Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Özden Güngör, artan gıda enflasyonunu, buna çözüm olarak sunulan tanzim satışları ve soğan-patates depolarına yapılan baskınları ve Tayyip Erdoğan’ın kenevir üretim kararıyla ilgili açıklamasını değerlendirdi. 31 Mart Yerel Seçimi’nden sonra gıda enflasyonunun artacağı uyarısında bulunan Güngör’e göre soğanın fiyatı bu yıl içinde 10 liraya çıkacak.
‘31 Mart sonrası gıda enflasyonu artacak’
Gazete Duvar’dan Tamer Arda Erşin’in haberine göre, ZMO Başkanı Özden Güngör tanzim satışların 2 buçuk ay sonra sona ereceğinin açıklandığını hatırlattı ve şöyle konuştu, “Bütün girdilere yüzde 60 ile yüzde 120 oranında zam yap, ondan sonrada domates, soğan ve patlıcanı 1-2 lira ucuzlattım diye reklam yap. Tarım kredi kooperatifleri kanalıyla üreticiden sebze alınıyor. Halcilerin ödediği rüsum belediyeye ödenmiyor, halcilerin ödediği Bağ-Kur katkı payı ve hal kirası ödemesi yapılmıyor, üreticiden aldığı ürünü tanzim satış mağazalarına götürmek için nakliyeye ödenen para verilmiyor, nakliye devlet imkanlarıyla yapılıyor. Tanzim satışlarda çalıştırılan kimseler belediyeden çalışıyor. Ürünleri tanzim satışlara sattırırken marketlerden alınan vergi alınmıyor. Devlet şu anda bunları kendisi üstleniyor. Böyle olunca otomatik olarak fiyatlar düşer. Bu satışlar seçim için yapıldı. Seçimler bittiği an eski tas eski hamama dönecek. Yine üreticinin sıkıntısı olacak ve yine fiyatlar yükselecek. 31 Mart’tan sonra gıda enflasyonu artacak.”
‘Soğan, 10 liraya kadar çıkabilir’
Güngör, artan fiyatları ve ithaliyle gündemde olan soğan, patates konusunda da şu bilgileri verdi, “Üretici, ‘kâr etmiyorum ne diye ilaç atayım’ dedi, ürünlerini ilaçlamaktan vazgeçti ya da ilacı kıstı. Depolardaki ürün hastalandı. Bir kısım depoların uygun olmaması da ayrı bir faktördü. 2018’in ekim ayında soğan fiyatları ocak ayında 6-7 lirayı bulabilir dedik, öyle de oldu. Çünkü ekim alanları daraldı, üretim az, soğan tüketimimiz belli. 2019 yılında soğan fiyatları 9-10 liraya kadar çıkabilir… Hükümet fiyat çıkınca ithal soğan getirmeye başladı. Kişi başı tüketimi hesaplayıp ona göre üretim yapmamız gerek. Bizde üretici istediği ürünü, istediği yerde ekiyor. Ekim planlaması yapılıp teşviklerin ona göre verilmesi lazım, kooperatifçiliğe önem verilmesi lazım.”
Tüketim arttı ama soğan-patates ekim alanları azaldı
“2017 yılında 57 bin hektar olan soğan ekim alanımız 2018 yılında 52 bin hektara, 2,1 milyon ton olan üretimimiz 1,9 milyon tona düştü. Nüfusumuz ise geçen yıla göre 2 milyon arttı. Ülkemizde kuru soğanın yıllık kişi başına tüketim ortalamasının 23 kilogram olduğunu, 2018 yılında Adana ve Hatay başta olmak üzere birçok ilimizde doğal afetler ve hastalıklar nedeniyle kuru soğanda rekolte düşüşü yaşandığını, girdi maliyetleri, çiftçilerin örgütlü yapılarının olmaması, üretim planlaması yapılmaması gibi nedenlerle 2019 yılının başında soğan fiyatlarının artacağını söylemiştik. Nitekim soğan fiyatları 7 liraya kadar çıktı. Patates için de aynı durumun olacağını belirtmiştik. 2017 yılında 142 bin hektar olan patates ekim alanı 2018’de 135 bin hektara, üretim de 4.8 milyon tondan 4.5 milyon tona düştü. Kişi başı tükettiğimiz patates miktarı ise 55-60 kg. 2019 yılında patates fiyatlarının da artacağı noktasında kamuoyunu ve yetkilileri bilgilendirdik. Patates fiyatları arttığı gibi Azerbaycan, Mısır ve İran’dan ithal etmek zorunda kaldık.”
‘Üretim planlanmazsa bugünkü fiyatları ararız’
“Ülkemizde ekim planlaması yok, girdi maliyetleri çok yüksek, üretici para kazanamıyor, üstüne üstlük doğal afetlerle mücadele etmek zorunda kalıyor. Üreticilerin girdi maliyetlerini düşürmezsek, ÖTV- KVD düşmezse ve üreticiye doğru düzgün teşvik verilmezse, tarım politikası doğru dürüst uygulanmazsa 2019 yılının sonundan itibaren bugünkü fiyatları ararız çünkü tarım alanları daralıyor. 16 yıl önce 26 milyon 593 bin 178 hektar olan tarım alanı, 3.4 milyon hektar azaldı ve 23 milyon 199 bin 946 hektara düştü. Giden tarım alanlarına yol, fabrika yapıldı, buralarda altın arandı. 16 yıl önceki nüfus da artarak 82 milyona çıktı. Peki sen bu insanları nasıl duyuracaksın? Onun için tarım alanlarının korunması lazım.”
‘Tarım bakanı ziraatçı olmalı’
“Tarım Bakanlığına bu işi bilen insanların gelmesi lazım. 16 yılda Türkiye’de bakandan bakana değişen bir tarım politikası var. Bir ülkenin politikası belli olmalıdır. 2002 yılında bakan iktisatçı Sami Güçlü’ydü. 2005’te veteriner olan Mehdi Eker geldi. Ziraat mühendisi değildi ama hadi yine veterinerdi! 2015’te Faruk Çelik geldi, İslam Enstitüsü mezunuydu. 2017’de Ahmet Eşref Fakıbaba geldi, tıp doktoruydu. O gitti Bekir Pakdemirli geldi, o da iktisatçı. Sağlık Bakanlığı’nın başına ziraatçı koysalar başarılı olur muyuz? Tarım Bakanlığı’nın başına tıp doktoru koyuyorsun. Çoğu bakan yardımcıları da meslekten değil.”
‘Devlet üreticiye borçlu’
‘2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesi, her yıl tarımsal destekleme için bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi milli hâsılanın (GSMH) en az yüzde 1’i düzeyinde olacak diyor. Ancak bu destek hiçbir zaman verilmedi’ hatırlatmasını yapan Özden Güngör, “Destek hep yüzde 0,3- yüzde 0,5 oranlarında kaldı. Yasa çerçevesinde 2018 yılında tarıma 37,4 milyar TL destek verilmesi gerekirken yapılan destekleme ödemesi yaklaşık 14.6 milyar TL’de kaldı. Buna karşın tarıma verilen desteğin 5 kat fazlası faiz ödemelerine ayrıldı” diye konuştu.
‘Haziran 2019 itibariyle bizi kuraklık bekliyor’
Dünyada ve Türkiye’de iklim değişiklikleri yaşandığını söyleyen Güngör, 2019 yılına ilişkin şu uyarıda bulundu, “Bundan sonra yaz ayları kış, kış ayları da yaz olabilir. Şimdiden söylüyorum, bizi 2019 yılının haziran, temmuz, ağustos ve eylül aylarında kuraklık bekliyor. Buna karşı önlem alınması gerekiyor. Planlama yapacaksın, tedbirler alacaksın, bazı bitkileri bazı bölgelere kaydıracaksın. Mesela pamuk çok su isteyen bir bitki. Pamuğu her yerde yetiştiremezsin. Kurak geçecek yerlerde suya dayanıklı bitkileri yetiştireceksin. İç Anadolu, Ege bölgelerinde kuraklık tehlikesi var, Karadeniz’de aşırı yağışlar var.”
‘Kenevir, mucize gibi gösteriliyor’
Tayyip Erdoğan’ın kenevir üretimine başlanacağı açıklamasını da değerlendiren Güngör’ün verdiği bilgilere göre 1961 yılında yaklaşık 20 bin hektar alanda lif ve tohum olarak 15 bin tonu aşkın kenevir üretimi yapılırken, 2017 yılında 12 hektar alanda 9 ton kenevir lif ve tohumu üretildi. Türkiye kenevir ihtiyacını bu ürünü ithal ederek karşılıyor. Kenevir, ilaç, kâğıt, biyoyakıt, kumaş, kozmetik alanlarından sabun üretimine ve otomotiv sektörüne kadar geniş bir kullanım alanına sahip. Petrol ve petrokimyanın kullanıldığı her alanda da alternatif bir ürün.
ZMO Başkanı Özden Güngör, kenevir üretimiyle ilgili “Çiftçimizin üretim yapmasını sağlayıcı her türlü girişim önemli. Birçok üstün özellikleri olan kenevir üretiminin gelişmesi ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayabilecek. Ancak bu katkının bir mucize gibi gösterilmesi yanılgısına düşülmemeli. Kenevir üretiminin geliştirilmesine ilişkin söylemlerin, bu konuda geliştirilecek bir politika ile desteklenmesi gerekir. Bu politikanın bir ayağı kenevir üretiminin kârlı bir üretim haline getirilmesi, diğer ayağı ise kenevirin farklı kullanımına ilişkin tesislerinin kurulması olmalıdır” dedi.