Bursa Su Kolektifi, Uludağ Milli Parkı’nın talana açılmasına karşı eylem gerçekleştirdi. Eylemde basın açıklamasını Bursa Su Kolektifi adına Esen Ocak okudu.
Ocak, parkın talana açılma sürecini şöyle anlattı:
“Uludağ Milli Parkı son bir aydır kabusla boğuşuyor. Adına Alan Başkanlığı denen bu kabus iki AKP Bursa milletvekilinin TBMM'ye verdiği kanun teklifiyle başladı. AKP hükümetleri son 20 yılda Uludağ'ı Davos yapma hevesiyle Milli Parklar Kanunu'na aykırı projeler üretti. Yalnızca Uludağ'da yaşayan 32 tür endemik çiçek ve bitkiyi de yok edecek bu projelerin birçoğu Bursa Barosu öncülüğünde açılan 20'ye yakın dava ile iptal edildi. Doğal SİT alanları bugüne kadar korundu. Davalar kazanıldıkça AKP'li siyasetçiler ‘Uludağ'da çok başlılık var’ yalanını her yerde tekrarlayarak halkı yanıltmak istediler. Bir ay önce TBMM'ye Uludağ (T)Alan Başkanlığı yasa teklifine gerekçe olarak bu yalanı yazdılar. İnsan eli değmemiş, 20 milyon m2, yaklaşık 2800 futbol sahası büyüklüğünde endemik çiçeklerle kaplı doğal sit alanı kanunla Alan Başkanlığı ilan ederek oteller, villalar yani daha önce davalarla iptal edilenleri ve daha fazlasını (T)Alan Başkanlığı ile yapmak istiyorlar.”
“Teklif derhal geri çekilmeli”
Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Alan Başkanlığı’nın Kapadokya’da yarattığı yıkımı hatırlatan Ocak, Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü’nün Uludağ’ı koruduğunu bunun karşılığında baskılara uğradıklarını ifade etti. Ocak şöyle devam etti:
“Uludağ'da doğayı koruma kalkanını delemeyen AKP, dünyada eşi benzeri olmayan bir utanç teklifini meclise verdi. Dünyada ilk kez bir ekolojik milli park, milli park olmasına neden olan doğal endemik varlıkları koruduğu halde yasal koruma statüsü kaldırılmak istenmektedir.”
Bursa Su Kolektifi olarak 3 günde 3 bin imza topladıklarını aktaran Ocak son olarak şunları ifade etti:
“Halk, Alan Başkanlığını kesinlikle ret ettiğini attıkları imzalarla gösterdi. Uludağ’daki kanunsuz inşa edilen otellerin en dolu olduğu zaman yılbaşı dönemidir. Oysa gidin bakın. Uludağ’da kar yok, oteller boş. AKP hükümeti yıllarca iklim krizini görmezden geldi. Çok sayıda termik santraller, çimento, demir çelik gibi kömür yakan tesisleri teşvik etti. Türkiye geçen yıl karbon salınımını sınırlayan Paris Anlaşması’nı onayladı. Ardından alay eder gibi 2030’a kadar karbon salınımını yeni santraller, fabrikalar yaparak %30 arttıracağını açıkladı. Sonra da hiç uygulanmayacak biçimde 2050’de karbonu sıfırlayacağını öne sürdü. Paris’te karbon yutağı olan ormanları koruma anlaşmasına imza atarken hemen ardından ormanlara tesisler yapılmasına olanak veren kanun değişikliği yaptı. Şimdi de ekolojik alanlar olan milli parkları yağmalamaya Uludağ Milli Parkı’ndan başlamak istiyor.”