Kirli savaşı sermaye devleti yürütüyor

Elbette bugün katliamları durdurmak için mücadele vereceğiz. Ama bu mücadele devrim ve sosyalizm mücadelesinin bir ayağı olmalı. Zira gerçek ve kalıcı olarak sosyalizmde bu kirli savaşa son verebileceğiz.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 03 Ağustos 2015
  • 17:49

“Çözüm süreci” döneminde belli bir düzeyde sürdürülen kirli savaş, Suruç katliamının ardından yoğunluk kazandı. Çözüm sürecinde aralıksız süren kirli savaşta Roboski katliamı gibi katliamlar olmuştu. Sermaye devletinin Selahattin Demirtaş’a soruşturma açtığı 6-8 Ekim Kobanê’ye destek eylemlerinde 40’tan fazla Kürt katledilmişti. Bu katliamlar aralıklı tarihler arasında gerçekleşmişti. Ne var ki Suruç katliamından sonra, Kürt halkının ve devrimci güçlerin katledilmesi aralıksız olarak sürüyor.

Erken seçim planlarıyla paralel olarak kirli savaşın körüklendiği söyleniyor. Ve ekleniyor, bu Sarayın yürüttüğü bir savaştır. 7 Haziran seçimleri hezimeti sonrası AKP ve onun daimi şefi Saraydaki Erdoğan, şimdi şiddetlenen kirli savaşın kesinkes mimarıdırlar. Ancak şimdi yürütülen kirli savaşı yalnızca AKP ve Saray yürütüyor yaklaşımı, niyetten bağımsız olsa bile sermaye devletini aklamaya yarayacaktır. Bugün Kürt çocuklarını katleden sermaye devleti yarın bütün kirli işlerini Saraya yada kimi tetikçilere mal ederek barış ve kardeşlik nutukları atacak. Erdoğan da çözüm sürecinde epeyce barış ve kardeşlik nutukları atmamış mıydı? O dönem bütün kirli işlerin sorumlusu Ergenekon’du. Devlet ve tabi ki Erdoğan da püri paktı. Erdoğan ve AKP sonrası da benzeri bir durum yaşanacak. Katledenler bu yaklaşımı geliştirecek.

Evet, Saraydaki erken seçim planlarıyla Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaşı şiddetlendiriyor. HDP’yi seçmen açısından itibarsızlaştırmayı başarırsa, yani HDP’yi baraj altında bırakabilirse, oy oranı düşse bile AKP tek başına hükümet kurabilecek sandalye sayısına otomatikman ulaşacak. AKP tek başına hükümet kurarsa, başkanlık sistemini en azından yaşama geçirme hamleleri yapabilecek.

Daha önceki seçimlerde çatışmasızlık ortamı işine yarıyordu. Ama 7 Haziran’da gördü ki, çatışmasızlık ortamı zararına oldu. Şimdi devreye sokulan kirli savaş ile en azından 7 Haziran’da HDP’ye giden “emanet oyların” önünü kesmeyi planlıyor. HDP onların istediği gibi PKK’yi eleştirirse, o zaman asıl seçmen tabanını kaybeder. Ayrıca onursuzlaşır. Bunu yapmadığında ise, en azından “emanet oyları” alamayarak baraj altında kalabilir. Üstelik saldırgan politikayla MHP seçmeninden bile oy devşirebilmesi, ayrıca AKP ve Sarayın çıkarına bir durum olacak.

Özcesi AKP ve Saray şiddetlenen kirli savaşın kesinkes mimarıdır. Ama sermaye devleti ve emperyalistler AKP’nin mimarı olduğu kirli savaşa karşı olsaydı, AKP en fazla birkaç provakatif eylem yapabilirdi. Daha ötesini yapamazdı. Ama şimdi sermaye devleti yürüttüğü kirli savaşta BM ve NATO’nun da desteğini almış durumda. AKP ilk ortaya attığında çözüm sürecine karşı olan CHP bugün, “çözüm sürecine biz sahip çıkacağız” diyor. Savaşa karşı olduğunu açıktan, bunun Sarayın savaşı olduğunu üstü örtülü olarak söylüyor ama, AKP ile, yani Sarayla koalisyon masasından kalkmayacağını da ısrarla söylüyor. Hem de bunu, oyalanıyoruz sözlerinin ardına ekliyor.

Sermaye sınıfına gelince; kirli savaşın böyle şiddetlenmesi pek fazla çıkarına uygun olmayabilir. Hele Kürdistan’da yatırım yapmayı planlayanların güncel çıkarına aykırı bile olabilir. Ama krizin AKP tarafından iyi yönetildiği koşullarda, yani işçiye, emekçiye fatura edebildiği sürece AKP sermaye tarafından hep korunup kollanacaktır.

Hemen altını çizelim, AKP’nin mimarı olduğu kirli savaşın sermayenin güncel çıkarlarına aykırı olduğunu söylerken, sermayenin barış ve demokrasi yanlısı olduğu gibi, saflıkla özdeş bir şey söylemiyoruz. Kürdistan’dan hedeflediği artı değer sömürüsünü ertelediği için, güncel çıkarlarına aykırı diyoruz.

Burada söylediklerimiz, Amerika’yı yeniden keşfetmek değil. Kuşkusuz burada söylediklerimizi PKK, KCK ve HDP de biliyor ve görüyordur. Ama farklı şeyler söylüyorlar. Çünkü sınıfsal duruşları, yaşanan tüm gerçekliğe rağmen farklı şeyler söylemek durumunda bırakıyor onları. Yalnız HDP değil KCK de tekrar diyalog ortamına dönmek istediklerini belirtiyor. Kimle diyalog? AKP ile Saray ile diyalogdan söz ediliyor. Bu Sarayın savaşıysa, Sarayla diyalog çağrısında bulunmanın, burjuva düzlemde bile kabul edilebilir bir anlamı yok. Hem de diyalog için silah bırakma şart koşulmuşken. Böylesi bir diyalog olursa, bundan kazançlı çıkacak Kürt burjuvazisi olur. Katliamlar çözüm sürecinde olduğu gibi yine devam eder.

Elbette bugün katliamları durdurmak için mücadele vereceğiz. Ama bu mücadele devrim ve sosyalizm mücadelesinin bir ayağı olmalı. Zira gerçek ve kalıcı olarak sosyalizmde bu kirli savaşa son verebileceğiz.

Sosyalizm işçi sınıfının iktidarıdır. Yani sosyalizm adına konuştuğunu söyleyen herkes işçi sınıfının yanında durmalı ve olaylara buradan bakıp, buna göre saptamalarda bulunmalı ve hedefe yönelmelidir. İşçi sınıfının değil de burjuvazinin safında durulduğunda, yarın kendi çocuklarının katillerinin eli “dostça” sıkılır. Bu söz hakaret gibi algılanabilir. Ama diyalog çağrıları ola ki karşılık bulursa, bu görüntü gerçeklik olacak.

M. Kurşun

İLİŞKİLİ HABERLER