Suruç davası 28 Ağustos’a ertelendi

Suruç Katliamı ile ilgili davanın 5. duruşması bugün görüldü.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 29 Mayıs 2018
  • 15:59

Suruç'ta IŞİD'in canlı bomba saldırısında katledilen 33 kişinin yaşamını yitirmesine ilişkin davanın 5. duruşması bugün Hilvan’da görüldü. 

Hapishane kampüsünde bulunan duruşma salonunda Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmada katledilenlerin aileleri, katliamda yaralananlar ve avukatları hazır bulundu. 10 Ekim Ankara katliamı davasının da sanığı olan ve Ankara Sincan Hapishanesi'nde tutuklu bulunan Yakup Şahin ise duruşmaya SEGBİS ile katıldı. 

ETHA’nın haberine göre, katliamda yaralanan Volkan Uyar, Suruç’a giderken polisin otobüslerini durdurduğunu ve bebek mamalarını dahi aradığını söyledi. Ancak Amara Kültür Merkezi'nde hiç polis olmadığına dikkat çeken Uyar, “Biz katliam gerçekleştiğinde yanan bedenleri kurtarmaya çalışırken üzerimize gaz bombaları yağdıranlar da bu davada sanık olarak yargılanmalıdır” dedi.

Katliamda kızı Hatice Ezgi Sadet'i kaybeden Sunay Sadet, “5 duruşmadır buraya geliyoruz. Sanki çocuklarımız burada, her seferinde onları alıp gidecekmişiz gibi oluyoruz” dedi. Sadet, kızının katillerinin cezalandırıldığını göremeden yaşama veda eden Şennur Ünlü yerine de konuştu: “Şennur’un son duruşmada söylediği sözleri tekrar ediyorum. Adalet önünüzdeki kitaplarda değil vicdanlarınızda olmalıdır.”

Ardından söz alan Hatice Ezgi'nin babası Ali Sadet, “Kilometrelerce uzaklardan geliyoruz. Tek talebimiz var o da adalettir” diye konuştu. 

Emrullah Akhamur'un babası Mehmet Akhamur, “Hak, hukuk ve adalet istiyoruz. Bu çocuklar iyi insanlardı, Kobanê'ye yardım etmeye gitmek istemişlerdir. Artık adaletin gelmesini talep ediyoruz” dedi.

Katliamda yaşamını yitiren Cemil Yıldız'ın eşi Sultan Yıldız, “Biz bu davamızın peşini bırakmayacağız, sonuna kadar takip edeceğiz. Adalet istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Katliamda oğlu Murat'ı kaybeden Şemşa Yurtgül, “Benim oğlum bir çanta iki tişört ile yola çıktı. Daha önce Soma'ya gitmiş yine bir hafta kalmıştı. Çocuklarımız da Suruç’a geldiğinde didik didik arandı, biz de her duruşmaya geldiğimizde didik didik aranıyoruz. Ölünceye değin bu davanın takipçisiyiz” dedi.

Uğur Özkan'ın babası Mehmet Özkan ise şunları söyledi: “Bizim çocuklarımızı korumayanlar, burada bize karşı önlem alıyorlar. Geçen duruşmadan çıktığımızda askerler bize saldırdı. Arkanızda adalet mülkün temeli yazıyor, adalet nerede bize göstermenizi istiyorum.”

Nazegül Bahar Boyraz'ın eşi Bayram Boyraz, “Bu canlı bomba geldiğinde istihbarat neredeydi? Emniyet ne yaptı? Canlı bombanın geleceği belliydi, kolluk Amara Kültür Merkezi'nden uzaklaştırıldı. Bunlar yetmezmiş gibi eşlerimize, çocuklarımıza, yaralılara gaz sıkıldı. Şimdi de sanık getirilmiyor” diye tepkisini dile getirdi.

Nazmi Akyürek'in amcası Mahmut Akyürek, katliamın üzerinden 34 ay geçtiğini hatırlattı. Akyürek, “Bu süreçte katiller dışarıda elini kolunu sallayarak gezerken, avukatlarımız, yaralılarımız tutuklandı. Ama biz adalet arayışından vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Katliamda oğlu Çağdaş'ı kaybeden ve kendisi de yaralanan Feti Aydın, “33’lerin ve onların annesi Şennur Ünlü’nün önünde saygıyla eğiliyorum. Sözümüzü tutacağız ve adalet arayışımızdan vazgeçmeyeceğiz. Bu davanın cezaevi koşullarında görülmesi dahi adalete olan güvenimizi zedeliyor. Eğer adaletten bahsedecekseniz öncelikle cezaevi kampüsünde duruşma yapmaktan vazgeçmelisiniz” dedi.

Katliamdan yaralı kurtulan Zindan Dorudemir, katledilenleri anarken, Suruç ailelerini, tutuklu bulunan avukatları ve yaralıları selamladı. Diyarbakır’dan yola çıktığını ve bu kısa mesafede dahi üç kere arandığını söyleyen Dorudemir, “O günü anlatacak hiçbir söz bulamıyorum. Hiç unutmayacağız o günü” dedi. Yakın zamanda tahliye edilen ve duruşmaya ilk kez katılan Dorudemir, şunları söyledi: “Duruşmanın 5. celsesi ve ben henüz beyanda buluyorum. Çünkü bu dava için adalet aradığımdan tutuklandım. Bu davayı hapishanede gazeteden takip edebildim. Nitekim hala tutsak Suruç tanıkları var. Davaya katılmaları engelleniyor.”

Dorudemir, patlama anını ise şöyle anlattı: “Patlama anında küçük bir ses duydum ve o an katilin yüzü ile karşılaştım. Sonra patlama oldu. Ben ağır yaralandım ama diğer insanlara yardım etmek için çabalarken, sıkılan biber gazı ile bayıldım. Hastaneye götürülürken, hatta acil serviste dahi polis engeli ile karşılaştık.”

Ardından avukatlar söz aldı. 

Av. Ruken Gülağacı, “33 kişinin katledildiği bu davanın cezaevi kampüsünde değil adliyede görülmesi gerekir. Ailelerin silahların gölgesinde duruşmaya katılması, askerler tarafından kameraya alınarak suçlu muamelesi yapılması dahi adalet beklentisini zedelemektedir” dedi.

Gülağacı, mahkeme heyetini “Tutuklu sanık Yakup Şahin’in duruşmaya getirilmemesi, getirilmesine ilişkin karardan vazgeçilmesi ve yine neredeyse mahkemenin sanığın susma hakkını kullanması yönünde tavır göstermesi, mahkemenin tarafsızlığı yönünde kuşku uyandırmaktadır” sözleriyle eleştirirken, Av. Tuğçe Güllüdağ da iki polisin “görevi ihmal”den yargılandığı dava dosyasının bu dava ile birleştirilmesini talep etti. 

Avukat Can Tonbul ise geçen duruşmada yaşamını yitirenlerin eşyalarının ailelerine verileceğine dair bir karar verildiğini, ancak kararın yerine getirilmediğini, ailelerin eşyaları hala alamadığını söyledi. Tombul, eşyaların ailelere teslim edilmesi talebini yineledi.

Av. Serdil İzol ise olayın hemen ardından Amara Kültür Merkezi'ne gittiğini ve orada Ömer Aslan isimli cüppeli birinin yakalandığını, polise teslim edildiğini hatırlattı. İzol, "Daha sonra sadece ifadesinin alınıp bırakıldığını öğrendik. Oysa çantasında bir bayrak çıkmıştı" dedi, Aslan'ın dinlenmesini talep etti.

Son olarak söz alan sanık Yakup Şahin, “Ankara'daki davayı üzerime yıktılar. Bana bir ceza gelecek. Ben şey yapmadım. Benim öldürdüğümü düşünüyorsanız istediğiniz en ağır cezayı verin, isterseniz idam edin. Benim sizden merhamet beklentim yok. Beni zaten Ankara davasında gözden çıkardılar” ifadelerini kullandı.

Savcı, avukatların duruşmanın adliyede görülmesi, sanığın duruşmaya bizzat getirilmesi taleplerinin reddedilmesini isterken, davada ilk kez ifade veren bazı mağdur ve müştekilerin davaya katılma taleplerinin kabul edilmesini talep etti.

Mahkeme heyeti, sanığın duruşmaya bizzat getirilmesi ve davanın adliyede görülmesi taleplerini duruşma salonlarının küçük olması iddiasıyla reddetti. Heyet, eşyaların ailelere verilmesine dair karar verildiğini, ancak eşyalar içerisinde para da olduğu için Sulh Hukuk Mahkemesi’nin de karar vermesi gerektiğini belirtti.

Sanığın tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, duruşmayı 28 Ağustos'a erteledi.