AKP-MHP rejiminin şefinin oğlu Bilal Erdoğan’ın kurucusu, birçok AKP’linin ise yönetiminde olduğu Türkiye Gençlik Vakfı’yla (TÜGVA) ilişkili ifşa edilen kirli işlerin ardı arkası kesilmiyor.
Yakın zamanda eski bir TÜGVA üyesi tarafından bazı belgeler basına sızdırıldı. Gazeteci Metin Cihan tarafından yayınlanan belgeler zaten bilinen bir gerçeğin kanıtlarıydı. TÜGVA’nın yargıdan emniyet ve orduya kadar devletin önemli görülen birçok kademesinde kadrolaşmada payı olduğu öne sürülüyor. Belgelerde kaymakamlık gibi kurumlara, yargı, ordu ve emniyete yapılacak atamalar için hazırlanmış isim listeleri yer alıyor. Başvuru yapılacak kurumların isimlerinin bulunduğu listelerde, TÜGVA’da değişik pozisyonlarda bulunan kişiler referans olarak gösteriliyor. Metin Cihan’ın belgeleri yayınlanmasının ardından, TÜGVA’nın eski Van temsilcisi Tamer Özsoy da “Adalet Bakanlığı’nda 100’ün üzerinde, sadece benim tanıdığım TÜGVA’lı var. Bu isimler vakıf üzerinden buralara getirildiler. Emniyet’te ne kadar var bilmiyorum ama bekçi alımlarında da TÜGVA’nın çok ciddi bir rolü olduğunu biliyorum. Bunların yanlış olduğunu söylemek akılla bağdaşmaz. Nasıl biz bir dönem Gülencilerin devlete adam yerleştirdiği söylüyorsak, şimdi de TÜGVA’nın yerleştirdiği ortada. Her şey açık.” itiraflarında bulundu. İddiaların hemen ardından Cüneyt Özdemir’in programına çıkan TÜGVA Genel Başkanı Enes Eminönü ise, adeta itiraf niteliğinde bir açıklama yaptı: “İçeriden belgeleri almış bu adam. Kendisine yedek yapmış, şimdi de ifşa ediyor.”
Vakfa ait olan belgeler arasında, “Çözüm Raporları” isimli 2016-2017 yılına ait dosyada, vakfın sorunları çözme yöntemlerini içeren metinler bulunuyor. TÜGVA’nın istediğini elde etmek için siyasileri ve bürokratları kullandığı ortaya çıkarken, olası engellerin kalkması için bürokratların “Konuyu Reis takip ediyor” diye tehdit edildiği görüldü. Bakanlar, milletvekilleri, valiler, il ve ilçe belediye başkanları ve danışmanlarının iletişim numaralarını ayrı ayrı listeleyen TÜGVA’nın önemli isimlerin özgeçmişlerini kayıt altına aldığı da ortaya çıktı.
TÜGVA’da el atılan her şey elde kalıyor…
TÜRGEV ve TÜGVA bizzat Erdoğan ve ailesi tarafından kuruldu. TÜGVA’nın kurucusu Bilal Erdoğan. TÜRGEV’in kurucusu ise AKP şefinin kızı Esra Albayrak ile eşi Berat Albayrak’tır. 2013’teki 17-25 Aralık yolsuzluk olaylarında TÜRGEV’in adının çıkmasının ardından, 2014 yılında TÜGVA kuruldu. TÜRGEV’in rüşvet ve yolsuzluk olayları üzerinden yaptıkları ortaya serilince Erdoğan ve ailesi için “temiz bir sayfa” açma ihtiyacı doğmuştu ve bir nevi isim değişikliği gerekliydi. En başta TÜGVA’nın kuruluşunda Erdoğan ve ailesi resmi olarak isimlerini dahil etmeseler de kısa bir süre sonra Bilal Erdoğan, vakfın icra kurulu üzerinden vakfa dahil oldu.
TÜGVA kurulduğu günden bugüne onlarca kirli iş ile anılmaya başladı. Güncel belgelerde, TÜGVA yöneticilerinin ve üyelerinin İBB’den aldıkları maaşların bordroları da var. İsmail Saymaz’ın haberine göre, belediye el değiştirene kadar İmar Müdürlüğü’nde genel proje personeli olan TÜGVA Başkanı Enes Eminoğlu, her ay 12 bin 60 TL maaş, 6 bin TL yönetici tazminatı ve üç ayda bir de 18 bin TL ikramiye aldı.
Keza Gülen cemaatinden arta kalan okullar, yurtlar ve kamusal alanlar Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Ensar Vakfı, Önder İmam Hatipliler Derneği, İlim yayma Cemiyeti ve TÜGVA arasında paylaştırıldı. Öyle ki bugün öğrenciler kalacak yer bulamazken, barınma sorunu yakıcılığını sürdürürken 1100’ü aşkın binanın gerici vakıflara dağıtıldığı da belgelerde yer alıyor. Bu vakıf ve derneklerin AKP ve Gülen cemaati arasında yaşanan çatışmaların ardından kurulması tesadüfi değil. Gülen cemaatinden arta kalan her “ganimet”in yağmalanmasının araçları olarak gündeme getirildiler.
TÜGVA başta olmak üzere bu gerici vakıflar devletin kurum ve kuruluşları tarafından ya da AKP-MHP’li belediyeler tarafından finanse ediliyor. Belediye ve devlet kuruluşlarının kolunun uzanamadığı yerler de ise bu vakıflara para akıtmak için üniversiteler ya da yandaş sendikalar devreye sokuluyor.
Kamusal her alanda yaşanan atama krizleri, barınma sorunu, açlık ve yoksulluk her geçen gün derinleşirken, mafyatik iktidarın çevresinde bulunan en üst ve alt kademeden herkesin nemalanabildiği bir düzen inşa ettiler. AKP-MHP iktidarı sosyal, siyasal ve ekonomik olarak krizlerin içerisinde debelenirken, çöküşü de pisliklerinin ortalığa saçılması ile hızlanıyor. Bu kokuşmuş düzeni alaşağı edilmesinin yolu, işçi ve emekçi kitlelerin örgütlenmeleri ve devrimci mücadele sahnesine çıkmalarından geçmektedir.