Kırşehir’de Madımak görüntüleri ve devrimci sorumluluk

Kırşehir’de Gül Kitabevi’nin faşistler tarafından yakılmasının üzerinden bir yıl geçti.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 10 Eylül 2016
  • 13:17

Geçen yıl 8 Eylül’de Kırşehir’de Madımak görüntüleri yaşanmıştı. Bahane hazırdı. Kente gelen asker cenazesi saldırı için kullanıldı. Kırşehir’de, aralarında HDP il binası ve Gül Kitabevi’nin de içinde olduğu dört işyeri yakıldı. 32 ev ve işyeri de faşist saldırıdan payını aldı. Saldırının zemini devletliler tarafından düzlendi.

Devletliler ve faşistler görevlerinin başındaydılar

Anons yapan belediye araçlarıyla eyleme katılım çalışması yapıldı. Toplanma çağrısına kolluk da tam destek verdi. İtfaiye, Gül Kitabevi’ndeki yangını söndürmeye geç geldi. Yangın söndürülürken bir faşist itfaiye aracının hortumunu kesti ve söndürme işlemi başlamadan bitti.

Saldırıya uğrama ihtimali olan HDP, Gül Kitabevi ve Kürt esnafların ekmek tekneleri önünde hiçbir önlem almadılar. Sayısı hızla artan ve saldırı için hazır olan faşistlere kolluk güçleri müdahale etmedikleri gibi, sırtlarını sıvazladılar. İşçiler ve emekçilere işkence için kullanılan TOMA’lar, bu defa faşistlerin serinlemesi için kullanıldı.

Belediye başkanı yaptığı konuşmada göstericileri provoke ederken, Vali Necati Şentürk de TOMA’nın üzerine çıkarak saldırganlarla birlikte İstiklal Marşı söyledi. Kolluk da faşistleri onaylayan ve yönlendiren bir tutum sergiledi. “Polisler de göstericileri onaylayıcı ve teşvik edici davranışlar” gösterdi. Vali Necati Şentürk, “olayların ve sonuçlarının öngörülemediğini, mutat önlemlerin dışında başka önlem almadıklarını, daha fazla önlem alabilecek güvenlik güçlerine sahip olmadıklarını” söyleyerek devletlilerin yalanda sınır tanımama geleneğine yeni bir halka ekledi.

Faşistler 8 Eylül 2015’te Facebook üzerinden karanlık planları için provokatif mesajlar yayınladılar. Bu mesajlarda; “Son aldığım bilgiye göre HDP’den 300-400 kişi pasajlara saklanmışlar. Biz naptıysak onlar da yapacakmış millet. Hadi bütün Kırşehirli Türkler meydana”, “Arkadaşlar görünen köy kılavuz istemez, harekete geçelim”, “Buradan ahkam kesenler düşüncelerinizi kendinize saklayın, Kırşehir’de PKK’nin siyasal uzantısına çok yardımı olduğunu bildiğimiz için operasyonlar yapıldı. Daha terör örgütüne ilaç desteği sağlayan eczacılar ve 22 adet iş yeri var. Oraların alayı da yakılacaktır” deniliyordu.  

Bozkurt işaretleriyle yürümeye başlayan faşistlerin arasında bulunan beyaz gömlekli kontra elemanların elinde yakılacak yerlerin listesi vardı. Faşist güruhları listede yer alan işyerlerine yönlendirenler kontra elemanlardı. Kontra elemanları Gül Kitabevi yakılması sonrasında “Burada işimiz bitti, sırada Çölpazarı var” sözleri ile planlı faşist saldırıyı itiraf ettiler.

Yargı da faşistlerin ellerini soğutmamak için iş başındaydı

Yargı faşist saldırıların artık çuvala sığmadığı koşullarda harekete geçti. 8 Eylül’de saatlerce süren faşist saldırılara katılan yaklaşık 5 bin kişiden sadece 30 faşist gözaltına alındı. Gözaltına alınan 30 kişiden ise sadece 7'si tutuklandı.

Gül Kitabevi davasının ilk duruşması 15 Aralık 2015’te, Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmada sanıkların neredeyse tamamı kendilerini takım elbiseli kişilerinin yönlendirdiğini ifade ettiler. Kitleyi yönlendiren takım elbiselilerin hiçbiri gözaltına bile alınmadı. Üstelik ellerinde listeler olan, eyleme öncülük eden devletliler işyerlerine kitleyi yönlendirmişlerdi. Tüm bunları sanıklar itiraf ettikleri halde heyet avukatların ifadeler üzerine talep ettikleri tutuklama taleplerini reddetti.

Mahkeme heyeti, Gül Kitabevi’nin sahibi Eşref Odabaşı'nın Kürt sorunu konusundaki duyarlılığını öne çıkaran katillerin avukatlarının söylemlerine kulak kabarttı. Faşist avukatların Eşref Odabaşı'nın Kürt legal partilerinde il başkanı konumuyla yıllarca görev alması ve  seçimlerde aday olmasını suç saymaya yönelik yaklaşımlarına çanak tuttu. 

Mahkeme heyeti; yargılanan faşistlerin hırsızlık, ırza tecavüz, uyuşturucu kullanmak, uyuşturucu kullandıktan sonra sağa sola saldırma vb. suçlarından kesinleşmiş cezaları olduğuna ilişkin avukatların önlerine koydukları belgelere göz ucuyla bile bakmadı. Öte yandan aynı mahkeme heyeti Eşref Odabaşı'nın Kürt halkının hakları ve geleceği konusundaki duyarlılığı konusunda faşist avukatların yaptıkları demagojilere çanak tuttu.

Kundakçı faşistlerden Ramazan Aydoğan’ın ifadesinde Eşref Odabaşının sözde PKK propagandası yaptığı ve “Eşref zaten Emniyet tarafından takip ediliyordu” demesi mahkemeyi etkilemeye yönelik planın parçasıydı. Bu taktiği verenlerin devletliler olduğu aşikardı. 

Yargılanan bir diğer faşist olan Gökhan Hergül ise “Gül Kitabevi’ne hücum” denildiğini ve bunun üzerine saldırdıklarını itiraf etti. Ancak mahkeme salonunda ne “Gül Kitabevi’ne hücum” diyenler, ne de ellerinde listeleri taşıyıp kitleyi yönlendiren devletliler vardı. Bu durum 8 Eylül’de yaşananların dört dörtlük bir devlet operasyonu olduğunun açık göstergesiydi. Yargının icracısı olan mahkeme ne yaptı? Mahkeme soruşturmanın derinleştirilmesini engelleme anlayışıyla hareket etti.

Devlet aklıyla hareket eden faşistlerin hesabı tuttu. 8 Eylül katliam provasının sahadaki tetikçileri yanılmadılar. Nitekim önce “tutukluluklarının devamına” diyerek duruşmayı erteleyen mahkeme, ardan bir gün geçtikten sonra adli suç makinesi olan üç faşisti serbest bıraktı. Böylece Kırşehir’i yakıp yıkan katillerin ellerinin soğutulmamasına dayalı devlet politikasına yargı cephesinden de tam destek verildiği ortaya çıktı. Sonuç: Kırşehir’de süren yargılamada tutuklu kalmadı.

Daha fazla birlik, daha fazla dayanışma, daha fazla mücadele!

Saldırı sonrasında Gül Kitabevi için yardım kampanyası yapılmasına ilişkin başvuru yapıldı. Yanıt vermek için yasal süre olan 60 günün dolmasını bekleyen valilik başvuruyu reddetti. Gül Kitabevi binasının sahibinin tahliye istemli davasını hızla karar bağlayan yargı, Gül Kitabevi’nin tahliyesi kararının altıma imza atarak ekonomik olarak çökertme politikasının parçası olduğunu kanıtladı.

Kapitalizm ve düzeni duyarsızlığın bilinçli bir örgütleyicisidir. Sermaye sahipleri ancak bu zeminde birlik, dayanışma ve mücadele ruhundan yoksun toplum hedefine ulaşılacağını bilirler.

Katillerin hesabını bozmak temel bir sorumluluktur. Bunun için gerekli olan ise duyarsızlığa dair her şeyi yok edip, daha fazla dayanışma, daha fazla mücadele yolunda birleşmektir.