Her güne yeni bir kadın cinayeti haberi ile uyanıyoruz. Türkiye’nin en ciddi toplumsal sorunlarından biri hiç kuşkusuz kadına yönelik şiddet, istismar ve cinayetin oluşturduğu vahim tablodur. Sadece ocak ayında 56 kadın yaşamını yitirdi. Ocak ayında 31 kadın doğrudan katledilirken, 25 kadının ölümü ise ‘şüpheli’ olarak kayda geçti.
Geçtiğimiz günlerde Karabük Üniversitesi öğrencisi 17 yaşındaki Gabonlu Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga’nın cansız bedeni Filyos Çayı’nda bulundu. Dina, Karabük Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Enerji Sistemleri Mühendisliği bölümü hazırlık sınıfı öğrencisiydi. Katledilmesinin ardından şüpheli taksi şoförü Dursun Acar, 3 kez gözaltına alınıp serbest bırakıldı. Şüpheli Dursun Acar, 4. kez mahkemeye sevk edildiğinde hakkında tutuklama kararı verildi.
Arkadaşları ve ailesi Dina’nın ölümünün aydınlatılabilmesi için büyük bir emek sarf etti. Sürecin takipçisi oldular ve Dina’nın katledilmesinin peşini bırakmadılar. Gabon Cumhuriyeti Ankara Başkonsolosluğu yetkilileri Dina için açıklama yayınladı. Karabük Üniversitesi’nde okuyan siyahi öğrenciler eylemler gerçekleştirdi.
Dina’nın ölümünden sorumlu şüpheli kişinin tutuklanması dahi eylemli bir tepkinin sonucunda gerçekleşti. Dina’nın arkadaşları eylemler gerçekleştirmemiş, avukatları sürecin takipçisi ve soruşturmanın yürütülmesi konusunda ısrarcı olmamış olsaydı bir kadın cinayeti daha basit bir intihar olarak resmi kayıtlara geçmiş olacaktı.
7 Nisan günü ise Kilis’te okuldan eve dönerken kaybolan 9 yaşındaki Suriyeli kız çocuğu Gina Mercimek’in cansız bedeni su kuyusunda bulundu. Yapılan otopsi sonucunda Gina’nın cinsel istismara maruz kaldığı ortaya çıktı. Raporun ortaya çıkmasının ve katilin yakalanmasının ardından Kilis’te karakol önüne yürüyüş gerçekleştirildi.
Çocuğa yönelik istismar bu toprakların en yakıcı gündemlerinden biridir. Her geçen gün artan kadına ve çocuğa yönelik şiddet, taciz ve cinayet haberleri toplumsal çürümenin geldiği boyutu gözler önüne seriyor. Düzenin bu çürümüşlüğünden çocuklar en acı şekilde paylarını alıyor. Kadınlar ise zaten bu topraklarda ikinci cins olarak görülüp dışlanırken, siyahiler ve göçmenler tüm bu dışlanma ve hor görülmenin çok daha fazlasına maruz bırakılıyor.
Tüm bu sorunlar kendi kendine çözülmeyecek. Sadece bu iki vahim olay bile ırkçılık, cinsiyetçilik, kadın düşmanlığı ve toplumsal çürümenin ne boyutlara ulaştığının bir göstergedir. Tüm bu yaşananların baş sorumluları her fırsatta kadınların haklarını gasp eden, “bir kereden bir şey olmaz” diyen ve çocuk yaşta evliliğin önünü fiilen açan gerici-faşist zihniyetin temsilcileridir. Toplumsal bir sorun olan kadın sorunu ve çocuğa yönelik istismar gerici-faşist iktidarın politikalarla daha da perçinlenmektedir. Sorunların kaynağından sorunların çözümünü bekleyemeyiz. Kadın cinayetlerine, şiddete, tacize ve çocuk istismarlarına karşı tek çözüm örgütlü mücadelenin yükseltilmesidir.
M. Nevra