Ekim Devrimi’nin 100. yılında Kollontay’ı okurken... / 6 - Z. Kaya

“Kadınların Özgürlüğü” adlı kitapta yer alan makalelerin toplamında Kollontay, kadın işçilerin, talepleri uğruna verdikleri mücadele ile zafere giden yolda yürümekle yetinmeyerek, devrimin ardından Sovyet hükümetinin onlara sunduğu tüm hakların kullanılmasında aktif rol oynadıklarını gözler önüne serer.

  • Haber
  • |
  • Kadın
  • |
  • 06 Mart 2018
  • 16:09

Ekim Devrimi ve Sovyet kadını

 

Kollontay’ın “Kadınların Özgürlüğü” adlı kitabının üçüncü makalesi “Anneliğin korunmasında ilk adımlar/ 1917-1918” başlığını taşıyor. Makale Birinci Kadın İşçiler Konferansı’nın gündemlerinin aktarılması ile başlar. Rabotnitsa (Kadın İşçi) dergisinin yazı kurulu üyelerinden bir grup Bolşevik kadının hazırlık çalışmalarını sürdürdüğü konferansta, anne ve çocuğun korunmasıyla ilgilenecek özel bir daire, dairenin temel çalışma ilkeleri ile annelere-gebe kadınlara özel yardım girişimlerine ilişkin gündemlerin görüşüldüğü belirtilir.

Konferansta tartışılan tezlerin Sovyetler Birliği’nde yürürlükte olan, anneliğin korunması ve desteklenmesi yasasına temel teşkil ettiğini ifade eden Kollontay, anne ve çocuğun korunması konusundaki ilk girişimin doğrudan kadın işçilerden geldiğini söyler.

Çalışma Halk Komiserliği’nin anneliğin korunmasına ilişkin yeni toplumsal yasalar çıkardığını, Sosyal Refah Halk Komiserliği’nin ise çalışan annelerin desteklenmesi amacıyla bu yasaları uygulamaya geçirmekle ilgilendiğini aktarır.

“Sovyet hükümeti, dünyada anneliği kadının toplumsal bir görevi olarak resmen ve yasal bir biçimde kabul eden ve bir işçi cumhuriyetinde kadınların her zaman çocuk doğurmak ve yetiştirmeyi topluma karşı bir sorumluluk olarak yerine getirdikleri temeline dayanan yasalar yapmış ilk hükümettir” diyen Kollontay, Sosyal Refah Halk Komiserliği’nin 20 Ocak 1918’de çıkardığı bir yasayı anlatır.  Bu yasayla gereksinimi olan tüm annelere ve anne adaylarına bedelsiz tıbbi yardım yapıldığını, ebelik eğitimi konusunda adımlar atıldığını belirtir. Aynı yasayla doğum öncesi ve sonrasında anne ve çocuk bakımıyla ilgilenen tüm kurumlar ile küçük çocukların yetiştirilmesi amacıyla kurulan yuva ve kreşlerin tek bir devlet kuruluşu kapsamında birleştirildiğini ve “Annelik Sarayları”nı kurulduğunu ifade eder.

Kollontay aynı makalesinde, Anne ve Çocuğun Korunması Dairesi’nin, kadın ve erkek sendikalar, sağlık ve sigorta kurumları, Petrograd bölge Sovyetleri ile Rabotnitsa dergisi yazı kurulundan temsilcilerle genişlettiğini aktararak, dairenin başlıca amaçlarını sıralar: Çocuğun korunup gözetilmesi, çocuk ölümlerinin azaltılması, çocuğun sosyal aile anlayışına uygun özellikler taşıyan bir çerçevede yetiştirilmesi, bu amaçla kurulacak anne ve çocuk bakımevleri, kreş ve yuvalarda çocuklara yaşamlarının ilk günlerinden başlayarak toplumsallaşma eğitimi verilmesi, çocuğun fiziksel ve ruhsal olarak kendisini en iyi biçimde geliştirebileceği sağlıklı bir çevrenin yaratılması. 

Birinci Kadın İşçiler Kongresi

Kitapta, “Toplum ve Annelik” adlı kitabın kısaltılmış önsözünü Kollontay’ın anılarından alınma bir pasaj izler. Kollontay anılarında 16-21 Kasım 1918 tarihinde gerçekleştirilen Birinci Kadın İşçiler Kongresi’ne dair bilgiler verir. Lenin’in kentlisiyle köylüsüyle tüm kadınların sosyalist devletin kurulması çalışmalarına kitleler halinde katılımını ilk sağlayanlardan biri olduğunu vurgular ve Lenin’in kongreye sunduğu desteği aktarır. Krupskaya ve Armand’ın da aralarında olduğu 20 kişilik bir grubun hazırlıklarını yaptığı kongreye 300 delegenin katılımını beklediklerini, ancak 1147 delegenin katıldığını ifade eder.

Lenin’in bu kongreye katılarak konuşma yaptığını aktaran Kollontay, “İlyiç, çalışmalarımıza temel oluşturan tarihsel konuşmasını yaptı. Kongre, Lenin’in çalışma yöntemleri, kadınların ve küçük çocukların korunması gibi birçok konudaki önerilerini kabul etti” der.

Sovyet kadını

“Ekim Devrimi Batı’daki kadınlara neler getirdi?” ve “Ekim Devrimi günlerinde kadın savaşçılar” başlıklı makalelerin ardından son iki makale Sovyet kadını üzerine odaklanır.

1946 yılında Sovyet Kadını adlı derginin Eylül-Ekim sayısında yer alan “Ülkesinin tam ve eşit bir yurttaşı olarak Sovyet kadını” isimli makalede, kadınların Sovyet hükümeti döneminde kazandığı hakları aktarır. Sovyet hükümetinin kadınları çalışma alanlarına çektiğini, onları toplumsal yaşamın her alanında en yaygın biçimde etkinlik göstermeye yönelttiğini ve anneleri koruyup ödüllendirdiğini ifade eder. Nazi faşizmine karşı Sovyet kadınının sergilediği savaşıma ve mücadele içinde yaşadığı bilinçlenmeye dikkat çeker. Son olarak Sovyet kadınlarının tüm enerjilerini yaratıcı, üretici emeğe, beş yıllık planda belirlenen temel görevlere adadığını belirtir.

1921 yılında Gosizdat dergisinde yayınlanan “Sovyet Rusya’da kadın işçi ve köylüler” adlı makalesinde ise, Ekim Devrimi’nin ardından Bolşeviklerin kadın işçiler ve köylüler arasındaki çalışmalarını özetler. Birinci Kadın İşçiler Kongresi sonrası kurulan Kadın Temsilciler Konseyi’nin çalışma prensiplerini aktarır. Bu çalışmanın hedeflerini ve kadınlar üzerindeki olumlu etkilerini belirtir. Aradan geçen iki buçuk yılda katledilen yolu da anlatan Kollontay, Sovyet kadınının yaşam ve çalışma koşullarındaki muazzam değişimi betimler:

“Geride bıraktığımız devrimci yıllarda, kadınların sosyalizm bayrağı çevresinde birleştirilmesine yönelik olarak yapılanlara bakınca, bu güç uğraşta tatmin edici başarılar kazanıldığını görüyoruz. Bugün Sovyet yaşamının hiçbir alanı yoktur ki, bu alanda işçi sınıfı kadını etkinlik göstermiş olmasın. Dünün kadın işçisi ve köylüsü, bugünün askeri ve politik sorumluluklara sahip bir ordu çalışanı, bir ulaştırma görevlisi, anneliğin korunması dairesi başkanı, toplumsal eğitim konusunda bir yetkili, bir kantin işletmecisidir. Ekonominin az gelişmişliği, açlık ve salgın hastalıklara karşı verilen mücadelede, her türlü girişime ve politik kampanyaya etkin biçimde katılmaktadır. Kadın işçi, gönüllü çalışmaların baş kişisidir ve görev ve sorumluluklarının onu çağırdığı her yerde, tam ve eşit bir yurttaş olarak bulunmaktadır.”

Kollontay ayrıca, kadınların sıkı işbirliği olmadan proletaryanın büyük sınıfsal görevini başarıyla yerine getirmesinin olanaksız olduğunun tartışma götürmez bir gerçek olduğunun altını çizerek, partiye ve kadın kollarına düşen görevleri vurgular. Son sözü ise: “Devrim hedefine ulaşmıştır. Kadınların eşitliği konusundaki tüm tartışmalar geçmişte kalmış, sağlam bir temel oluşmuştur” olur. 

“Kadınların Özgürlüğü” adlı kitapta yer alan makalelerin toplamında Kollontay, kadın işçilerin, talepleri uğruna verdikleri mücadele ile zafere giden yolda yürümekle yetinmeyerek, devrimin ardından Sovyet hükümetinin onlara sunduğu tüm hakların kullanılmasında aktif rol oynadıklarını gözler önüne serer.