Taşı delen suyun şiddeti değil,
damlaların sürekliliğidir!
“Alnımızda kömür karası, dilimizde direniş ezgisi” şiarıyla örgütlenen 11. Mamak Kültür Sanat Festivali, 1 haftaya yayılan forum, söyleşi, konserlerden oluşan programıyla başarıyla gerçekleşti.
Mamak İşçi Kültür Evi çalışanları, geride kalan 10 yılın deneyimlerine yaslanıp festivalin hedeflerini ortaya koyarak çalışmalarına başladı. Bugüne kadar bin bir emek, alınteri ve ödenen bedellerle örgütlenen festivaller, anlamlı deneyimler bıraktı. Her şeyin ötesinde, geride kalan 11 yıllık birikim gösteriyor ki, her festivalin dönemin politik gündemlerini kapsayacak tarzda, kendi içinde politik hedefleri bulunmaktadır. Festivallerin ilk ortaya çıkışı bile bu temeldedir. Öyle ki, Mamak İşçi Kültür Evi’nin yayılan etkisi çerçevesinde yeni bir kültür evinin açılması festival aracı ile taçlandırılmıştır. Devrimci kültür sanat mücadelesinin bir mevzisi olan İşçi Kültür Evi bünyesindeki üretimlerin sergilenmesi ve yeniden üretime dönüştürülmesinin bir aracı olmuştur festival... Aynı zamanda festivaller, salt Mamak’la da sınırlı kalmadan İşçi Kültür Evleri’nin kültür sanat alanında devrimci bakışının ortaya konulduğu zeminlere dönüşmüştür. Ya da içinden geçtiği dönemin siyasal gelişmeleri karşısında güçlü, tok bir taraf olarak çıkabilmiştir. Bütünsel olarak tüm festivallerin ortak paydası ise, devrimci politikanın emekçi kitlelere en etkin şekilde taşınmasıdır.
11. yılda ise İşçi Kültür Evi çalışanları, festival ile birlikte, uzunca bir dönemdir zayıflayan devrimci kültür sanat faaliyetini değerlendirdi. Bu temelde, daha güçlü bir politik bakış, kitlelere çok yönlü bir müdahale ve her açıdan üretken ve sistematik bir çalışma tarzının üzerine devrimci kültür sanat çalışmasını örme ihtiyacından yola çıkarak, festival baştan sona devrimci-politik bir etkinlik olarak kurgulandı. Aynı zamanda, festivalin, yüzünü kitlelere dönük bir çalışma tarzı çerçevesinde başta gençlik ve kadın olmak üzere alan örgütlülüklerinin güçlendirilmesine hizmet etmesi hedeflendi.
Festivalin politik etkinliklerle bir haftaya yayılması düşüncesi de bu bakışın ürünü olarak şekillendi. Geçtiğimiz yıl, Haziran Direnişi’nin ardından, parkta kurulan atölyelerle üretimler sergilenirken, bu yıl, haftaya yayılan şekilde kültür-sanat, emekçi kadın, gençlik ve taraftar forum-söyleşileri gerçekleştirildi. Bu etkinliklerin gerek kitle çalışması, gerekse alan örgütlülükleri açısından asgari anlamda başarılı gerçekleştiğini düşünüyoruz. Kültür sanat çalışmasında ise müzik grubunun sistematik çalışması dışında, festival bünyesinde mütevazi bir çalışma olarak şiir-edebiyat-fotoğraf üretimleri ve sergisi planlandı.
Festivalin gündemleri de, her yıl olduğu gibi, bu yıl da, güncel siyasal gelişmeler ekseninde belirlendi. Bu temelde sınıfın temel gündemlerini emekçilere taşımak ve her alanda direniş çağrısını yükseltmek festivalin en temel gündemini oluşturuyordu. İçinden geçtiğimiz süreçte sermaye sınıfının işçi ve emekçilere yönelik kapsamlı saldırılarının başında, güvencesiz ve kölece çalışmanın adı olan taşeronlaştırma geliyordu. Taşeronlaştırmayla birlikte had safhaya varan işçi cinayetlerini gündemleştirmek amacıyla, Soma katliamı öne çıkarılırken, aynı zamanda Greif Direnişi şahsında işçi sınıfının ve Ortadoğu’da direnen halkların direnişi gündemleştirildi. Bu temelde etkinliğin şiarı ise “Alnımızda kömür karası, dilimizde direniş ezgisi” olarak belirlendi. Festival boyunca, söyleşilerden sunumlara, kullanılan materyallerden, standlara kadar bu gündemler işçi emekçilerle paylaşıldı.
Ek olarak belirtmek gerekir ki, festivalin bir diğer hedefi ise, profesyonel çalışma tarzında mesafe alabilmek, kapsamlı bir etkinlik olan festival vesilesiyle iş örgütleme becerisinde mesafe alabilmek idi. Festival süreci, ayrıntılı bir şekilde tartışılmış, planlanmış, denetlenmiş ve oluşturulan ekiplerle faaliyetin profesyonelce örgütlenmesi güvence altına alınmaya çalışılmıştır.
Özetle, festivalin asıl başarısı, tek başına 2 gün binlerce emekçinin festival alanına akmasında ve coşkusunda değil, bir bütün olarak festival sürecinin politik hedefleriyle uyumlu gerçekleşmesinde yatmaktadır. Gerek ön sürecinde, gerekse festival günlerinde yüzünü kitlelere dönen dinamik bir faaliyet örgütlenmiş, özellikle gençler ve emekçi kadınlarla anlamlı bağlar kurulmuş, İşçi Kültür Evi çevre güçlerinin aktif bir şekilde festival sürecine katılımı sağlanmış, politik ve teknik olarak planlamalar başarıyla hayata geçirilmiş, aynı zamanda binlerce emekçiye güçlü politik mesajlar taşınmıştır.
Güçlü ön hazırlığa dayanan, politik bir etkinlik!
Bu yıl yapılan festivalin ön hazırlığı çerçevesinde binlerce el ilanı, pankart ve afişlerin yanı sıra, hafta içine yayılan etkinlikler planlandı. Kültür-sanat söyleşisinden emekçi kadın etkinliğine, gençlik forumundan taraftar forumuna kadar çeşitli alanlarda yapılan park etkinlikleri geniş bir yelpazede işçi ve emekçiyle bağ kurulmasını sağladı. Bir anlamda hafta içine yayılan forum etkinlikleri aynı zamanda 30-31 Ağustos tarihinde yapılan etkinliklere çağrı niteliği taşıdı ve bu açıdan işlevsel bir rol de oynadı. Yapılan ara değerlendirmelerde özellikle emekçi kadın etkinliği, kültür-sanat söyleşisi ve taraftar forumunun başarısı, kitlelerle kurduğu bağ, örgütlenmesi ve organizasyonu açısından öne çıktı.
Festivalin ön sürecinde oluşturulan komiteler, festival günlerinde yapılan iş bölümüyle 4 ayrı komiteye dönüştürülerek (teknik, sahne, stand, kitle çalışması) festivalin kolektif bir tarzda örgütlenmesi sağlandı.
Hafta içi etkinliklerde festivalin gündemleri emekçilere taşınırken, özellikle hafta sonu kitlesel etkinliklerde siyasal ajitasyonun güçlü bir şekilde yapıldığını söyleyebiliriz. Haziran Direnişi’nin ardından peşpeşe gerçekleşen seçimlerin kitlelerde yarattığı demoralizasyonun en bariz yaşandığı yerlerden biri olan Mamak’ta düzenin teşhiri çok yönlü yapılırken, halkların kardeşliği ve Kürt halkının haklı ve meşru talepleri etkin bir şekilde ele alındı. Özellikle, mahalle emekçilerinden belirgin şekilde yansıyan ulusalcı-şovenist anlayışı kırmaya dönük ajitasyonun fazlasıyla önemli olduğunu düşünüyoruz. Gerek kürsüden, gerekse sanatçılar üzerinden yapılan vurgular büyük önem taşırken, emekçi kitleler, alkışlar ve sloganlarla kürsüye yanıt verdikleri gibi, Şengal’de vahşetle karşı karşıya kalan Ezidilere yapılan destek çağrılarına anlamlı katkılar sağlanmıştır.
Kuşkusuz ki, festivalin temel gündemlerinden birini işçi sınıfının direnişini emekçilere taşımak oluşturuyordu. Bu açıdan Greif işçilerinin de katıldığı gündüz söyleşisinin politik olarak fazlasıyla anlam taşıdığını düşünüyoruz. Direnişçi işçilerin katıldığı söyleşide bir yandan özellikle içinden geçtiğimiz süreçte sınıfın örgütlenme ve mücadele deneyimleri ele alınırken, öbür yandan festivalin bütünlüklü programı içinde anlamlı bir yer tuttuğunu söyleyebiliriz.
Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir!
Festival kendi içinde amaç değil, süreklileşen, kitleye yönelik politik çalışma ve müdahalenin bir parçasıdır. Devrimci kültür sanat çalışması da, güçlü bir politik bakış üzerinden yükselecektir. Festivalin konser ağırlıklı kısmının 3 günden 2 güne indirilmesiyle birlikte, tüm haftaya yayılması da böylesi bir bakışın ürünüdür.
Bugün güncel görev, festival sürecinde yaratılan politik etkiyi ve imkanları toparlayabilmektir. Festivalde harcanan emeği bir an bile kesintiye uğratmadan emekçilere İşçi Kültür Evi’ni en güçlü şekilde tanıtmak, beraberinde emekçilerin de öznesi olduğu bir süreci hep birlikte işletebilmektir.
Festivalin, “ardına ne bıraktığı” tartışması ancak ve ancak festival sonuçlarının ne kadar değerlendirilebildiğine bağlıdır. Dolayısıyla bu sorun ve tartışmanın odağında İşçi Kültür Evi çalışanlarının kolektif çabası yatmaktadır. İşçi Kültür Evi bu festivalden bilinç ve örgütlülük düzeyi açısından kazanımla çıkmıştır. Bu kazanıma yaslanarak festival sonrası süreçte çok yönlü olarak İşçi Kültür Evi çalışmalarını güçlendirmek gerekmektedir.
Festival Hazırlık Komitesi