9 Kasım günü Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın dinci-gerici Kadir Mısıroğlu’nu ziyaret etmesi üzerine burjuva basın ve sosyal medyada ardı arkasına tepkiler yağdı. Sağından, “sol”una düzen partileri de bu tepkilere ortak oldular. Kimileri istifa çağrısı yaptı, kimileri hükümetten açıklama talep etti. Bunun karşısında da çıktı kaçak saraydaki zat: “Diyanet İşleri Başkanlığı’mızı siyasi tartışmaların malzemesi yapmayın” diyerek cepheden savunmaya geçti.
“Edersem ben ederim”
“Millet Bahçeleri”nin açılışından cami açılışlarına, salon etkinliklerinden mitinglere kadar, yan yana değiller mi bunlar? Erdoğan kendi konuşmalarından sonra Erbaş’ın fetvalarını dinletmiyor mu kitlesine?
“Millet Bahçesi” açılışında cumhurbaşkanından yardımcısına, TBMM Başkanı’ndan diğer tüm bakanlara, doğrudan kendi kadrolarının yanında Diyanet İşleri Başkanı da bulunuyor ve dua ediyor: “İdarecilerimize, yöneticilerimize, devlet adamlarımıza yardım eyle Allah’ım.” Bu da, alet edilecekse ben ederim dedirtecek türden bir durum!
Ya Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumu ile Diyanet’in imzaladığı protokole ne demeli? 525 bin üniversite öğrencisine bu yurtlarda din dersi veriliyor. Ücretleri en az 3 bin TL olan 209 bin Diyanet görevlisi “manevi rehber” adı altında yurtlara atanıyor. Peki, atanmayan, atanmadığı için intihar eden öğretmenler ne olacak? Kamuda tasarruf adı altında eğitimden sağlığa kesintiler yapılırken, Diyanet için arttırılan bütçe nasıl açıklanacak?
İşçi, emekçi, kadın, Kürt düşmanı Diyanet!
Diyanet’in cuma hutbelerinde dillendirdiklerine ne demeli?
15 Temmuz ve Efrîn üzerinden savaş güzellemeleri,
Babanın kızına şehvet duyabileceği,
9 yaşındaki kız çocuklarının evlendirilebileceği,
Grevin, iş yavaşlatmanın günah-haram olduğu,
Patronun kârını azaltmanın en büyük günahlardan sayıldığı,
Allah’a güvenin sarsılmaması için iş güvenliği önlemlerinin arttırılmaması,
1 Mayıs’ta isyan yerine ibadet edilmesi vb.
İşte bunları vaaz ettiren bir kurumdur Diyanet. İşçilere, emekçilere, kadınlara, Kürt halkına vb. düşman!
AKP döneminde Diyanet, MEB’den KYK’ya, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan belediyelere kadar hükümet ile ortak iş yapar durumda. Adeta hükümet sözcüsü gibi hareket ediyor. Dinsel gericilik yaşamın tüm alanlarına yayılarak, itaatkâr bir neslin yetiştirilmesi planlanıyor.
Tüm burjuva gericiliğine karşı mücadeleye!
Erbaş’ın 10 Kasım öncesi Mısıroğlu ziyaretine tepki yalnızca Mustafa Kemal savunuculuğu üzerinden şekilleniyor. Oysa Diyanet’in ve hükümetin icraatları göz önüne alındığında, onların bütün bir ilerici birikime karşı oldukları ortaya çıkıyor. İşçi ve emekçilerin algısını yalnızca Mısıroğlu ziyaretine sıkıştırmak düzen içi muhalefetin işidir. İlerici, devrimci güçlerin görevi ise Diyanet şahsında dinci gericilik karşıtlığını bir bütün olarak burjuva gericiliğine karşı mücadeleye yöneltmektir.