İzmir polisinin son dönemlerde ilerici, demokrat ve devrimcilere dönük ajanlaştırma çabaları ve tehditleri artarak devam ediyor. Kaldıraç okuruna, Sosyalist Meclisler Federasyonu üyesine ve Ege Üniversitesi’nde gençlere yönelik ajanlık dayatmasının ardından geçtiğimiz günlerde bir Kızıl Bayrak okurunun ailesi aranarak korkutulmaya çalışıldı. İzmir polisinin tehdit ve ajanlaştırma girişimleri bugün saat 14.00’te İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi’nde basın toplantısı yapılarak protesto edildi. Aynı zamanda suç duyurusu için İHD’ye başvuru yapılırken daha sonra da savcılığa suç duyurusunda bulunulacağı açıklandı.
Basın toplantısında ilk önce Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) adına yapılan konuşmada, içerisinden geçilen döneme değinilerek AKP iktidarının tek adam rejimini sağlamlaştırmak için her alanda saldırdığı ifade edildi. İşçi ve emekçilerin haklarına yönelik saldırılar başta olmak üzere ezilen halklara dönük kirli savaş politikalarına değinilen konuşmada, AKP iktidarının, emperyalistlere hizmette kusur etmediğini göstermek için Suriye’ye yönelik savaşın tetikçiliğini yaptığı ifade edildi. Bugün ise Efrîn’e yönelik işgal harekatıyla ezilen halklara dönük katliam politikalarını bir kez daha devreye sokan AKP iktidarının, Kürt halkını teslim almaya çalıştığı dile getirildi. Konuşmada, bunun yanı sıra AKP’nin kendine muhalif olan her kesimi susturmak ve baskı altına almak için gözaltına almaktan tutuklamaya, ajanlaştırma çabalarına dek her yolu denediğine dikkat çekildi.
Bu dönemin en önemli yanlarından birinin, işçi ve emekçilere açlık ve yoksulluk dayatan AKP iktidarının, işçilerin ellerinde kalan bütün hakları alarak sermayeye dikensiz bir gül bahçesi sunmaya çabalaması olduğu ifade edilen konuşmada, MESS TİS sürecine değinildi. 130 bin metal işçisini doğrudan ilgilendiren toplu sözleşme sürecinde anlaşmazlık sonucunda metal işçilerinin eylemler gerçekleştirdiği ve grev kararı aldığı, işçilerdeki öfkenin ve huzursuzluğun bir sonucu olarak sermaye devletinin vahşice saldırdığı dile getirildi.
Kadına yönelik taciz ve tecavüzlerin arttığına, çocuk istismarının cemaat yurtlarında toplu bir şekilde yapıldığına ve bunların AKP iktidarı tarafından örtbas edilmeye çalışıldığına dikkat çekilerek “AKP iktidarının neden saldırganlaştığını anlamak zor değil” dendi.
Sermaye devletinin, gözaltında kayıplar, insan kaçırma ve ajanlaştırmalar konusunda mimlendiği üzerinde durularak devam eden konuşmada, “Bu dönem yine ‘90'lı yılları aratmayacak baskıları yaşıyoruz. Bunların bir boyutu da tekrar devletin ilerici, demokrat ve devrimcilere dönük kaçırma, tehdit ve ajanlaştıma dayatmalarıdır” ifadeleri kullanıldı. Sermaye devletinin bu kirli işlerine aileleri de dahil etmeye çalıştığına ve aileler üzerinden çocukları tehdit ettiğine değinilerek şu ifadelerle konuşma noktalandı: “Son olarak dünden bugüne sermaye devletinin baskı politikaları, gözaltılar, tutuklamalar, tehditler devrimcileri korkutmadı, geri adım attırmadı. Bundan sonra da korkutamayacak. Bizlerin mücadelesini engelleyemeyecek. Okurumuzun ve ailesinin başına gelecek her şeyden başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere İzmir Valiliği ve polisi sorumludur.”
Daha sonra, ailesi aranarak tehdit edilen Kızıl Bayrak okuru söz aldı. 5 Kasım’da Ekim Devrimi’nin 100. yılı eyleminde gözaltına alındığını, bir ay sonra polislerin arayıp “İmza atman gereken dosya var” diyerek rahatsız ettiğini söyleyen Kızıl Bayrak okuru, “Çalışıyorum, gelemem” demesi üzerine “Müdürümüzle konuşalım, sana uygun bir gün, o zaman gelirsin” yanıtı aldığını ifade etti. Daha sonra tekrar arayan polisin “Geliyor musun” diye sorduğu belirtilen konuşmada, “Gelmiyorum” yanıtına, “O zaman hakkında yakalama kararı çıkartırız” tehdidiyle karşılık veren polisin sonra da aileyi aradığı söylendi. Bundan birkaç gün önce de babasını arayan polisin “Oğlun hukuksuz işlerle uğraşıyor, onunla konuş, çalıştığı işten çıksın. Onlardan uzak dursun” dediklerini aktaran Kızıl Bayrak okuru, kendisinin emekçi bir ailenin çocuğu olduğunu ifade etti. Emekçilerin yoğun olduğu bir mahallede yaşadığını dile getiren Kızıl Bayrak okuru, mahallede polisin uyuşturucu satışını yaygınlaştırdığını anlattı. Polisin bunları bilmesine rağmen hiçbir şey yapmadığını söyleyen Kızıl Bayrak okuru, “Ben çalıştığım iş yerinde hakkımı aradığım için, devrimcilerle tanıştığım ve bilinçlendiğim için ailemi arıyorlar” dedi. Konuşma, “Benim ya da ailemin başına bir şey gelirse İzmir polisi sorumludur” ifadeleriyle sonlandı.
Kızıl Bayrak / İzmir