31 Ağustos’ta Antalya’da Türkiye asıllı iki Almanyalının göz altına alınmasının ardından Almanya ile Türkiye arasında yaşanan asıl sebebinin ne olduğunu bilmediğimiz kriz daha da derinleşti. Türkiye’de tutuklu bulunan Almanyalıların sayısı böylece 55’e yükseldi.
Gazete Duvar’dan Ayşegül Karakülhancı Duman’in haberine göre, Frankfurter Allgemeine gazetesi yazarlarından Michael Martens, 1 Eylül’de yazdığı köşe yazısında daha önceden aynı gazeteye Alman yetkililerden birinin yaptığı “Biz Türk hükümetinin Almanları bir plan dahilinde, sistematik olarak rehin aldığı izlenimine sahibiz. Ankara, Türkiye’den Almanya’ya terör şüphesi altında olduklarından sığınma talebinde bulunan Türk vatandaşlarına karşı takas edebileceği bir kitle olsun istiyor” şeklindeki açıklamasını hatırlatıyor.
Bu nedenle de özellikle rehine olabilecek Alman gazeteci veya insan hakları aktivisti gibi kişiler Türkiye’den çıkıyor. Anlaşılan Almanya Başbakanı Angela Merkel’in ve Almanya Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’de tutuklu bulunan insanların serbest bırakılması için henüz ellerinde güçlü bir araç yok.
15 Ağustos 2017 tarihli 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 74’üncü maddesinde, “Türk vatandaşları hariç olmak üzere tutuklu ve hükümlü bulunanlar, Cumhurbaşkanının onayı ile başka bir ülkeye iade edilebilir veya takas edilebilir” deniliyor.
Bu durumda Alman yetkilinin Temmuz ayında yukarıda yazılı olan ‘rehine diplomasisi’ iddiası bu yasa ile gerçekleşmiştir. Türkiye tutukladığı yabancı ülkelerden insanları ‘takas’ için resmen ‘rehine’ olarak kullanabilecek. Açıkça Tayyip Erdoğan’a “Ulusal güvenlik veya ülke çıkarlarının gerektirmesi halinde” yabancı cezaevlerindeki Türklere karşı Türk cezaevlerindeki yabancı mahkumları takas yetkisi verildi. Bu yetki hem sadece gözaltında olan ve resmi olarak suçsuz sayılan hem de cezası kesinleşmiş olan kişileri kapsayacak. Anayasada yapılacak bazı formal değişikliklerden sonra bu takas değişimi başlayabilir. Değişimi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu talep edecek, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül tavsiye edecek ve Cumhurbaşkanı onaylayacak. Çavuşoğlu ve Gül’ün Erdoğan’dan farklı bir fikir de olacakları düşünülemeyeceğine göre aslında tüm yetki ve karar direk Cumhurbaşkanı’nda olacak.
Ankara hükümeti Türkiye’de tutuklu bulunan kişilerin tekrar ülkelerine iade edilmelerini ancak o kişilerin tutuklanmalarının “ırk, köken, din veya vatandaşlık hakları” suistimali gibi nedenlerle olmadığı kesin anlaşıldığı durumlarda yapacak. Erdoğan’a 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle güya kısıtlanma getirilerek ancak “Ulusal güvenlik veya ülke çıkarlarının gerektirmesi halinde” verilen tutukluları değişim yetkisi yine Erdoğan tarafından belirlenecek. Kısacası hangi durumlarda ulusal güvenlik tehdit edilmiş olacak buna da Cumhurbaşkanı karar verebilecek.
Bu planda Ankara’nın dezavantajı Almanya’nın tıpkı diğer AB ülkeleri gibi iki ülke arasında insan değiş tokuşu yapamayacağıdır. Daha önceden 12 tutuklu Alman vatandaşına Antalya’da tutuklanan iki kişi de eklenince Türkiye’nin elinde bulunan politik sebeplerden dolayı tutuklu sayısı Almanya ile pazarlık yapabileceği yeterli tutuklu sayısına ulaşmıştır.
Tüm bu gelişmelere Almanya muhalefeti sert tepkiler verdi. Hristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin (CSU) Genel Başkanı Horst Seehofer, Nürnberger Nachrichten gazetesine verdiği demeçte “Artık yeter! Bu Avrupa’nın temel ilkelerine ve hukuk devleti ilkesine yönelik ihlaller dizisine dönüştü” şeklinde açıklama yaptı. “Konuyu diplomatik yollardan çözmek için her tür girişimin sonuçsuz kaldığını” kaydeden Seehofer “Bu yüzden AB ve Alman hükümetinin net sinyaller vermesi gerektiğini” belirtti. Seehofer Türkiye ile AB arasındaki tam üyelik müzakerelerinin tamamen durdurulması gerektiğini ve bu süreç için öngörülen 4 milyar 200 milyon avroluk mali yardımın da ödenmemesi gerektiğini vurguladı.
Almanya Sosyal Demokrat Parti (SPD) başbakan adayı Martin Schulz, Türkiye’ye yönelik seyahat uyarısında bulunulmasını önerdi. Schulz’da diğer muhalefet liderleri gibi “Gümrük Birliği genişleme müzakerelerinin askıya alınmasını ve Türkiye’ye AB’ye üyelik için katılım öncesi yapılan yardımın da askıya alınmasını göz önünde bulundurulmalı” dedi.
Almanya Yeşiller Partisi eş başkanı Cem Özdemir’de iki Almanyalının daha tutuklanmasının ardından Bild gazetesine yaptığı açıklamada, “Erdoğan başkan değil, rehineci. Bulunduğu mevkinin haysiyetini ayakları altına alıyor. Durum o kadar ciddi ki, şu anda Türkiye’de kimsenin güvende olduğunu vicdanen söyleyemem” şeklinde açıklama yaptı.
Almanya Başbakanı Merkel’in Erdoğan’a karşı fazla çekingen davrandığı yönündeki eleştirilerin dozu giderek artıyor.
Berlin hükümeti her fırsatta Türkiye’nin Erdoğan’dan ibaret olmadığını, diplomasi kanallarının açık kalması gerektiğini ifade etti. Bu nedenle şimdilik Brüksel’de lobi çalışmaları yaparak Türkiye ve AB arasında yapılmış olan anlaşmalar çerçevesinde mümkün olan en sert ekonomik yaptırımları uygulamaya kararlı olduğunu iddia ediyor. Almanya seçimlerinden sonra ise Merkel’in önceden duyurduğu Almanya Federal Hükümeti’nin Türkiye politikasında yeni rota değişikliğinin nasıl bir değişiklik olacağı daha da netleşecektir.