Charlie Chaplin 131 yaşında!

Charlie Chaplin, yaşamın gerçekliğini temiz ve saf bir dille beyaz perdeye yansıtarak toplumcu sinemanın kurucularından biri olmuştur. Chaplin, sanatta güldürürken düşündürmeyi, mizahla eleştiriyi, kahkahayla hüznü birlikte vermeyi bilen sanatçılardan biridir. Chaplin, kapitalizmin sömürü koşullarına karşı sessiz kalmayarak sanatını gerçekçi bir bakış açısıyla ortaya koymuştur.

  • Haber
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 16 Nisan 2020
  • 17:29

Charlie Chaplin, 16 Nisan 1889'da Londra'nın yoksul semtlerinden biri olan East Lane, Walworth'ta dünyaya gelir. Asıl adı Charlie Spencer Chaplin'dir. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak çok küçük yaşlarda atılır hayat kavgasına. Her türlü zorluğa rağmen asla pes etmez, yaşam mücadelesine dört elle sarılır.

 Chaplin, küçük yaşlarda sinemayla tanışır. Ailesi de sinema ve tiyatro ile ilgilidir. Charlie’nin annesi bir gösterisi sırasında sesini kaybeder, maddi zorlukların da üstüne gelmesiyle birlikte ağır bir depresyon yaşar ve rehabilitasyon merkezine yatırılır. Chaplin, küçük yaşlarda acılar ve zorluklarla tanışır, yaşadığı bu eşitsizlikler gelecekte onun yaşamına ve sanatına yön verir. Kendine has bıyığıyla, melon şapkasıyla, bol paspal pantolonuyla, durmadan ustalıkla sallanan bir bastonuyla Şarlo (Charlet), sessizliği silahı olarak kullanır. Ve sessizliğiyle atar çığlıklarını. Kimi zaman da beden diliyle kendini duyurur. Charlie Chaplin, sinemanın aracılığı ile insanlara mücadeleyi benimsetir.

1913'te ABD'de 60'tan fazla kısa metrajlı filmde rol alır. 1918 yılına geldiğinde kendi film şirketini kurar ve birçok filmin senaristi ve yönetmeni olarak sanat yaşamına adımını atar. Charlie Chaplin, eserlerinde kapitalizmi tüm yönleriyle işlemiştir. Kapitalizmi ve sanayileşmeyi anlatmış olduğu Modern Zamanlar filminin son sahnesinde “Neşelen biraz, asla ölümden bahsetme, başaracağız!” sözleri ile insanın yaşamak için mücadele etmekten başka seçeneğinin olmadığına işaret eder.

Charlie Chaplin, 1940 yılında, İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın hemen başında, sessizliğini bozarak çektiği ilk sesli filmi olan “Büyük Diktatör”'de dünyayı avuçları arasında oynattığı sahne ve filmin sonunda yaptığı konuşma ile hafızalarımıza kazınır. Chaplin, diktatörlüğe ve faşizme karşı tutumunu net bir şekilde ortaya koyduğu yapıtta toplumun tüm kesimine; işçilere, emekçilere, gençlere, askerlere seslenerek şunları söyler:

"Beni duyanlara şunu söyleyeceğim, umutsuzluğa kapılmayın. Umutsuzluk şu an üzerimizde ama bunu da atlatacağız. İnsanlığın ilerlemesinden korkanlar ezilip gidecekler. İnsanlığın nefreti geçecek, diktatörler ölecek ve onların insanlardan aldığı güç insanlara geri dönecektir. Son insan ölene kadar özgürlük asla yok olmayacaktır.
Askerler, kendinizi bu zebanilere teslim etmeyin. Sizi küçümseyen, sizleri köle yapan yaşamlarınızı sistematikleştiren, ne düşüneceğinizi, ne hissedeceğinizi, ne yapacağınızı söyleyen sizi terbiye eden, size koyun gibi davranıp, savaşa gönderen bu insanlara. Kendinizi makine kalpli, makine düşünceli, bu makine kalpli, makine adamlara teslim etmeyin. Sizler makine değilsiniz, sizler koyun değilsiniz, sizler insansınız. Kalbinizde insanlık sevgisine sahipsiniz. Sizler nefret etmezsiniz sadece hiç sevilmemiş olanlar nefret eder hiç sevilmemişlik doğal olmayandır. Sevgisiz ve nefret dolu olmayın. Askerler, kölelik için savaşmayın, özgürlük için savaşın!"

Filmlerinde sık sık emperyalizmi ve kapitalizmi eleştiren Chaplin, görüşleri nedeniyle birçok suçlama ve eleştiriyle yüz yüze kalmış, hakkında karalama kampanyaları başlatılmıştır. Ancak Chaplin, “Ben bir sanatçıyım. Hayat beni ilgilendirir. Bolşevizm de hayatın yeni bir evresi. O halde ona karşı ilgisiz kalamam.” diyerek komünist dünya görüşünü ve sanat anlayışını savunmaktan asla geri durmamıştır.

Charlie Chaplin, yaşamın gerçekliğini temiz ve saf bir dille beyaz perdeye yansıtarak toplumcu sinemanın kurucularından biri olmuştur. Chaplin, sanatta güldürürken düşündürmeyi, mizahla eleştiriyi, kahkahayla hüznü birlikte vermeyi bilen sanatçılardan biridir. Chaplin, kapitalizmin sömürü koşullarına karşı sessiz kalmayarak sanatını gerçekçi bir bakış açısıyla ortaya koymuştur.

İstanbul’dan bir DGB’li