Sermaye iktidarının dokusu katliamlardan oluşur. Hatta daha da öncesine gidersek tarihten aldığı miras da buna ışık tutar. Osmanlı devletinden bu yana değişmeyen bir gelenek: Katliam, soykırım... Pir Sultan Abdal, Nesimi, Şeyh Bedrettin, Mustafa Suphiler, Koçgiri, Dersim, Denizler, Mahirler, İbolar... ‘77 1 Mayısı, Çorum, Malatya, Sivas, Gazi, cezaevleri... Ve Haziran Direnişi'nde katledilenler... Saymakla bitirilemeyecek kadar çok katliam...
Çorum'da katliam
28 Mayıs 1980’de Çorum’da da kanlı devlet yüzünü gösterdi. Bu sefer emperyalist güçlerden de destek alarak…
Çorum Katliamı’nda devlet, gelişen toplumsal muhalefeti bastırabilmek için emperyalistlerle işbirliği yaparak katliamı gerçekleştirir. Sivas Katliamı’ndan farklı olarak Çorum’da bir direniş yaşanmıştır. Alevilerin yoğun olarak yaşadıkları yerlerde halk, devrimcilerin yardımıyla barikatlar kurarak günlerce direnmiştir.
Katliamı önceleyen günlerde ABD’nin Türkiye Büyük Elçiliği’nde görevli Robert Alexandir Peck (CIA görevlisi olarak tanınır) Çorum’a gider. MHP ve CHP temsilcileri ile görüşmeler yapar ve yapılacak müdahalenin boyutlarını, oluşabilecek direnişin muhtevasını önceden kestirmeye çalışır.
Çorum’da Alevi emekçiler göç ettirilmeye zorlanmıştır. Burada yapılan katliama karşı halkla devrimciler beraber direniş gösterir. Ve bu direniş katliam sonrası oluşacak kayıpları aza indirir. Katliam başlamadan önce aynı Sivas’ta olduğu gibi sağ görüşlü kişilerin oturduğu bölgelerde, cami çıkşlarında bildiriler dağıtılır. İslamcı Gençlik imzası ile dağıtılan bildiride şunlar yazmaktadır: “Namazını kıl, orucunu tut yeter; karışan mı var diyen gafil musluman sen de düşün… Düşün ki, haddini bilmeyenlere bildirelim hadlerini. Şu haris-i Şerifi asla unutma, haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır. Ne mutlu canı ile, kanı ile, malı ile CİHAD edenlere.”
Benzeri bildiriler, MHP tarafından, Ülkücü Gençlik imzası ile dağıtılmaktadır. MHP’nin tarihte devrimcilere, Alevilere ve tüm ilerici kesimlere yönelik oynadığı rol bu katliamla çok açık bir biçimde görülmüştür. Bu gün ise MHP, Alevi emekçilere “sosyal demokrat” maskeli CHP tarafından “dost” diye yutturulmaya çalışılmaktadır. Oysa MHP, devletin toplumsal muhalefete karşı kullandığı maşalardan biridir; hiçbir zaman ezilenlere dost olmadı, olmaz da…
Çorum Katliamı 57 ölü, 200’ün üstünde yaralı, 300’e yakın ev ve işyerinin tahrip edilerek yakılması, binlerce ailenin göçüne yolaçmıştır.
Çorum’u devlet hazırladı itirafı
Haziran ve Temmuz aylarında 57 kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan Çorum Katliamı’nın sermaye devletinin bilgisi ve yönlendirmesi dahilinde olduğunu gösteren itiraf, 1976-1981 arasında Çorum’da başsavcı olarak görev yapan Ertem Türker’den geldi.
2011 yılında yaptığı açıklamada “Devlet aymazlık içindeydi” diyen Türker şunları söyledi:
“Birkaç gün önce Ankara’da Bakan Gün Sazak öldürülmüştü. Olaylar ‘Çorum’a geliyorum’ diye bağırıyordu. Çorum Valisi’ni uyardım. Vali, emniyet müdürüne sordu. Emniyet müdürü, ‘Korkmayın tedbirinini aldık’ dedi. Olayların ‘Geliyorum’ dediği dönemde, biz atış eğitimi ve talim yapıyorduk, kim atış yapacak da akşam yemeği alacak diye. Bu büyük bir aymazlıktı” diyerek devletin koşullarını hazırladığı katliamın gerçekleşmesini beklediğini ifade etmiş oluyor.
Türker açıklamalarında dönemin başbakanı Demirel’in “Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz” sözlerini hatırlattı. Türker’in polislerin iktidarın tarafında olduğunu vurgulayan ifadeleri polisin arkasına devleti alarak cinayet işlemekten sakınmadığını gösteriyor. “Onlara göre, Aleviyseniz peşinen komünistsiniz, komünistseniz Sovyetler’densiniz, düşmansınız demekti” diyerek bazı polisler Alevilere ve solculara karşı çatıştığını belirtiyor. Türker şunları söylüyor: “Polis korumam Ekrem Bağna üç polisle birlikte cinayetten hüküm giydi. Korumalığımdan ayrıldıktan hemen sonra olaylarda yanlı hareketleri olmuş ve mahkûm olmuştur. Cinayetten... (Ekrem Bağna Çorum’da Servet Yıldırım isimli bir kişiyi dört polisle birlikte öldürmekten 36 yıl hapis cezasına mahkûm oldu.)”
Katliamı hazırlayan devletin katillerini nasıl koruduğunu ise Türker’in şu ifadeleri özetliyor: “Çorum davaları 3. Ordu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde, Erzincan’da görüldü. Davalar ayrı ayrı; sıradan öldürme, yaralama ve hakaret davası gibi muamele gördü. Oysa hepsi irtibatlıydı. Davaların sağlıklı sonuçladığına inanmam”
Katliama devam…
Sermaye iktidarı, pervasız bir şekilde işine devam ediyor. Zira katliamcı zihniyet halen iktidarda…
2013 Haziranı’nda patlak veren Haziran Direnişi, devletin kabusu olmuştur. Şu an iktidarda bulunan ve insan kıyımına dayanan kirli tarihi sahiplenen dinci-gerici AKP, katliamcı zihniyetin yeni temsilcisi olarak sahnede. Haziran Direnişi sürecinde sokakları kana bulayan, birçok genci sokak ortasında kurşunlayan AKP iktidarı, katledilen gençlerin cenazesine katılanlara saldırmış, cemevine kurşun sıkmış ve yeni katlimlara imza atmıştır.
Sermayenin ve emperyalizmin uşağı olan bu iktidarın korkması boşuna değil. Zira işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar ve diğer ezilenler bundan sonra sokakları terketmeycek ve tüm bu saldırıların hesabını soracaktır. İlkel zihniyetli zorba iktidar kabusundan uyanamayacak. Yüzlerini her döndükleri yerde Hasret Gültekinler’i, her baktıkları yerde Berkinler’i göreceklerdir. Gözlerini açsalar dahi kabus görmeye devam edeceklerdir.