Festivalin son gününün ilk etkinliği olarak saat 17.00’de, festival alanında Metin Yeğin ve Greif işçilerinin katılımıyla “Türkiye ve dünyadan işgal ve direniş deneyimleri” konulu panel gerçekleştirildi. Panel kapitalizmin niteliği ve ona karşı mücadele noktasında önemli ve verimli tartışmalara sahne oldu.
“Yaşasın halkların kardeşliği!”
Saat 19.30’da ise festivalin final etkinliği başlatıldı. Etkinlik programında, açılış konuşmasının ardından sahneye Şoreş davet edildi. Alevi deyişlerinden Kürtçe ezgilere muhalif türkülerini coşkulu şekilde dillendiren Şoreş alandaki emekçilerin yoğun ilgisi ile karşılandı. Festivalde emeği geçen herkese teşekkür etti. Tuzluçayır halkına bir bağlılığı olduğunu belirten Şoreş güzel bir ülke hayalini ve dil, din, ırk ayrımı olmadan kardeşçe yaşanan bir dünya özlemini paylaştığını belirtti.
Ardından kitlelerden uzak müzik yapmayı sevmediğinden, sahne önündeki Kızıl Bayrak basın masası ve kameralarının mümkünse yana çekilip kitlenin öne gelmesi ve türkülerine eşlik etmesi istediğini dile getirdi. Şoreş’in bu dileği olanakları ölçüsünde gerçekleştirilerek alanda gerekli düzenleme yapıldıktan sonra emekçiler ve özellikle gençler alkışlar eşliğinde sahnenin önüne gelerek türkülere hep birlikte eşlik ettiler. “Yaşasın halkların kardeşliği” diyerek Kürtçe bir türkü okuyan Şoreş Rojava’ya, Reyhanlı’ya, Gazze’ye, Roboski’ye, Şengal’e selam gönderdi.
“Yaşasın devrim ve sosyalizm!”
İlk konserin ardından BDSP konuşmasını yapmak üzere bir sınıf devrimcisi sahneye davet edildi. atılan tüm emekçileri ve festivali selamlayan konuşmada festivalin coşkusunun verdiği güçten sözedildi. Ortadoğu’da emperyalizmin barbar yüzü olan IŞİD çetelerinin kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere Ezidi ve Kürt halkları üzerine uyguladığı terörden bahsedildi. Barbarlık anlamına gelen kapitalizmin Türkiye’de ise kendisini iş cinayetlerinde ve en yakın zamanda Soma’da katledilen işçilerde gösterdiği vurgulandı. "Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde" diyen BDSP temsilcisi, seçim oyununa gelmemeye, asıl çözümün Haziran Direnişi’nde, cami-cemevi asimilasyonuna karşı verilen militan mücadelede, yeni Greif’ler yaratmakta, Berkin Elvan’ın hesabını sormakta olduğunu belirtti. "Üreten ve yaratan milyonlar bir grup asalaktan daha güçlüdür" dedi ve bu yığınların ancak bir araya gelerek bugün gücü elinde bulunduran sermaye sınıfını devirebileceğini söyledi. Sosyalizm saflarında bu örgütlü mücadelenin anlam kazanacağına vurgu yaptı. BDSP temsilcisi sahneden inerken alandaki emekçiler tarafından “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganları gür bir şekilde haykırıldı.
Emekçi kadınlar direnişe, mücadeleye!
Festival, konuşma ve mesajların okunmasıyla devam etti.
Emekçi Kadın Komisyonu’nun festivale yolladığı mesaj okundu. EKK Rojava’dan Türkiye’ye kadar direnen bütün kadınları selamladı. Ve tüm emekçi kadınları bu direnişin bir parçası olmaya, özgürleşmeye davet etti. Ardından Şengal ile dayanışma için düzenledikleri yardım kampanyasına emekçi kadınlar başta olmak üzere herkesi destek olmaya çağırdı.
Festivalin ne zor koşullarda yapıldığından söz edildi. Dayanışma için katkı istendi.
“Kızıl Bayrak yukarı!”
Ardından Kızıl Bayrak gazetesi adına konuşma yapması için bir devrimci basın-yayın çalışanı sahneye davet edildi. Baskılara rağmen festivali gerçekleştiren tüm devrimcilere selam gönderildi. Yayın hayatının 20. yılından söz edildi. 20 yıl içerisinde tutuklamalar, toplatmalar, yayın durdurmalar hatırlatılarak Kızıl Bayrak'ın 20 yıl dimdik ayakta durmasının gerisinde sağlam bir ideolojik politik birikim olduğu vurgulandı. "Kızıl Bayrak’a sahip çıkmak devrime sosyalizme sahip çıkmaktır" denildi. “Kızıl Bayrak yukarı daha daha yukarı!” sloganı atıldı.
Ardından Sincan İşçi Birliği’nin mesajı okundu.
Ezgiler halkların kardeşliğine
Daha sonra söz yine türkülere bırakıldı. Özgür Bayram okuduğu İbranice şarkıyı Nazilerin soykırımına uğrayan Yahudi halklarına adadığını belirtti. Bu şarkının ardından kitle “Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganı attı.
Bayram, ardından Siyonizm'e direnen Filistin halkına ithaf ettiği bir parça seslendirdi. İbranice, Kürtçe, Lazca gibi pek çok dilde geniş repertuarını emekçilerle paylaşan Özgür Bayram son parça olarak Çav Bella’yı alkışlar ve havaya kalkan yumruklar eşliğinde okuduktan sonra sahneden ayrıldı.
“Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!”
Emekçilerin ve gençlerin konuşmaları ilgiyle dinlediği gözlenirken sahneye gençliğin devrimci sesi olarak Devrimci Liseliler Birliği adına konuşmasını yapmak üzere bir liseli davet edildi. “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!” sloganları eşliğinde sahneye çıkan DLB’li devrimci kültür sanatı desteklediklerini belirterek bunun bir parçası olan festivali selamladı. Özellikle liselilerin bugün her türlü yozlaştırma ve politikadan uzak tutma saldırıları ile karşı karşıya olduğunu ancak bu saldırılara liseliler olarak geçit vermeyeceklerini belirtti. Gençliği Türkiye’nin ve dünyanın gündemi ve devrimci politikalarla buluşturmaya devam edeceklerini söyleyerek konuşmasını sonlandırdı.
Devam eden program akışında 1 Eylül Dünya Barış günü gündemiyle BDSP’nin Pazartesi günü saat 20.00'de Tuzluçayır Meydanı’na gerçekleştireceği yürüyüşün duyurusu yapıldı ve alandaki tüm emekçiler eyleme katılmaya davet edildi. Bu davetin ardından “Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!” sloganı atıldı.
“Dün Haziran Direnişi’ne, bugün Rojava’ya...”
Ardından sesini mücadeleden esirgemeyen ve festivalin sanatçı dostlarından olan Burhan Merevan Akşahin sahneye davet edildi. Kürtçe ve Türkçe seslendirdiği ezgilerin yanı sıra halaylarla da kitleyi coşturdu. “Dün Haziran Direnişi’ne söz söylediniz, bugün Rojava’ya...” diyen Akşahin işçi kültür evlerine teşekkür etti.
Festivalin son konuğu Halil Sansar sahneye çağrılmadan önce gençliğin gelecek özleminin temsilcisi Devrimci Gençlik Birliği adına konuşma yapıldı. Konuşmacı, bu mahallede doğup büyüdüğünü belirterek hem işçi hem de öğrenci olduğunu söyledi. Denizler'in, Mahirler'in, İbrahimler'in hikayeleriyle büyüdüğünü söyleyen DGB’li, bugünün görevinin Deniz, Mahir, İbo olmak olduğunu söyledi ve gençliğe DGB’de örgütlenme çağrısı yaptı.
Daha sonra Halil Sansar çoğunlukla kendi bestelerinden oluşan bir dinleti sundu. Sansar yaptığı konuşmalarda, Soma’ya, Haziran Direnişi’ne, devrimci mirasa dair vurgular yaptı.
Programda bulunan tüm etkinlik ve konserler tamamlanmasına rağmen festival fiili olarak sürdü. Mahalleli bir genç Nazım Hikmet’in “Vatan Haini” şiirini seslendirdi.. Ardından önceki gün de sahne alan Mamaklı gençler politik rap müzik gruplarıyla sahne alarak gerçekleri ve katliamları özgün yorumladıklarıyla dile getirdiler. Sahneden şöyle seslendiler: “Biz buranın çocuklarıyız, burada büyüdük. Benim tek hayalim büyüdüğüm caddelerde şarkımın çalmasıydı. Gerçekten sizin içinizden geçen şeyleri biz kendi tarzımızla anlatıyoruz. Rapçilere serseri diyorlardı, sokaklarda biber gazı yediklerini görmeden. Hip-hop isyanın müziğidir. Biz gerçeğin aynasıyız! Biz çıkıp küfretmiyoruz, biz uyuşturucu kullanmıyoruz.”
Saatin epey ilerlemiş olmasına ve konserlerin arka arkaya gelmesine rağmen alanın boşalmadığı gözlendi. Son olarak kapanış konuşmasında emeği geçen herkese teşekkür edildi. Ve festival alanı gece geç saatlere kadar emekçilerin de katkılarıyla kolektif olarak temizlendi. Tüm işlerini bitiren festival bileşenleri geleneksel olarak festival pastası kestiler. Ve sıkılı yumruklarıyla Enternasyonal Marşı’nı hep birlikte söylediler.
Yeni bir dünya, yeni bir kültürü muştuluyor
Sömürülen iş günlerinin bitiminde yorgunluğunu üzerinden sıyırıp atarak bir hafta boyunca festival alanına koşturan binlerin birleştikçe daha çok yankılanan ve geceye uzanan sesleri karanlığı yırtıp aştı! Kaf dağlarının ardına koyulan sanat, evlerinin önüne, sokaklarına, parklarına, kendi mahallelerine taşındığında işçi ve emekçilerin enerjisinin ve sanata olan ilgisinin açığa çıktığını Mamak Kültür Sanat Festivali 11. yılında tekrar kanıtladı; baskılara ve tutuklamalara boyun eğmeksizin tekrar: Tüm yılgınlığa düşenlere, işçi-emekçilerin sosyalist iktidarına olan inancını kaybedenlere ve elbette sermaye devletine, sömürücü-kan emici asalaklara! Park alanında yankılanan işçi ve emekçilerin ayak sesleri işçi kültür evlerinin yola çıkış şiarını bir kez daha hatırlatırcasına yeni bir dünyanın, yeni bir kültürün gelişini haberliyor…
Kızıl Bayrak / Ankara