetimine tepki gösteren işçiler mücadelelerine çeşitli eylemlerle devam ediyorlar.

 

PTT’de paravan sendika

Son dönemde AKP ve asalak patronlar tarafından palazlandırılan Hak-İş’in paravan sendikalarından bir diğeri ise Öz Taşıma-İş. TÜMTİS üyesi DHL işçilerinin örgütlenme sürecinde patron tarafından işyerine sokulmak istenen bu taşeron sendika, son haftalarda Nakliyat-İş Sendikası’nın örgütlendiği ve mücadelesini sürdürdüğü PTT örgütlenmesinde maşa görevi görüyor. PTT işçileri, eylemlerinde paravan sendikayı hedef alıyorlar.

 

İki çizgi karşı karşıya

Geride bıraktığımız yıl, sendikaların başına çöreklenen bürokratların saltanatına karşı mücadeleden yana işçilerin arayışları ve girişimlerine de sahne oldu. Yolsuzlukların ve ihanetin eksik olmadığı Yol-İş Sendikası’nın Kayseri 1 No’lu Şube Genel Kurulu’na hazırlanan sınıf bilinçli işçiler, genel kurulda yönetime aday oldular. Devrimci sınıf sendikacılığı çizgisinde genel kurul öncesinde ve sırasında karayolu işçilerine seslenen işçiler, genel kurul kürsüsünden Yol-İş bürokrasisini teşhir ettiler. Yargı kararlarına rağmen kadroya alınmayan ve sayıları 10 bine yaklaşan taşeron işçilerinin kadroya alınmasının, hükümetle kapalı kapılar ardından yürütülen masa başı pazarlıklarda değil, fiili-meşru mücadeleyle sağlanacağını belirten işçiler, şube seçimlerini kazanamasalar da delege seçimleri sürecinde taban örgütlülüğünün önemini gösterdiler.

 

Metalde Türk Metal ihaneti

Yeni bir mücadele yılına, tüm yıl boyunca ortaya konan böylesi bir pratikle giren sınıf hareketinde ise son günlerde metal işçilerinin mücadele isteği ön plana çıkıyor. Türk Metal çetesinin metal patronlarının örgütü MESS’le imzaladığı ihanet sözleşmesi, bu çetenin metal işçisinin sırtında kambur olduğu gerçeğine ayna tutarken Türk Metal-MESS düzenine karşı mücadelenin büyütülmesi ihtiyacına işaret etti.

Mücadeleyi ‘olağan’ koşullarda sürdürme eğiliminde olan Birleşik Metal-İş yönetimine anlamlı bir mesaj veren metal işçileri ise geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Gebze mitinginde MESS dayatmalarına ve Türk Metal’in satış sözleşmesine karşı sendikanın merkez yönetimine grev mesajı verdiler.

O zaman, 2014’te işçi sınıfının sendikal bürokrasiye karşı fiili-meşru direniş ve eylemlerle mücadelesini selamlayarak başlangıçtaki alıntıyı düzeltelim:

“İşçi sınıfı mücadelesi bedel ödemeyi göze almayı gerektirir. Bunun önünde engel olanlara bedelini işçi sınıfı ödetir.”