Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 14 yıl önce katledilmesine ilişkin 76 sanığın yargılandığı davanın karar duruşması İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Dink Ailesi mahkemede çıkan karar üzerine yaptığı yazılı açıklamada “Cinayet; Genelkurmay’ın, siyasilerin, yargının, medyanın ve bazı devlet güdümlü sözde sivil toplum kuruluşlarının dâhil olduğu üç yıl süren bir hedef gösterme ve tehdit sürecinin sonunda gerçekleşti” dedi.
Katliamın Dink'in öldürülmesiyle son bulmadığı belirtilen açıklamada ihmal, örtbas, delil karartma ve yanlış yönlendirmelerle devam ettiği ifade edildi. Kamu görevlilerinin yargılanmasının nedeni katliamı “FETÖ”nün gerçekleştirdiği iddia edilerek, yani esasta yargılananların Dink'i katletmekten değil “FETÖ”cü oldukları iddiasıyla ceza aldıkları vurgulanan açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı:
“Eğer bu doğruysa, başından beri olması için gayret gösterdiğimiz, talep ettiğimiz etkili soruşturma zamanında yapılsaydı, neredeyse 10 yıl sonra bu kadar canımızı yitirmeyecektik. Bu durumda, Hrant Dink cinayetinin zamanında soruşturulmuş olmamasının hesabının yüzlerce insanın ailesine, yakınlarına verilmesi gerekmez mi?
Yargının itibarının yerlerde gezindiği bugünkü ortamda hangi mahkemeden adil bir karar çıkabilir ki? Bu ortam elbette suçlular için rahatlatıcıdır… Maalesef, bugün de Hrant Dink’in hedef gösterildiği ve cinayetin işlendiği yıllarda hâkim olan iklim ve ideolojinin benzeri hâkim. Böyle bir ortamda hangi hakikat ve adaletten bahsedilebilir? Bugün herhangi biri çıkıp 'Hrant Dink’in öldürülmesinde Ermeni olmasının etkisi yok' diyebilir mi? Bu mekanizmanın kılcal damarlarına kadar işlemiş ırkçılık nasıl inkâr edilebilir?
Bu dava bu haliyle kapatılıp, yılların derin devlet mekanizmasına FETÖ deyip geçilir ve etkili bir soruşturma yürütülmezse, bundan sonraki yıllarda kaybedilecek başka canların sorumluluğu kimin olacaktır? Katil nasıl bir çocuktuysa, FETÖ de Ergenekon da çocuk. Mekanizma ise çok daha yaşlı. Bu mekanizmanın başka canlar almaya devam etmesine müsaade edilmemeli.
Bir an önce şeffaflık, demokrasi ve hukuk ikliminin tesis edilmesi hepimiz için hava gibi, ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç. Nihayetinde umulan şey bir yüzleşme: Toplumun bu suçla yüzleşmesi, suçlunun suçuyla yüzleşmesi ve kurumların gerekli dersi çıkarması.
Biz ailesi olarak, arkadaşları ve avukatlarıyla, Hrant Dink’in tabutuna omuz vermiş dostlarımızın da gücüyle; anlama, anlatma çabamızı ve hukuk mücadelemizi asla bırakmayacağız. Ta ki tüm mekanizma açığa çıkarılıp bir daha kullanılmayacak hale getirilene kadar.”