Geleneksel olarak gerçekleştirilen Sarıgazi Halk Festivali’nin 12.’si yapılmak istendi. 2014 yılında kolluk kuvvetlerinin festival sürerken kitleye saldırması ile başlayan yasaklama bu yıl da devam etti. Günler öncesinden “OHAL’e, tek tipleşmeye, yozlaşmaya ve eğitimin gericileşmesine karşı mücadeleyi büyütüyoruz!” şiarıyla hazırlıkları süren festivalin ilk bölümü gerçekleştirilirken, festival alanında yapılması planlanan ikinci bölümü OHAL bahanesiyle yasaklandı.
Bugün öğlen yapılan panel “Gerici eğitim müfredatına karşı mücadeleyi büyütüyoruz!” başlığıyla hazırlandı. Sibel Özbudun’un konuşmacı olduğu panel eğitimin cumhuriyet öncesi ve sonrasında nasıl geliştiği ve günümüzdeki somut örnekler ile değişimi anlatıldı. Sermaye devletinin dindar ve kindar bir nesil yetiştirme politikasının son dönemde müfredattaki eğitimin ilkokuldan, akademi ayağına kadar nasıl şekillendiği anlatıldı. Sermayenin ihtiyacı olan biat eden nesiller ve ucuz işgücü politikalarının bir yansıması olduğuna dikkat çekildi. Özbudun’un konuşmasının ardından soru-cevap kısmına geçildi.
Bu kısımda imam hatip okullarının sayısının her geçen gün artmasına, okullarda yaşanan gerici politikalara örnekler verildi. Sosyalistlerin laiklik konusunda nasıl bir tutum almaları gerektiği üzerine tartışmalar yapıldı. 150 yıl önce Marx’ın ve Marxizm’in bu sorunlara karşı bir yanıt ürettiği ve buralardan öğrenilmesi gerekliliğine vurgu yapıldı. Gericiliğin, yozlaşmanın ancak toplumsal bir devrimle nihai olarak çözümlenebileceği aktarıldı.
Ardından Temel Demirer söz aldı. Demirer, dinsel gericilik karşısında işçi sınıfı ve emekçilerin emek mücadelesini büyütmeleri ve bunun üzerinden çalışmalar yürüterek yapay ayrışmaları ortadan kaldırılabileceğine dair vurgularda bulundu. İki saat süren panelde canlı tartışmalar yapıldı.
Festivalin ikinci bölümü olarak saat 18.00’de festival alanında gerçekleştirilecek konser yasaklandı. Bu yasaklara karşın festival bileşenleri, Demokrasi Caddesi’nde buluşarak bir açıklama gerçekleştirdi. Kolluk kuvvetlerinin cadde girişini iki taraflı ablukaya alırken bileşen açıklamasını gerçekleştirdi.
Basın açıklamasının tam metni şöyle:
“Tüm baskılara karşı, omuz omuza verip mücadeleyi büyütme zamanıdır
İki kutuplu bir dünyada yaşıyoruz.
Bir tarafta her yıl daha fazla kar eden şirketler, diğer tarafta daha fazla yoksullaşan, çalışma şartları zorlaşan işçiler.
Bir tarafta cipleriyle, helikopteriyle işe giden patronlar, diğer tarafta her sabah dakikalarca bir hayvandan daha kötü koşullarda seyahat edeceği otobüsü bekleyen emekçiler.
Bir tarafta yükselen binalarında yönetilen şirketler, diğer tarafta yerin 100lerce metre altında verilen yaşam mücadeleleri.
İki kutuplu bir dünyada yaşıyoruz.
Bir tarafta halkı daha fazla uyutma amacıyla her köşe başına yapılan camiler, diğer tarafta düzenli vergilerini ödemelerine rağmen, neredeyse devletten hiçbir yardım alamayan Aleviler ve diğer inanç grupları.
Bir tarafta villalarda, saraylarda halkın ekmeğinde çalarak tam bir israf içinde yaşayanlar, diğer tarafta tanklara, özel hareket polislerine, kepçelere karşı yoksul evini savunan Kürt halkı.
İki kutuplu bir dünyada yaşıyoruz.
Bir tarafta yurtdışında eğitime gönderen milletvekilleri çocukları, diğer tarafta her geçen gün bilimden daha çok uzaklaştırılan, zorla imam hatipleştirilen, okullara giden emekçi çocukları.
Bir tarafta daha doğmadan arabası, evi olan zengin çocukları, diğer tarafta ensar vakfı gibi cemaat yurtlarına gönderilmeye zorlanan, orada da tacize tecavüze uğrayan yoksul çocukları.
İki kutuplu bir dünyada yaşıyoruz.
Bir tarafta ayrımcılığı, milliyetçiliği, yozlaşmayı, tek tipleşmeyi öne çıkaran mitinglere bedava otobüslerle, verilen rüşvetlerle taşınan insanlar; diğer tarafta barışı, dayanışmayı savunurken üzerlerine bombalar yağdırılan kardeş halklar.
Bir tarafta hizmetçileri, manikür-pedikürcüleri ile yaşayan kadınlar, diğer tarafta her gün ataerkil şiddete maruz kalan, tecavüz edilen, katledilen emekçi kadınlar.
Ama öyle iki kutuplu bir dünyadır ki burası.
Birilerinin milletvekilleri ayakkabı kutularında paraları biriktirirken, diğer tarafının milletvekilleri, sokakta, mahpuslarda her gün direniş türküsünü büyütürler.
Birileri parsel parsel tüm memleketi satarken; birileri Cerattepe’yi, Sur’u, Hasankeyf’i savunurlar canları pahasına.
Ama öyle iki kutuplu bir dünyadır ki burası.
Birilerinin tarihi katliamlar, baskılarken; birilerin tarihi Şeyh Bedrettin’dir, Pir Sultan’dır, Seyit Rıza’dır.
Birilerinin tarihi Sivas’ta, Maraş’ta, Cizre’de insanları yakmak, kurşunlamak, kesmek iken, birilerinin tarihi üniversitelerde, mahallelerde, köylerde, mahpuslarda savaşan Mahir’dir, Deniz’dir, İbo’dur, Mazlum’dur.
Ama öyle iki kutuplu bir dünyadır ki burası.
Birileri ucuz işgücünü, taşeronlaşmayı, işsizliği reva görürken insanlara, birileri 15-16 Haziran’da Tekel’de, Reno’da direnerek onurlu bir yaşam istediler insanlık için.
Birileri darbeyi bahane ederek OHAL ilan edip on binlerce kamu emekçisini, akademisyeni işsiz bırakırken, birileri bedenlerini ortaya koyarak tarihe isimlerini yazdırdılar Nuriye ve Semih diye.
Dostlar, canlar, yoldaşlar. İşte böyle bir dünyada yaşıyoruz. Bir tarafta baskı şiddetle ayakta durmaya çalışan bir avuç insan. Diğer tarafta insanca bir yaşam sürmek, çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak umuduyla yaşayan bizler.
İşte bu umudu büyütmek, bu umudu beraber hayata geçirebilmek için bugün bu festivalde yan yanayız.
Bugün yan yanayız çünkü uyuşturucudan çocukların kirlenmediği, akşam çayımızı içmek için gidebileceğimiz bir parkın, çocuklarımızı rahat bir kafayla göndereceğimiz bir okulun, sabah daha işe gitmeden stres yaşamadan binebildiğimiz bir otobüsün olduğu bir mahalle istiyoruz.
Bugün yan yanayız çünkü bu ömrünü tamamlamış kapitalist toplumda daha fazla yaşamak istemiyoruz. Çünkü eşitçe bir yaşamın olduğu özgür bir dünyayı istiyoruz.
Bunun için yan yana gelmeli, örgütlenmeli; mahallemizden başlayarak tüm dünyayı beraber yönetmemiz gerekmektedir. Yani hayatta nesne değil, özne olma zamanıdır.
Bu şekilde kazanılacağını 100. yılına giren Ekim Devrimi’nden, Küba’dan biliyoruz.
Bu şekilde kazanılacağını Rojava’dan biliyoruz.
Bu şekilde kazanılacağını Gezi’den, milletvekilleri seçimi ve referandum sürecinde koyulan ortak iradeden biliyoruz.
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz, ya da dünyamıza inecek ölüm.”
Basın metninin okunmasının ardından “OHAL bahanesiyle festivali yasaklayanlar bilsinler ki; bizler de direnmeye devam edeceğiz. Tıpkı Nuriye ve Semih gibi!” denildi. Açıklama “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganıyla bitirildi.
Kızıl Bayrak / Ümraniye