Dümen koltuğunda AKP-MHP iktidarının oturduğu sermaye devleti, depremler sonrasında katliamcı kimliğini acı bir şekilde ortaya koydu. Yaşayan insanları kurtarılmadı, cansız bedenlerin enkaz altından çıkarılması için doğru düzgün bir şey yapılmadı. Ama başta beşli çete olmak üzere, yere göğe sığdıramadıkları inşaat şirketleri doğayı talan ederken zerrece ekipman sıkıntısı yaşamıyor. Depremzedeye su götürmeyen sermaye devleti, panzerlerine, TOMA’larına tonlarca su koyuyor halka saldırmak için. GSM operatörleri dağa taşa ulaşıyoruz diye reklam yapmayı hala sürdürüyor. Ama haberleşmenin yaşamsal öneme sahip olduğu deprem bölgesinde GSM operatörleri hizmet sağlamıyor. Çünkü oraya hizmet sunmak insanlık görevi ama para olarak hiç karşılığı yok. Söz konusu para kazandıracak bir şey olsaydı oraya hizmet götürmek için yarışırlardı.
Bütün bunlar yetmez gibi, sermaye devleti alçaklıkları görünür olmasın diye haberleşmeyi kısıtlıyor, ya da alenen engelliyor. Sermaye devletinin iktidar koltuğunda oturan AKP-MHP ikilisi, can kurtarma değil, görüntülerini kurtarma telaşındalar.
Öte yandan, depremde yaşamını yitirenlere kefen dahi bulunamıyor. Sağ kurtulanlar yaşamını yitiren yakınlarını kefen bulamadığı için poşetlere sararak defnediyor. Halkın inancını sömüren Diyanet ise daha depremin ilk saatlerinde sela okutma kampanyası başlattı. Kullandıkları milyarlık arabanın benzinini bir gram azaltmayacak ya, sela okurlar tabi. Ama ölene kefen bile götürmezler.
Bu durum AKP ile sınırlı görülmesin. 99’da Marmara depreminde de aynı şeyler yaşandı.
İşçi emekçiler sermaye devletine kefen dokumadığı için bugün kefen bulamadan ölülerini defnediyor. Sadece dinci rejime değil, sermaye devletine kefen dokumalı işçi ve emekçiler. Bu deyimi ete kemiğe büründürecek olansa örgütlenmedir, mücadele etmektir.
H. Ortakçı