Anayasa Mahkemesi, 26 Eylül 1999’da Ulucanlar Cezaevi’nde 10 devrimci tutsağın katledildiği katliama ilişkin olarak devletin tazminat ödemesine karar verdi. Ulucanlar direnişinde şehit düşen Abuzer Çat’ın yakınlarının yaptığı başvuruyu değerlendiren AYM, katliama ilişkin olarak açılan ve 161 jandarmanın yargılandığı davanın 15 yıl 8 ay sürmesine rağmen sonuçlanmamasını “yaşam hakkının usul yönünden ihlal edildiğine” hükmetti. Mahkeme kararına göre, iki kişiye 25’er bin, diğerlerine 20’şer bin TL olmak üzere, Abuzer Çat’ın yakınlarına toplam 190 bin TL tazminat ödenecek.
Sermaye devleti, Ankara’da bulunan Ulucanlar Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda 26 Eylül 1999 tarihinde katliama girişti. Devrimci tutsakların direnişle karşıladığı katliamda, TKİP, DHKP-C, MLKP, TKP/ML, TİKB, TKP(ML) üyeleri 10 devrimci tutsak şehit düştü. Katliamın ardından 161 jandarma hakkında dava açıldı. Ancak dava bugüne dek sonuçlandırılmadı. Ayrıca, devlete aleyhinde açılan tazminat davaları da reddedildi.
Katliamda şehit düşen MLKP üyesi Abuzer Çat’ın 9 yakını, tazminat davalarından sonuç alamamaları üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Anayasa Mahkemesi, Çat’ın yakınlarının “anayasanın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul yönünden ihlal edildiğine” oy birliğiyle hükmetti. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyeti de kabul edilebilir bulan mahkeme, Hüseyin ve Fatma Çat’a 25’er bin TL, diğer 7 kişiye ise 20’şer bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararın gerekçesinde şunlar ifade edildi:
“Devam etmekte olan ceza yargılamasında altı müşteki ve 69 mağdur ve 161 sanık olması, olayın ciddiyeti ve karmaşıklığı nedeniyle dosyanın ilerlemesinde güçlükler yaşanması kabul edilse bile bu soruşturma ve kovuşturma sürecinin yaklaşık 15 yıl 8 aydır devam etmesinin, öldürücü güç kullanılmasıyla ilgili bir soruşturmada halkın hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi ilkesiyle bağdaşmadığı değerlendirildiğinden soruşturmanın hızlı ve yeterli olmadığı sonucuna varılmıştır.”
Mahkeme, yaşam hakkının esas yönünden ihlal edildiğine ilişkin şikâyeti ise “başvuru yollarının tüketilmemesi” yani, ceza davasının sonuçlanmadığı gerekçesiyle kabul edilemez buldu. Yaşam hakkına yönelik esas inceleme ise ceza davası bittiğinde karara bağlanacak.
Anayasa Mahkemesi’nin katliama ilişkin yargı süreci üzerinden verdiği bu “olumlu” karara karşın, Ulucanlar’da en ince ayrıntısına kadar planlanan ve adım adım hayata geçirilen katliamın gerçek sorumluları yargı karşısına çıkarılmadı bile. Zira Ulucanlar Katliamı, “İçeriye hakim olamayan dışarıya hakim olamaz” diyen sermaye devletinin devrimci güçleri ve toplumsal muhalefeti ezmeye yönelik saldırısının ilk ayağı olarak hayata geçirilmiş, 19 Aralık Katilamı’nın provası yapılmış ve tüm bunlar bizzat devletin merkezinde planlanmıştı.