Hapishanelerde devrimci tutsakları teslim almaya dönük saldırılar artarak sürüyor. Bu saldırılara karşı tutsakların direnişi de sürüyor. Kandıra Hapishanesi’nde tutsaklar saldırıları raporlaştırarak anlattı ve direniş vurgusu yaparak, teslim olmayacaklarını tekrarladılar.
Görülmüştür’de yer alan habere göre, tutsaklar gönderdikleri 25 Aralık 2017 tarihli mektupta hapishanelerin devletin genel tablosunu ortaya seren mekanlar olduğu anlatarak saldırıları aktardı. Tutsaklar öncelikle hapishanelerde genel saldırıları sıraladılar.
Tutsaklara “domuz bağı” işkencesi uygulandı
Tutsaklar, hapishanelerde yaşanan saldırıları şöyle aktardı:
“- Hapishanelere girişte onursuz çıplak arama dayatılmakta, bunu kabul etmeyenlere saldırıp, işkence yapılmaktadır.
- Çeşitli ‘gerekçelerle’ yıllara varan haberleşme, ziyaret, etkinlik vs. cezaları verilmekte.
- Hücre baskınları yapılıp tutsaklar işkencelerle süngerli odaya atılmakta. Bunun son örneklerinden birisinde Tekirdağ 2 Nolu F Tipi’nde yaşanmış. MKP dava tutsaklarından Ekin Sabar ve Hıdır Bakır saldırıya uğramış ve Hıdır Bakır ‘domuz bağı’ denilen yöntemle bağlanıp süngerli odaya atılmış ve o halde işkenceye maruz kalmıştır.
- Telefonda tekmil verme dayatmasıyla tutsaklarının iletişim hakkı engellenmektedir.
- Çeşitli hapishanelerde tutsaklara kimlik dayatması yapılmakta, ‘terör’ vs. yazan kimliği taşımadıkları için hakları gasp edilmektedir.
- Ziyarete gelen ailelerimize, yakınlarımıza da girişte onursuz arama dayatılmaktadır.
- Başta hasta tutsaklar olmak üzere, tutsakların sağlığa-tedaviye ulaşımı zorlaştırılmakta hastanede sevkleri geç yapılmakta, götürülmemektedir.
- Kabin (hücre tipi olarak adlandırdığımız) ring aracıyla hastane-mahkeme sevkleri dayatılmakta, kabul etmeyen tutsaklar hastaneye götürülmemektedir.
- Dergiler, kitaplar hiçbir mahkemenin toplatma kararı almamasına rağmen ‘sakıncalı’ ‘kurum güvenliği4 vb. verilmemektedir.
- Mektuplar, fakslar çeşitli bahanelerle engellenmekte, bizlere gelenler ise verilmemektedir. Bazı mektuplar ise kaybedilmektedir.
- Sürgün sevklerle tutsaklar cezalandırılmaya çalışılmaktadır... Bazı tutsaklar birkaç ayda 2. 3. hapishaneyi sürgün sevklerle dolaştırılmaktadır. Sürgün sevkler genellikle tutsakların ailelerinden uzak yerlere yapılıp, bu şekilde zaten kıt-kanaat geçinmekte olan ailelerimizi de cezalandırmayı amaçlamaktadırlar...
- Kadın tutsakların olduğu hapishanelerde aramalarda erkek gardiyanların sokulması; kadınların kaldığı hücrelerin içerisini gören (diğer erkek koğuşların, asker kulesi gardiyan odası, kamera) uyarılara rağmen müdahalede bulunmayıp, tacizin devam etmesi...
- Tek tip elbise dayatmaları, bu noktada bazı hapishanelerde tutsakların eşyalarının toplaması, zorla gasp edilmesi. Bazı yerlerde ise tutsaklara ‘atletini göster’, ‘tişörtünü göster’ vb. dayatmalarının yapılması, kabul etmeyen tutsakların saldırıya uğraması...”
Kandıra Hapishanesi’nde saldırılar
Tutsaklar, Kandıra Hapishanesi’ndeki saldırıları da şöyle anlattı:
“- Hapishanelerde kurulan kamera sistemiyle tutsakları 24 saat denetleme- gözetleme politikası güdülmektedir. Burada da yaklaşık bir yıldan fazla bir süre önce havalandırmalarımıza kameralar takıldı. Bizler devrimci komünist tutsaklar olarak bu kameraları daha takıldığı ilk günden itibaren çeşitli şekillerde kapatıp, görüntü almasını engelledik. Ve bu kameralar bir yılı aşkın bir zamandır kapalı olmasına rağmen, hapishane idaresi biz MKP dava tutsakları Veysel Kaplan, Abdullah Kalay ve bulunduğu 75 Hükümlü-Tutukluya ‘Herhangi birşey; protesto amacı ile veya idareye karşı toplu olarak sessiz direnişte bulunmak’ gerekçesiyle ‘1. ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma’ cezası vererek soruşturma açmıştır. Bu dava şu anda infaz hakimliğimdedir.
- MKP dava tutsakları Veysel Kaplan ve Kamil ……, hapishanede yapılan genel arama sırasında hücrelerinde bulunduğu iddia edilen bıyık makasları nedeni ile ‘...Yasaklanmış bulunan her türlü eşya, araç gereç, veya malzemeyi ceza infaz kurumunda bulundurmak, saklamak, kullanmak’ iddiasıyla ‘1 günlük hücreye koyma’ cezasıyla soruşturma açılmıştır Bu davada infaz hakimliğindedir ve makas hapishane kantininden çalınan bir makastır!
- Hapishane idaresi 6. ayda yaptığı aramada var olan kitaplarımıza … yaşadığımız tartışmada ağır hasta tutsaklar içerisinde yer alan Abdullah Kalay dahil olmak üzere Veysel Kaplan ve Kamil Turanlıoğlu saldırıya uğramış, yerlerde sürüklenmiş, Abdullah Kalay’ın bacağı morarmıştır. Bu davayı, bahane edip ‘slogan attığımız, kapı dövdüğümüz, aramaya engel olduğumuz vb.’ gerekçelerle idare hakkımızda ‘1 aylık iletişim cezası’ için soruşturma başlatmıştı. Bu soruşturma kapsamında infaz hakimliğince şöyle bir karar verildi: Abdullah Kalay ve Kamil Turanlıoğlu’nun itirazı kabul edildi. Veysel Kaplan'a ise ‘slogan atma, kapıyı tekmeleme nedeniyle kurumla düzeni ve disiplininin ihlal edildiği’ sonucuna varılıp yoldaşın şikayet-itiraz-reddedildi. Bu karara karşı itiraz edildi.
- Sevklerde dayatılan hücre tipi ring saldırı nedeniyle yaptığımız duyurulara da ‘Hukuka aykırı bir şey’ bulunmuyor cevabı veriliyor. Ve eğer dava açmak istiyorsak, dava masraflarını bizim karşılamamız istenmektedir. Bu durumda ‘Eğer paran yoksa kimseyi de dava edemezsiniz’ denilmektedir.
- Son 2 ay içerisinde 9 adet mektubumuz ‘devlete hakaret’, ‘yalan yanlış beyan’ vb.-vs. gerekçelerle engellenmiş.. Ayrıca Veysel Kaplan'a 2016'da yazdığı bir mektuptan dolayı ‘örgüt üyesi’ olduğu gerekçesiyle dava açıldı. Mahkemeye sevk maddeleri: (5237 sayılı TCK'nın 314/1, 58. madde 37/3 sayılı kanunun 5/1, 7/2 maddeleri) Kocaeli 2. Ağır Ceza mahkemesinde Veysel Kaplan'ın yapmış olduğu savunma suç unsuru olarak değerlendirilerek yeni bir dava açılır. Yapılan savunmada ‘devlete ve C. başkanına hakaret edildiği’ gerekçesiyle şu maddelerden dava açılmıştır; ‘madde 299- (1) cumhurbaşkanına hakaret eden kişi bir yıldan 4 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Madde 301 (Değişik: 30-4. 2008-7553) 1. mad. (1) Türk milletini, Türkiye cumhuriyeti Devletini, TBMM'ni, TC Hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılanan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’
Yukarıda da kastettiğimiz üzere hapishaneler kuruldukları günden itibaren sistemin koruyucu direklerinden birisi olmuştur. İşkencenin, zulmün olduğu her yerde direnişte her zaman var olmuştur olacaktır. Ve şairin ifade ettiği gibi her zaman ‘son sözü direnenler söyler.’”