İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi “İnsan Hakları Savunucularına, İHD ve İHD Yöneticilerine Yönelik Baskılar” ve “Yargı Baskısı Altındaki Avukatlar” başlıklarıyla iki rapor hazırladı.
İnsan hakları savunucularına uygulanan baskı
İHD Ankara Şubesi’nde yapılan basın toplantısında açıklamayı İHD Eş Başkanı Öztürk Türkdoğan yaptı.
İnsan hakları savunucularına yönelik baskı ve saldırıları anlatan Türkdoğan, “İnsan hakları savunucularının Türkiye'de baş etmek zorunda kaldığı en önemli sorun alanı devletin uyguladığı cezasızlık politikasıdır. Dolayısıyla hak savunucularının adalet arayışı cezasızlık politikaları nedeniyle sonuç alamamaktadır” dedi.
İHD’ye kuruluşundan bu yana 500’ün üzerinde dava açıldığını vurgulayan Türkdoğan, derneği kapatma ihtimalini yükseldiğini ifade etti.
İnsan hakları savunucularına yapılan baskının son bulması istenilen raporda İHD’nin öneri ve talepleri sıralandı:
“BM, İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi, BM Sözleşmesi haline getirilmeli.
Türkiye'de insan hakları faaliyetlerinden dolayı soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalan ve tutuklu yargılanan tüm insan hakları savunucuları serbest bırakılmalı.
Türkiye'deki cezasızlık politikasına son verilmeli.
Kolluk ve yargı içerisinde örgütsel faaliyet kapsamında açılan soruşturma ve davaların tamamı yeniden ele alınmalı.
İnsan hakları savunucuları hakkında soruşturma ve davalar uluslararası toplum tarafından izlenerek görünür hale getirilmeli.
Hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir yargı yapılanması gerçekleştirilmeli.
OHAL kaldırılmalı ve meşruiyeti olmayan KHK'lar iptal edilerek mağduriyetler giderilmeli.
Türkiye'de herkesin ifade özgürlüğü, barışçıl toplanma ve gösteri hakkı ile örgütlenme özgürlüğü hakkı uluslararası sözleşmelerdeki güvenceye kavuşturulmalı.
Avukatlar hakkında soruşturma ve davalar başta Türkiye Barolar Birliği olmak üzere uluslararası toplum tarafından izlenerek görünür hale getirilmeli.”
“Yargı baskısı altında avukatlar”
“Yargı Baskısı Altındaki Avukatlar” başlıklı raporda ise yargının üç ana unsurundan birinin avukatlık olarak iddia dildiğini belirten Türkdoğan, avukatlığını yaptığı müvekkillerinin kimliği ve eylemleriyle yargılanan avukat sayısının Türkiye’de çok fazla olduğunu vurguladı.
“Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yapmak, toplumsal muhalefetin ve halkın avukatlığını yapmak, cezaevinde açlık grevi yapan mahpusların hukuki ve tıbbi durumlarını tespit amacıyla ziyarette bulunmak, örgüt mensubu olduğu iddia edilen müvekkillerinin cenaze ve otopsi işlemlerine katılmak, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmak, iade özgürlüğü hakkını kullanmak, devletin yasa dışı silahlı örgütlerinin bombalı saldırılarla gerçekleştirdiği katliamlardaki sorumluluğu hatırlatmak, kolluk görevlileri tarafından işkence kötü muameleye maruz kalan müvekkillerinin haklarını savunmak ve durumlarını kamuoyu ile paylaşmak, gözaltında bulunan müvekkillerine susma hakkını” hatırlatmanın suç sayıldığını belirten Türkdoğan “Hatta bu faaliyetlerin örgüt talimatıyla gerçekleştirildiği iddia edilerek TCK 220/6-7, 314/2-3 maddelerde düzenlenen silahlı örgütü yardım ve örgüt üyeliği ile sıklıkla TMK 7. Madde kapsamında silahlı örgüt propagandası kapsamında yargılama yapılmaktadır” dedi.