Türkiye Gazeteciler Sendikasının (TGS), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) desteğiyle hayata geçirdiği “Türkiye’de Gazetecilik: Algı ve Profil Araştırması” yayımlandı.
285 gazeteci ile Kasım 2022-Ocak 2023 tarihleri arasında telefon üzerinden yapıldığı belirtilen raporda öne çıkanlar şu şekilde:
“Gazetecilerin çoğunluğunun düşük maaş aldığı ve maaşlarının enflasyon karşısında yetersiz kaldığı görülmüştür. Bunun yanı sıra, gazetecilerin yarısından fazlası sosyal haklarından memnun olmadığını belirtmiştir. Maaşları enflasyon karşısında yetersiz olanların ve sosyal haklardan memnun olmayanların oranının, yine ulusal medyada çalışan gazetecilerle, metropol illerde çalışan gazeteciler arasında daha yüksek olarak görülmüştür.
Neredeyse her 2 gazeteciden 1’i mesleğini icra ederken siyasi baskı hissettiğini söylüyor (yüzde 47,7). Her 4 gazeteciden 1’i ise mesleğini değiştirmeyi düşünüyor.
Gazeteciler, mesleklerini yaparken ayrıca sosyal hayata zaman ayıramama, iş hayatı ve sosyal hayatı birbirinden ayıramama ve mesleki gelişime zaman ayıramama gibi zorluklarla karşılaşıyorlar. Tükenmişlik sendromu da gazetecilerin karşılaştıkları önemli sorunlardan bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor.
Gazeteciler, haber yapma sürecinde kendilerine dava açılması, haberlerine erişim engeli getirilmesi, fiziksel olarak saldırıya uğrama, dijital materyallerine el konulması gibi birçok zorlukla karşılaştıklarını belirtmektedir.
Kadın gazetecilerin erkek gazetecilere kıyasla daha fazla engelle karşılaştığı ve ulusal basında çalışan gazetecilerin yerel basında çalışanlara kıyasla daha fazla darp edildiği ve dijital materyallerine el konulduğu da araştırma bulguları arasındadır.
Ankete katılan gazetecilerin yüzde 42,8’i sansür uygulamalarına maruz kaldıklarını belirtmiştir. Sansür, genellikle haberlerin yayımlanmaması, çıkarılması veya değiştirilmesi şeklinde gerçekleşmiştir. Kadın gazeteciler ve 35 yaş altı gazeteciler arasında sansüre maruz kalma oranı diğer gruplara göre daha yüksek orandadır.
Sansür, çoğunlukla politik nedenlerle veya işveren ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. Toplumsal ve dini değerlerin sansür uygulamalarında etkili olduğunu belirten gazetecilerin oranı daha düşüktür. Otosansür durumunda ise, Türkiye’deki gazetecilerin yaklaşık dörtte biri (yüzde 25,3) kendi haberlerinde sıklıkla veya sürekli oto-sansür uyguladıklarını ifade etmiştir. Bu oranın daha yüksek olduğu gruplar arasında kadın gazeteciler, lisans ve altı eğitim seviyesindeki gazeteciler ve metropol olmayan illerde çalışan gazeteciler bulunmaktadır. Hiç oto-sansür uygulamadığını belirten gazetecilerin oranı ise yüzde 36,9’dur.
Gazetecilerin çoğunluğu haftada 45 saat ve üzeri çalışmaktadır ve çoğunluğu yıllık izin haklarını tam olarak kullanamamaktadır. Haftada 45 saatten fazla çalışanların ve yıllık izin hakkını tam kullanamayanların oranı, ulusal medya çalışanları ve metropol illerde çalışan gazeteciler arasında daha yüksek olarak belirlenmiştir.
Genel olarak gazetecilerin yüzde 58,9’u herhangi bir mesleki örgütlenmeye üye olmadıklarını belirtmişlerdir. Sendikaya üye olmayan gazetecilerin çoğunluğu (yüzde 31,9), genel olarak sendika üyeliğini düşünmediklerini söylemektedir.
Örneklemdeki erkek gazetecilerin, ayrıca eğitimleri lisans ve altında olan gazetecilerin daha yüksek eğitim alanlara kıyasla gazetecilik deneyimlerinin daha uzun süreli olduğu belirlenmiştir.
Araştırmaya katılan gazetecilerin çoğunluğunun yönetsel rollerde çalıştığı, bu rolleri muhabir ve editör rollerinin izlediği görülmüştür. Yönetsel rollerdeki gazetecilerin çoğunluğunun erkek, 36 yaş ve üstü, ve sendika üyesi olmayan gazetecilerden oluştuğu görülmüştür.
Araştırmaya katılan her 3 gazeteciden sadece 1’inin (yüzde 34,1) basın kartına sahip olduğu, sahip olmayanların çoğunluğunun ise basın kartı kriterlerine uymadığı veya kart için başvurmayı tercih etmediği belirlenmiştir.”