Mamak Kültür Sanat Festivali devrimci kitle mücadelesinin tok bir sınıf mevzisidir! - Evrim Erdoğdu*

Mamak Kültür Sanat Festivali'nin yarattığı örgütlenme geleneği somut bir deneyimdir. Bu deneyimi sınıf zeminlerinde çoğaltmak fabrikalarda, sanayi havzalarında ete kemiğe büründürmek bu enerjiyi daha da büyütecektir.

  • Haber
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 08 Eylül 2014
  • 07:20

Yapılmaya başlandığı daha ilk günden itibaren sermaye düzenini rahatsız eden Mamak İşçi Kültür Sanat Festivali; devrimci politikanın gücünün ve kitlelere güvenin somut bir göstergesidir. Sınırlı sayıda sınıf devrimcisinin öncülüğünde adımları atılan ve zamanla Mamaklı işçi-emekçi ve gençlerin kolektif birlikteliğine mal olan festival, 11 yıl boyunca ayakta kalmayı başaran bir çınardır artık.

Reformizmin ve yılgınlığın hüküm sürdüğü bir süreçte işçi sınıfına, emekçilere “yeni bir dünya, yeni bir kültür için” yaşamın her alanında “direniş” adres olarak gösterilmiş, 11 yıl boyunca düzene karşı devrim çizgisi üzerinden binlerce emekçiyle buluşulmuştur. Her türlü araç istisnasız bir şekilde devreye sokulmuştur. 2001’de açılan Mamak İşçi Kültür Evi; çıkarsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünyanın mümkün olduğunu ve böylesi bir dünyanın emeği sömürülen işçi sınıfının, emekçilerin ve gençlerin devrimci mücadelesinin eseri olacağını haykırdı. Mamak İşçi Kültür Evi'nin faaliyetleri her aşamasında devrimci dünya görüşüne dayanan bir yaklaşımla, sınıfın yıkıcı, dönüştürücü, kolektif gücünü açığa çıkarma bilinci üzerinden örgütlenmiştir. Bu çerevede İşçi Kültür Evi, Mamaklı emekçilerin elinde devçrimci bir kitle örgütü olarak sarsılmaz, tok, varlığı ile güç veren bir soluk borusuna dönüşebilmiştir. Milyonlarca emekçinin emeğinin sömürüldüğü, aşağılandığı, hiçleştirildiği, sosyal mücadelelerin alabildiğine zayıf ve durgun olduğu bir süreçte sayısız engeli aşarak cüret etmek ve başarmak, sınıfın devrimci programını kesintisiz bir şekilde kitlelerle buluşturma ısrar ve çabasıyla mümkün olmuştur. Bu çabanın yaratattığı kitle desteği ve enerji, Mamak Kültür Sanat Festivali’ni Mamaklı emekçilerin ellerinde yaşayan canlı bir organizmaya dönüştürdü. Burjuva düzenin bireyci, dejenere, çıkarcı, çürütücü değerler sisteminden ve kültüründen bunalmış emekçilerin, her aşaması kendilerinin ürünü olan bir etkinliğin var olabildiğini görmeleri devrimci politikanın somutlandığında yaratacağı etkiyi açığa çıkarmıştır. Bu söz konusu enerji, kitlelerin nesnesi değil öznesi olduğu, kendine ait ve kendi emeğinin ürünü olan bir aracın var edilmesi sonucu yaratılmıştır. Kitle ve sınıf hareketinin zayıf olduğu günlerde bu konuda gösterilen başarı kendi sınırlarında büyük bir adıma dönüşebilmiştir.

Kapitalizme, onun kurum ve değerler sistemine bir savaş çağrısı olan festival, bu sayede 11 yıldır kızıl bir bayrak olarak dalgalanmıştır. Mamak’ta kurulan bir kardeşlik sofrası olarak tanımlanan festivalin, her türlü gericilikten, yozlaşmadan bunalmış kitlelerde yarattığı etki ve sahiplenme bunun kanıtıdır. Devrimci enternasyonalist bir çizgi ile yükseltilen “işçilerin birliği-halkların kardeşliği” şiarı Irak işgalinden Filistin Direnişi'ne, Kürt halkı ile dayanışmaya kadar ete kemiğe büründürülmüş, Sümerbank’ın, Telekom'un, Tekel Direnişi’nin ve sayısız işçi direnişinin sesini Mamak’a taşımaya kadar sayısız gündem somut bir eylemin, komitenin, örgütlenmenin, etkinliğin konusu haline getirilmiştir. Emekçi Kadın Komisyonları, sanat atölyeleri, işçi-emekçi komisyon çalışmaları, inisiyatifler, gençlik komisyonları vd. ile kitlelerin tabandan örgütlenmesini sağlamak için her yol denenmiştir. Bugün ile gelecek arasında önemli bir köprü olan bu örgütlenme yaklaşımının üzerine ise sanatın bir avuç elitin elinden çekilip alınarak emeği sömürülen milyonlarla buluşturulmuş, onunla da kalmayıp nasırlı ellerin bu sanat üretiminin bizzat öznesi haline getirilmesi sağlanmıştır. Sanat faaliyetleri emekçilerin kendi öz örgütlenme zeminleri üzerinden emekçilerin maddi yaşamının bir parçası olarak gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. İşçi demokrasisi tüm bu çalışmalarda temel eksen olmuş, kültür-sanat üretimleri devrime hazırlığın küçük nüveleri olarak kendini şekillendirmiştir. Mamaklı emekçiler siyasal sorunlarda taraf yapılmaya, devrimci bir odaklaşmanın etrafında harakete geçirilmeye çalışılırken sınıfın bilinçlenmesi ve sosyalist devrimci politika ile buluşması temel alınmıştır. Mamak İşçi Kültür Evi Bedreddinler, Pir Sultanlar, Paris Komünarları, Ekim Devrimi’nin yaratıcısı Rus proletaryasının, Denizlerin, İboların, Mazlum Doğanların ve toplam mücadele deneyiminin yarattığı devrimci mirası sokaklarda, barikatlarda, direnişlerde var etmiştir. Bu nedenle Mamak Kültür Sanat Festivali “sanatçılar” tarafından değil, zenginlikleri üreten işçiler, emekçiler ve gençlerin örgütlediği sermayeye karşı bir direniş odağı olmuştur.

Krizler, bunalımlar, savaşlar ve devrimler döneminin ürünü olan yoğun baskı, sömürü ve büyük direnişlerle tarihin tekerleği hızla ilerlemektedir. Bu tekerleğin hızını kesmek mümkün değildir. Ortadoğu ve Ukrayna’da süren savaş ve saldırganlık, bununla birlikte dünyanın dört bir yanında süren eylemler kapitalizmin sonunun geldiğini gözler önüne seren gelişmelerdir. Filistin, Rojava ve Şengal’de direniş iradesini kırmaya dönük vahşi, gerici barbarlık, etnik-mezhepsel-dinsel ayrımcılıklar üzerinden oluşturulmaya çalışılan gerici politikalar emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı direnişin yakıcılığını ortaya çıkarmaktadır. Örgütlenmek ve sınıf olarak birlik olmak bu nedenle hayati bir önemdedir. İşte bu yüzden milyonları örgütsüz bırakmaya, dağıtmaya; sınıfı etnik, mezhepsel ayrımcılıkla bölmeye çalışıyorlar. Düşlerimizi, hayallerimizi, gelecek güzel günlere olan umutlarımızı karartmayı, zulüm ve baskı ile devrimci-ileri güçleri hareketsiz bırakmayı amaçlıyorlar. Kürt halkını, Alevileri, Ezidileri, Süryanileri ve diğer birçok halkı hedef alan bu yoğun şiddet ve asimilasyon politikalarının arkasında sermayenin tüm dünyada hüküm süren egemenliğini sonsuza dek sürdürme isteği vardır. Kapitalizmin yaratığı tüm eşitsizlikler, adaletsizlikler, ücretli kölelelik düzeninden beslenmektedir. Kapitalizm savaş, açlık, sömürü, iş cinayeti, gericilik, ırkçılık, yozlaşma, doğanın yıkımı, ulusal baskı, cinsiyetci ayrımcılık demektir.

Mamak İşçi Kültür Evi ve onun örgütlediği Mamak Kültür Sanat Festivali, kapitalizmin temellerini hedef alan mücadele pratiğine ve programına sahip olması nedeniyle sermaye iktidarı tarafından tehlikeli görülmektedir. Sermaye düzeni gündüzünde sömürülmeyen, gecesinde aç yatılmayan bir dünya mücadelesi yürüten bizleri cezalar yağdırıp tutuklayarak engelleyemeyeceğini bilmekte, ancak geleceğe olan yürüyüşümüzü sekteye uğratmak için her türlü yolu denemektedir. Bu nedenle devrimci kültür sanat mücadelesine ve devrimci bir kitle örgütü olan Mamak İşçi Kültür Evi'ne ve Mamak Külür Sanat Festivali’ne sahip çıkmak tüm öncü işçi-emekçilerin ve ilerici-devrimci güçlerin sorumluluğudur. Bizi tutuklayarak gücümüzü kesemezler. Komünist şair Nazım Hikmet’e sermaye devletinin uyguladığı baskı ve zulüm bugün nasıl sökmemiş, Nazım şiirleri ile sınıf mücadelesi içerisinde capcanlı yaşıyorsa, Yılmaz Güney sürgüne mahkum edilerek teslim alınamadıysa, nasıl ki kurşunlarla milyonların mücadele azmi yok edilememişse; şimdi de inandıkları dava uğruna tereddütsüzce yaşamını vermeye, zulüm ve sömürünün son bulması için direnmeye kararlı olan sınıf devrimcilerine güçleri yetmeyecektir. Sömürü düzeniniz tarafından binlerce insanın fabrikalarda meydanlarda, rant ve egemenlik savaşlarında katledildiği bugün, düzeninize karşı direnmek, mücadele etmek ve bedel ödemek büyük bir onurdur.

Mamak Kültür Sanat Festivali’nin 11 yıl boyunca her türlü zorbalığa ve sermaye iktidarının baskısına karşı ayakta kalmayı başarması, devrimci politikayla kitlelerin buluşmasından elde edilen gücün ürünüdür. Festival türkülerle, şiirlerle, semahlarla, eylemlerle, barikatlarla, tiyatroyla dile getirilen aynı dünya özleminin çağrısıdır. Barış, adalet, eşitlik ve özgürlük, insanca bir yaşam ve çalışma talebinin dalga dalga yayıldığı bugün, sınıfın örgütlenme araç ve yöntemlerinin geliştirilmesi hayati bir önemdedir. İşçi Kültür Evi ve festival şahsında özel mülkiyetin kalelerine yönelik mücadele yürüten tüm sınıf mevzilerini savunmak, yılların bedelleri ile kazanılan mücadelede araçlarını korumak kirli savaş ve sömürü politikalarına karşı direnişin büyütülmesi demektir. Bügün adeta cadı avına çıkan dinci, gerici sermaye iktidarının işçi ve emekçilere gözdağı vermek için uyguladığı baskı ve zor “gündüzünde sömürülmeyen gecesinde aç yatılmayan” bir dünya mücadelesinin içerisinde hükmünü yitirecektir ve yitirmektedir. Haziran Direnişi’nden itibaren artık kitleler için hiç bir şey eskisi gibi değildir. Sokaklardaki öfkeyi zorla, cinayetlerle dindiremeyenlerin fiziki ve ideolojik araçlarla milyonları aldatarak, oyalayarak teslim alma çabaları da beyhudedir. Evet bugün henüz sınıf hareketi devrimci politika ile bütünleşmiş değildir. Ancak sınıf için artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Sınıf ve emekçilerde biriken bu öfkeyi artık dindirmek imkansızdır. Buna devrimci bir yön vermek kitlelerin devrimci kolektif enerjisini açığa çıkartmak güne yüklenmekle mümkündür.

Mamak Kültür Sanat Festivali'nin yarattığı örgütlenme geleneği somut bir deneyimdir. Bu deneyimi sınıf zeminlerinde çoğaltmak fabrikalarda, sanayi havzalarında ete kemiğe büründürmek bu enerjiyi daha da büyütecektir. Bu çerçevede Sincan’da açılan İşçi Kültür Evi önemli bir araçtır.  “Dolaşacaktır en şanlı elbisesi ile, işçi tulumlarıyla, bu güzelim memlekette hürriyet” düşünü gerçek kılmak için, sınıfı devrime örgütleme seferberliğini güçlendirmenin zamanıdır.               

* TKİP dava tutsağı