Devrimci işçi Alaattin Karadağ’ı sokak ortasında infaz eden polis Oğuzhan Vural’ın davasında bugün karar açıklandı. Duruşma boyunca mahkeme heyeti katil polisi alenen aklamak için çalıştı ve tüm suçlar için istenen cezalardan beraat kararı verdi.
Bugün Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 11. duruşmada ilk olarak Alaattin Karadağ’ın avukatları söz aldı. Mahkemeye tüm duruşmalarda olduğu gibi Çağdaş Hukukçular Derneği’nden çok sayıda avukat katılarak destek verdiler.
“Geleneksel yargılama pratiği sürüyor”
İlk olarak Av. Şerife Ceren Uysal söz alarak ülkedeki hak ihlalleri davalarına yetişmenin mümkün olmadığını ifade etti. Uysal sabahtan beri kendilerinin de duruşmaya geç kalmasına neden olan 3 ayrı hak ihlali davasına girdiklerini söyledi. Bugün görülen 19 Aralık Katliamı Ümraniye Davası ve tutuklu avukatlara destek için yapılan eyleme dair yine avukatlara açılan davadan geldiklerini belirten Uysal, bu dosyaların hepsinin kolluk gücünün neden olduğu hak ihlalleri dosyaları olduğunu ifade etti.
Uysal, konuşmasına 2006’da TMY ve PVSK değişiklikleri ile yargısız infazların arttığına dikkat çekerek devam etiği konuşmasında artık sokak ortasında adam öldürmenin daha sık yaşandığını ifade etti. Polis tarafından bu süreçte 130 insanın vurularak öldürüldüğüne, ayrıca karakolda da 30 insanın öldürüldüğüne dikkat çekti. Açılan tüm davalarda üç noktanın ortaklaştığını ifade eden Uysal, polisin ya ayağının kaydığı, ya karşısındakinin ateş ettiği ya da dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle kendisini savunduğuna dikkat çekti.
Uysal, Tansu Çiller’in “Bu memleket için kurşun yiyen de atan da kahramandır” sözünü anımsatarak Hrant Dink’in katiliyle karakolda fotoğraf çektiren kolluk güçleri olduğunu ifade etti. Kahramanlaştırmanın devam ettiğini söyleyen Uysal, polisin saldırılarına meşruluk yaratıldığını da belirtti. Bu dosyada yaşananları da bu şekilde değerlendirdiklerini belirten Uysal konuşmasını geleneksel yargılama pratiğinin sürdüğünü ifade ederek bitirdi.
“Yargısız infazlar bir devlet pratiğidir”
Av. Zeycan Balcı Şimşek ise “yargısız infazlar bir devlet pratiğidir” diyerek konuşmasına başladı. Polis terörünün üzerinde duran ve olay örgüsüne bakıldığında öldürme kastı taşındığına vurgu yapan Şimek “tüm şarjörünü boşaltan polisin beraatinin istenmesi anlaşılır değil” dedi.Tüm dava boyunca her aşamada delillerin karatıldığını ifade eden Şimşek, konuşmasında soruşturma safhasında sanık polisin ekip arkadaşları tarafından soruşturmanın yürütülmesi, otopsinin Alaattin’in akrabaları ve hekiminin yer almadan hızla yapılması, üst giysilerin uzun süre kayıp olması, MOBESE ve güvenlik kamerası kayıtlarının sadece Terörle Mücadele Şubesi’ne verilmesi ve silinmesi, keşif kararı alınması ve kararın uygulanmadan iptal edilmesi üzerinde durdu. Mahkemenin dellilerin karartılması karşısında hiç bir şey yapmadığını ifade eden Şimşek, yargısız infaz suçu işleyen polisin nezarete dahi girmediğini söyledi. Şimşek katil polislerin cezalandırılmasını isteyerek konuşmasını bitirdi.
“Çocuklarımızın sokak ortasında infaz edilmemesi için...”
Av. İbrahim Ergün gerçek bir soruşturma ve olması gerektiği gibi bir kovuşturma olmamasına rağmen suçun sabit olduğunu ifade ederek söze girdi. “Bugün bir sonuç alamayacağız ama buradaki savunma çocuklarımızın sokak ortasında infaz edilmemesi için gerekecektir” diyerek devam ettiği konuşmasında sanığın tutanaklara uygun savunma yaptığını ifade etti. Sanık savunması üzerinde duran Ergün, savunmanın kurgu olduğunu ifade etti. Sanığın doğru söylediği varsayılsa dahi katilin en az iki kişi olması gerektiğini ifade etti. Mahkemenin bu konuya dikkat etmesi gerektiğini belirten Ergün, çizimlerle Alaattin Karadağ’a isabet eden ve sıyıran kurşun bilgilerine ve sanık savunmasındaki çelişkilere değindi. Savcı mütalaasında cinayete meşru müdafaa denmesini eleştiren Ergün, “savcı meşru müdafaa diyor böyle bir müdafaa dahi olamaz” dedi. Polis raporlarında öldürücü yaraların kalbe ve ciğere isabet eden kuşunlar olduğu ve bunların kısa mesafe atışı olduğunu, yani Alaattin'e 45 cm’nden az mesafeden ateş edildiğini vurgulayan Ergün, sanık savunmasının bu durumla da çeliştiğini vurguladı. Yargıtay kararlarından yola çıkarak meşru müdafaa örneklerini işleyen Ergün, ‘vatansever tanık’ Ertuğrul Bal’ın ifadesinin de ortada bir müdafaa olmadığının kanıtı olduğunu söyledi.
Ergün, tanıkların kurgu üzerine ifade verdiğini ve bu kişileri gerçek tanık gibi kabul edilmesinden yargının sorumlu olduğunu söyledi. Ezberletilen ifadelerin yalan olduğunu söyleyen Ergün, Özkan Engin ve Ertuğrul Bal’ın ifadelerine dikkat çekerek “bu tanıklarla karar vereceksiniz” dedi.
“Size göre terörist bize göre devrimci bir işçi”
Alaattin’in abisi ve avukatları olarak tedirgin olduklarını belirterek sözlerine başlayan Av. Murat Çelik savcının savunmayı dinlemeden mütalaayı açıklamasına dair usul hatasına dikkat çekti. Alaattin için “size göre terörist bize göre devrimci bir işçi” diyen Çelik, savcının mütalaasına vurgu yaparak “Ben bir hukukçu olarak utanç duydum” dedi. Mahkemeye “sihirli bir el değdi” diyen Çelik, mahkemenin seyrindeki açık değişime vurgu yaptı.
Sanığın cezalandırılması isteği karşılıksız kaldı
Av. Nusret Öztürk ise davanın ilk açılış sürecinden bugüne yer alan bir avukat olarak söz aldığını ifade edip “sihirli el” diye tarif edilenin kapitalist sistemdeki militarizmin eli olduğunu söyledi. Türkiye işçi sınıfının bir parçası olan Alaattin Karadağ’ın sınıfının kurtuluşu için mücadele ettiğini hukuksal, siyasal, askeri zor aygıtlarına karşı savaştığını söyledi. Verilen mücadelenin bu davanın açılmasına neden olduğunu belirten Öztürk, mahkeme heyetine “Sizin vereceğiniz karar yargının bağımsız olmadığına yeni bir örnek olacaktır” dedi.
Alaattin Karadağ’ın abisi Abdullah Karadağ ise mahkeme heyetine seslenerek bu olayı hakimlerin de yaşayabileceğini belirtti ve yaşanmış iki örneği aktardı. Karadağ, "sizin sağduyunuza ve vicdanınıza sesleniyorum. Vereceğiniz karar bir milat olabilir” dedi. Karadağ sözlerini bir şiirden alıntı yaparak “Ya ümitsizsiniz ya da ümit sizsiniz!” diyerek bitirdi.
Polisin zorla güzergahından çıkarttığı ve vurularak yaralanmasına neden olduğu dolmuşun şöförü İsmail Durmuş’un avukatı Av. Pelin Eker, sözlerine Alattin Karadağ’ın avukatlarına teşekkür ederek başladı. Yaptıkları savunmaların teknik ve hukuki açıdan net olduğunu ifade eden Peker, zaruri bir unsur olmadan dolmuşun güzergahının değiştirildiğini ifade ederek sanık polisin cezalandırılmasını istedi.
Mahkeme Heyeti Cumhuriyet Savcısı Mehmet Doğar’a esas hakkındaki mütalaası sorulduğunda 28 Şubat’taki mütalaa doğrultusunda karar verilmesini istediğini ifade etti.
Katil polisin avukatından infazı meşrulaştırma çabası
Katil polisin avukatı Tolga Yurdakul savunmasına Alaattin Karadağ’ın avukatlarına saldırarak başladı. “Bütün polislere ve emniyete olan kin ve nefreti müvekkilime yansıtıyorlar” diyen Yurdakul, avukatların yaptıkları savunmalarda dikkat çektikleri çelişkiler ve yanlış tanık beyanları için “teferruat” dedi. Polis teşkilatını bir bütün olarak savunan Yurdakul, MOBESE kayıtları için yapılan itirazlar için ”Kayıtlar olsa bu seferde fotomontaj derlerdi” diyerek gerçekdışı savunmasını iddialarla sürdürdü. Yurdakul polisin kullandığı dile sarılarak kimliğini de açık etti. Alaattin Karadağ için “terör hükümlüsü”, “başka suçlara da karışmış” gibi ifadeler kullanarak öldürülmesini meşru kılmaya çalışan Yurdakul mahkeme heyetine övgüler düzdü. Olay yeri keşfi için yapılan ısrarı gereksiz diyerek geçiştiren Yurdakul böylece tanık ifadelerindeki çelişkilerin açığa çıkartılacağı iddiasının üzerinden atladı. Tanıkların verdiği ve yalan olduğu kanıtlanan ifadelere sarılarak savunmasına devam eden Yurdakul katil polisi aklamak için başvurduğu yöntemle suç ortağı oldu.
Duruşmada son olarak sanık polise söz verildi. Oğuzhan Vural, duygu sömürüsü yaparak orada bir polis olarak değil canını kurtarmak için çaba harcayan bir birey olarak hareket ettiğini iddia etti. İki çocuk babası olduğunu ve o gün yaşadıklarını kendisine katil diyen kimsenin yaşamadığını ifade ederek beraatini istedi.
Mahkeme heyetinin kararı infazın onayı oldu
Mahkeme Heyeti verilen aradan sonra açıkladığı kararında sanık polisin vurularak yaralanmış olması ve kamunun kendisine verdiği yetkiyi kullanmasına dayanarak kasten adam öldürme suçundan beraatine, usulsüz tasarruf suçundan bu eylemin yasal unsurları oluşmadığından beraatine, kamu görevini kötüye kullanma suçundan da her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil olmadığından beraatine karar verdi. Böylece sanık polis Oğuzhan Vural 11 duruşma sonunda tüm suçlamalardan beraat ederek aklandı.
Mahkemeden notlar...
Sanık polis, polis avukatı ve Cumhuriyet Savcısı duruşma boyunca rahat tavırları, tebessümle mahkemeyi izlemeleri ile karardan emin görüntü verdiler.
Mahkeme boyunca hem mahkeme salonunda hem koridorda çok sayıda sivil resmi polis katil polis için etten duvar ördü. Adliye bahçesindeyse çevik kuvvet hazır bekletildi.
Kızıl Bayrak / İstanbul