Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 günü takip ettiği haber sırasında polislerce gözaltına alındıktan sonra götürüldüğü kapalı spor salonunda katledildi.
4 Ocak 1996'da Ümraniye Hapishanesi'ne düzenlenen operasyonda Abdülmecit Seçkin, Orhan Özen ve Rıza Boybaş katledildi. Ağır yaralanan Gültekin Bayhan ise 11 Ocak'ta şehit düştü. 8 Ocak günü Orhan Özen ve Rıza Boybaş'ın cenazesi Alibeyköy'e getirildi. Anma eyleminde terör estiren polis 1000'i aşkın kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanları koyacak karakol bulamayan polis Alibeyköy Spor Salonu'nu işkencehaneye çevirdi. Metin Göktepe de gözaltına alınanlar arasındaydı. Muhabir olması diğerlerinden onu ayıran özelliğiydi. Bunun için polis tarafından “özel muamele” görerek katledildi.
Akşamında Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan, olay ve ölüm tutanağı düzenleyerek Metin'in cesedini Adli Tıp'a gönderdi. Gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılan eylemcilerse, Metin'in gözaltında polis tarafından öldürüldüğünü ve cesedinin gözaltında tutulan diğer kişilerin yanından alınarak götürüldüğünü aktardılar.
Düzen temsilcileri ise yine polis cinayetini aklamak için sahneye çıktı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, “Metin Göktepe’nin gözaltına alınmadığını”; Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan “gözaltına alındığını ancak sonra çay bahçesinde otururken fenalaşarak sandalyeden düştüğünü”; İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan ise “spor salonunun duvarından düşerek öldüğünü” iddia etti.
Katillere af
Sermaye devletinin sahip çıktığı katil polisler yargı tarafından da korundu. Yargılamanın polis cinayetine karşı tepkinin açığa çıktığı bir eylem alanı olmasından duyulan korkuyla dava kaçırıldı. Önce 5 Temmuz 1996 tarihinde Adalet Bakanlığı’nın talebi üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesi, “İstanbul'da güvenlik sağlanamayacağı” bahanesiyle davayı Aydın'a nakletti. Kasım ayına gelindiğinde Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı ile Aydın Valiliği'nin isteği üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesi, davanın Afyon'a nakline karar verdi.
Dava, 28 Eylül 2000'de beş polise “kastı aşan insan öldürmek” ve “faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek” suçlarından verilen yedişer yıl altışar ay hapis cezasının onanmasıyla bitti. Bir polis ise Yargıtay'ın kararı bozmasından sonra 20 ay hapis ve beş ay kamu hizmetlerden uzaklaştırma cezası aldı. Mahkum polislerin cezalarıysa Rahşan Ecevit tarafından hazırlanan ve 19 Aralık 2000'de yürürlüğe giren Şartlı Tahliye ve Ceza Erteleme Yasası’yla boşa düşürdü. Böylece katil polisler toplamda 1 yıl 8 ay gibi kısa bir sürede hapisten çıkmış oldu.
Mezarı başında nıldı
Metin Göktepe 19. ölüm yıldönümünde başta çalıştığı Evrensel gazetesi olmak üzere çeşitli ilerici güçler ve basın kuruluşları tarafından bugün Atışalanı Esenler Kemer Mezarlığı’nda anıldı.
Göktepe’nin mezarı başında yapılan anmaya annesi Fadime Göktepe ile birlikte Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan’ın yanı çok sayıda gazeteci ve sol güçler katıldı.
Direnişteki Ülker işçileri ve Kumport Liman işçileri de anmaya katılanlar arasındaydı.
Anmada Fransa’daki mizah dergisi Charlie Hebdo’ya yapılan saldırı ve katliam da teşhir edildi.
“Hepimiz Metin’iz hepimiz Charlie’yiz!” sloganının atıldığı anmada Fransızca “Je Suis Charlie”, “Ben Charlie’yim” yazan siyah dövizler taşındı.
Karanfillerle donatılan mezarın başında ilk sözü Evrensel gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat aldı. Charlie Hebdo’ya yapılan saldırıyla Göktepe’nin katledilmesi arasındaki benzerlik olduğunu ifade eden Polat, Türkiye’de katledilen gazeteciler Kadri Bağdu, Hrant Dink, Metin Göktepe ve Uğur Mumcu’yu hatırlatarak katliamları teşhir etti.
Fadime Göktepe ise “Hepiniz birer Metinsiniz” diyerek anmaya katılanları selamladı.
Gazeteci Ahmet Şık’ın konuşmasının ardından Türkiye Gazeteciler Sendikası’ndan Sedat Yılmaz söz alarak gazetecilere yönelik katliamları kınayarak Göktepe’yi andı.
Gülsüm Elvan ise Cizre’de öldürülen Ümit Kurt’u hatırlatarak “Gazeteciler hâlâ katlediliyor. Çocuklar öldürülüyor. Bundan daha iki gün önce bir çocuk daha öldürüldü” dedi.
Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, Charlie Hebdo saldırısını kınayarak Türkiye’de de gazetecilerin baskı altında olduğunu söyledi. Bu tahakkümden kurtulmak için ortak mücadele zeminine ihtiyaç olduğunu ifade etti.
Anma Ferhat Tunç’un Metin Göktepe türküsünü söylemesiyle son buldu.