Ege Bölgesi Tabip Odaları Toplantısı İzmir Barosu’nda yapıldı. TTB Merkez Konseyi üyeleri ile Antalya, Aydın, Çanakkale, Denizli, İzmir, Manisa ve Muğla tabip odalarının yöneticileri ve üyelerinin katıldığı toplantıda bölgede salgının yayıldığı ve önlem alınmadığı vurgusu yapıldı.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı tarafından okunan basın açıklamasında şunları ifade etti:
“Pandeminin yıkıcı etkisi her geçen gün artarak devam ediyor. Bu ağustos ayı salgının başından beri ölümlerin en fazla gerçekleştiği 4. ay oldu. Şu an tüm hastanelerimizde COVID-19 hasta başvurusu ciddi oranlarda arttı. Servisler, yoğun bakımlar dolu, hastalarımız acil servislerde yine yer bekliyor. Sağlık Bakanlığı bizlerle ve toplum ile dalga geçercesine her gün 250’den fazla ölümün olduğu bu günlerde “Haritada kırmızı il kalmadı” diyerek yalancı bir başarı hikayesi anlatıyor. Gerçek bilgileri gizleyerek, başarı algısı yaratmaya çalışıyor. Bizler Ege Bölgesi Tabip Odaları Toplantısı için buluştuğumuz bugün salgının başından itibaren olduğu gibi şeffaf bilgi talebimiz gerçekleri söylemek, toplumu bilgilendirmek, şeffaf bilgi talebimizi birlikte dillendirmek ve topluma hakkı olan bilgiyi vermek için sizlerin karşısındayız.”
“Okullarda fiziki şartlar salgına uygun değil”
Pandeminin yönetilemediğine, aşılama oranının çok düşük olduğuna, önlemlerin yetersizliğine, filyasyonun neredeyse hiç yapılmadığına değinen Fincancı şu ifadelere yer verdi:
“Bilindiği üzere 6 Eylül itibari ile de yüz yüze eğitime geçilecektir. Millî Eğitim Bakanlığı genelgelerle okullarda her türlü tedbirin alındığını söylese de eğitim kurumları ile yaptığımız görüşmelerde okullarda fiziki şartların salgına uygun düzenlenmediği bilgisine sahibiz. Çok uzun süredir okullar için alınacak önlemleri paylaşmamıza ve bunun için yeterli süre olmasına rağmen bu yönde bir çalışma yapılmamakta, genelgeler ile salgın yönetilmek istenmektedir. Fiziki şartlarda düzenlemeler yapmayan, aşılama için önlemler almayan bakanlık, yalnızca PCR testi şartı getirmiştir. PCR hem çok daha pahalı hem de sağlık çalışanlarının laboratuvarların iş yükünü artıracak, PCR testi borsası oluşturabilecek bir tercih olmuştur. Bilimsel ve gerçek manada filyasyon yapılmadan tek başına PCR testi, bulaşı önlemenin çözümü değildir. Aşısızları PCR testine göndermek yerine aşısızlara aşı yapılmasını çeşitli yöntemlerle teşvik etmek gerekir. Artık insanların aşı yaptırmasını beklemek yerine devlet yurttaşın ayağına giderek aşı yapmalıdır.”
Talepler sıralandı
Aşı olma çağrısı yapan Fincancı son olarak talepleri şu şekilde sıraladı:
“-Kapalı ortamlarda kalma süreleri sınırlanmalı, ortamların havalandırılması için gereken önlemler alınmalıdır.
-AVM, sinema, tiyatro, toplu taşıma araçları, tüm kapalı mekanlara girişler için gerekli bilimsel önlem ve sınırlamalar Sağlık Bakanlığı tarafından hızla alınmalıdır.
-Salgının yoğun olduğu illere özel tedbirler uygulanmalı, sosyal hareketlilik azaltılmalıdır.
-Maske-mesafe-temizliğin salgınla mücadeledeki hayati önemi unutulmamalıdır.
-Toplumun en az %85’inin en kısa sürede etkili doz aşılanması yapılmalıdır. Açıklanan aşılama oranlarında yalnız 18 yaş üstüne yer verilmesi, kayıtsız olarak ülkemizde yaşamak zorunda kalan mülteci/sığınmacı ve göçmenlerin yok sayılması tablonun olduğundan iyi görünmesine yol açmakta, aşılanma hızının gerçekçi biçimde değerlendirilmesini engellemektedir. Aşılama için 18 yaş altının ve kayıt dışı nüfusun da göz önünde bulundurulması zorunludur.
-Sağlık Bakanlığı başta TTB ve tabip odaları olmak üzere tüm sağlık meslek örgütleri ile birlikte çalışma yöntemini geliştirmeli; toplum güven ve dayanışmasını sağlamak için süreci şeffaf yürütmelidir.”